Av. Prof. Dr. Nurullah
AYDIN
Türkiye
konuşuyor.
Ama gerekli ama
gereksiz.
Ama faydalı ama
faydasız.
Kimi olan
bitenden ders alır kimi almaz.
Ders almayanlara
hikaye anlatalım. Endişelere daha iyi gelir sanırım.
Hikaye; Kavak
Ağacı ile Kabak
Ulu bir kavak
ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak
ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş
bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş. Bir gün
dayanamayıp sormuş kavağa:-Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?
-On yılda, demiş
kavak.-On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.
-Ben neredeyse
iki ayda seninle aynı boya geldim bak!
-Doğru, demiş
kavak. Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak
üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye
başlamış.
Sormuş endişeyle
kavağa:-Neler oluyor bana ağaç?
-Ölüyorsun,
demiş kavak.-Niçin? -Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için.
Ders: Çalışmadan
emek harcamadan gelinen nokta başarı sayılmaz. Kolay kazanılan, kolay
kaybedilir. Her işte alın teri ve emek şarttır.
Hikaye; En
iyi Buğday
Her yıl yapılan
'en iyi buğday' yarışmasını yine aynı çiftçi kazanmıştı. Çiftçiye bu işin sırrı
soruldu. Çiftçi:-Benim sırrımın cevabı, kendi buğday tohumlarımı komşularımla
paylaşmakta yatıyor, dedi.-Elinizdeki kaliteli tohumları rakiplerinizle mi
paylaşıyorsunuz? Ama neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsunuz? diye
sorulduğunda, -Neden olmasın, dedi çiftçi. Bilmediğiniz bir şey var; rüzgâr
olgunlaşmakta olan buğdaydan poleni alır ve tarladan tarlaya taşır. Bu nedenle,
komşularımın kötü buğday yetiştirmesi demek, benim ürünümün kalitesinin de
düşük olması demektir. Eğer en iyi buğdayı yetiştirmek istiyorsam, komşularımın
da iyi buğdaylar yetiştirmesine yardımcı olmam gerekiyor.
Ders: Sevgi
ve paylaşmak en yakınınızdan başlar. Sonra yayılarak devam eder. Kin, cimrilik,
nefret kimsenin hoşlanacağı davranışlar değildir.
Hikaye; Geleceğini
biliyordum…
Savaşın en kanlı
günlerinden biriydi. Asker, en iyi arkadaşının az ilerde kanlar içinde yere
düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı
ateş yağmuru altındaydılar. Tam siperden dışarı doğru bir hamle yapacağı sırada,
başka bir arkadaşı onu omzundan tutarak tekrar içeri çekti, -Delirdin mi sen?
Gitmeye değer mi? Baksana delik deşik olmuş. Büyük bir ihtimalle ölmüştür.
Artık onun için yapabileceğin bir şey yok. Boşuna kendi hayatını tehlikeye
atma. Fakat asker onu dinlemedi ve kendisini siperden dışarıya attı. İnanılması
güç bir mucize gerçekleşti, asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına
ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa geri döndü. Birlikte siperin içine
yuvarlandılar. Fakat cesur asker yaralı arkadaşını kurtaramamıştı.
Siperdeki diğer
arkadaşı;-Sana değmez demiştim. Hayatını boşu boşuna tehlikeye attın.-Değdi,
dedi, gözleri dolarak, -değdi…
-Nasıl değdi? Bu
adam ölmüş görmüyor musun?-Yine de değdi. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı.
Onun son sözlerini duymak, dünyalara bedeldi benim içim. Ve hıçkırarak
arkadaşının son sözlerini tekrarladı:-Geleceğini biliyordum… Geleceğini
biliyordum…
Ders: Güven
vermek önemlidir.
Güven duymak
önemlidir.
Duyulan güveni
boşa çıkarmamak daha da önemlidir.
Günün Sözü: Ders
almasını bilmeyen felakete uğraması kaçınılmazdır.
17 Temmuz
2017-ANKARA
Paylaşımınız için çok teşekkürler Hocam.
YanıtlaSilDers almayı bilseydik Aklımızı kullansaydık, bu gibi sefil duruma düşer miydik. Allah Milletimizi gafillik ten kurtarsın
Allah ıslah etsin.