İNSANİ DUYGULARIMIZ
Cemal ÇALIŞKAN
İnsanın
doğuştan getirdiği çeşitli duygular bulunur. Bu duyguların bir kısmı tamamen
iyidir. Bu iyi duygular da yükseltilmesine çalışılır. Kötü doygularımız
asgariye indirmeye de çalışılır. Bu duygular, azaltmak ve çoğaltmak insanların
kendi iradesindedir. Bu duyguları harekete geçirmek, uygulayıp uygulamamak
insan bilgisi dâhilindedir. Hırs ve şehvet, insana en fazla zarar veren
duygulardır. Bu duyguları tamamen yok etmek insanı helake götürebilir. Bu
nedenle bu duygular eğitilmeye muhtaçtır. Yani bu duygular araba frenine
benzer. Yerinde ve zamanında frene basmazsa, hem kendine hem de arabada
bulunanlara zarar verebilir. Bunlardan birisi, Kuranı kerimde 102. süresi olan
“Tekasür” de ifade edildiği gibi dünyanın çokluğuyla övünmedir. Bu çoklukla
övünme duygusunun malzemesi zamana ve mekâna göre değişir. Bu sürenin indiği
dönemde övünme malzemesi “ “sülalenin sahip olduğu erkek sayısı ve
kahramanlarıydı”. Medine'de İslam toplumu kurulmuş olmasına karşılık
Müslümanların bütünü cahiliyeden kalma âdet olan övünme hastalığından tamamen
kurtulmuş değillerdi.
Cahiliye
dönemi, kabile savaşları ve kan davalarının ardı arkası kesilmeden devam edip
dururdu. Bu nedenle savaşları yapan erkeklerin sayısı azalıyordu. Erkek evladı
çok olan babaların toplumda saygısını artırıyordu. Kız çocukları savaşlarda
esir alınıp cariye yapıldığı, namusları kirletildiği için de kimse kız evladı
sahibi olmak istemiyordu. Bu nedenle doğan kız çocuklarını öldürmeyi
yeğliyorlardı. İşte kıyamette” Allah bu kız çocuğu hangi suçtan dolayı öldürüldüğünü”
soracaktır.
Beni
haris ve Beni Hars kabilesi, erkek sayılarını sayarak hangi kabilenin daha çok
erkek evlada sahibi olduğunu öğrenmek istemişlerdi. Hayatta kalan erkek sayısı,
Haris kabilesinin daha çok çıkınca, Hars kabilesi, kabirlere giderek
ölen erkelerini de saymak istemişlerdi. Allah bu cahiliyeden kalma âdeti
“tekasür” süresiyle ayıplamıştır. Övünmenin ne kadar da aldatıcı ve faydasız
olduğu da ayrıca anlatılmıştır. Tekâsür, sözlükte, çoklukla övünme, kendisinde
kuruntuluk ve kibir görüntüsü vermektir. Türkçede, kasılma manalarına
gelmektedir. Sürenin İniş nedeni, sürenin iki kabile, ucu açık olduğundan
insanları oyalayan her türlü davranış, bu sürenin kınamasına girmektedir.
İnsanlar dünyevi ve uhrevi olan görevlerini unutup da malayani oyun ve oyuncak
şekli, söz ve davranışlarla vakitlerini harcarsa, bunlar kınanmaya değer
hareketlerdir. Bunlar Allah’ı unutturur.
İnsanların
yaratılış görevleri gereksiz övünme değil, varlıklar üzerinde inceden inceye
durup düşünerek, aklı çalıştırarak, bu varlıkların her biri Rabbin bir eseri
olduğunu öğrenmedir. Dünya ve ahreti unutturan her söz ve davranış tehlikeli ve
cahilcedir. Dünya bir oyun, oyuncak ve süslenmeden ibarettir. Dünya nimetleri,
mal ve evlat ahreti kazanmak için bir araç olması gerekirken, amaç haline
getirilmemelidir. Aksi halde cehennemde yanma, dünyada elem aracı olurlar.
İnsanda yaratılıştan gelen “hırs” duygusu özellikle mal sevgisi tehlikeli
seviyeye çıkabilir. Bu konuda efendimiz” insanın iki vadi dolusu
altını olsa, bir üçüncü vadiyi de ister. Ancak onun karnını toprak doldurur.
Sahabenin birisi efendimizin yanına vardığında “tekasür” süresini okuyordu.
Gelene doğru kafasını kaldırarak “İnsanoğlu malım malım der durur. Hâlbuki
malından ona ancak sadaka olarak verdiği, yiyip içtiği ve giyip eskittiğinden
başka ne var?”buyurdu. Fakat insanın ve toplumun faydasına olan şeylerin
çokluğu kötülenmemiş, bunların fazlalaştırılması teşvik istenmiştir. İlimi,
ahlakı, sadakat, iman, ibadet ve yardımlaşmak gibi davranışların artırılması
istenmiştir.
Hacılara
hizmet eden iki kişi bundan dolayı övünmek istediklerini hiseden Hz. Ali” Ben
kılıcımla küfrün hortumunu kestim. Küfür kulaksız ve burunsuz kaldı. Siz de
Müslüman oldunuz” sözlerini söylemesi üzerine tövbe süresinde “Siz hacılara su
vermeyi, mescitleri tamir etmeyi, Allah’a ve ahret gününe iman etmeyle ve Allah
yolunda savaşmayla bir mi tutarsınız?” buyrulmuştur.
Rabbimiz
hayırda yardımlaşmayı, yarışmayı emretmiş, şerde yardımlaşmamayı yasaklamıştır.
İbadetlerde ihlâsı, Allah rızasını ve itaati emretmiş” riya, kibir, övünme,
haset ve ikiyüzlü davranışları da men etmiştir. “Çünkü Allah kibirlenen ve
övünenleri sevmez.”buyurmaktadır. Ayette “pisle temiz eşit olmaz. Pisin
çokluğu, sizin hoşunuza gitse de, Allah’ın hoşuna gitmez” buyruldu. Helal mal
az olsa da bereketiyle, pis maldan daha çok işe yaramaktadır. Haramla yapılan
sevapların ahrette terazide tartılmaya bile değeri olmayacağı bildirilmiştir. Bu
süre ile ilgili Hz. Ali “ Biz bu süre gelinceye kadar kabir azabının
varlığından şüphe etmekteydik. Bu süre bizim bu şüphemizi giderdi” demiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder