“Rumlar
Türklere saldırmadı, Türkler isyan etti” diyen yalancı din adamı Başpiskopos
Hrisostomos açıkça YALAN Söylüyor..
Prof.
Dr. ATA ATUN
Aramızdaki
nesebi belirsizlerin “1974 önce Rumlarla barış içinde yaşıyorduk” yalanlarını çürüten
haberler, belgeler ve gazeteler Meclis Başkanı Sibel Siber’in hazırlattığı “KKTC
Meclisi Kıbrıs Türk Gazeteleri Arşivi”nde bol miktarda bulunmakta.
Başpiskopos
Hrisostosmos’a, Rum Siyasilere ve Rumlara yalaklık yapmayı kendilerine görev
edinmiş aramızdaki nesebi belirsizlere KKTC Meclisindeki bu gazete arşivine göz
atmalarını tavsiye ederim….
25
Ağustos 1958 tarih, Yıl 7 ve 828 sayılı
Bozkurt Gazetesinin ön sayfasında yer alan Rumların Arnayi (Kuzucuk) köyüne
saldırıları ve tüm varlıklarını arkada bırakarak köyden kaçmak zorunda kalan Kıbrıs
Türklerle ilgili haberin içeriği ve kupürü aşağıdadır….
“TÜRK
KÖYLÜSÜNÜN ZARARLARI TAZMİN EDİLMELİDİR
Mağusa
kazasına bağlı Arnayi köyündeki 25 Türk aile köylerini tahliye ettikten sonra
arkada bıraktıkları evler, bahçeler, ev eşyaları ve hatta su motorları Rumlar
tarafından yakılmış veya yağma edilip harabedilmiştir. Bu köylünün acıklı
durumu ile maalesef Hükümet hiç alâkadar olmamış, yapılan müracaatlar yardım
talebleri reddedilmiştir.
Dün
idarehanemizi ziyaret eden köy temsilcileri köylülerin içinde bulunduğu acıklı
durumu, köylünün bütün şikâyetlerine karşı hükümetin bigâne kalışını acı acı
anlattılar.
Arnayi
Türkleri köylerini 12 Temmuzda terketmişler, beraberlerinde ancak yatak ve
yorgalarını götürebilmelerdir. Ertesi gün köylüler mesul makamlara müracaata
bulunarak köylerine gitmek için muhafızlar istemişler, fakat bu müracaatları
rededilmişti. İki gün sonra canlarını avuçlarına alarak köylerine giden Arnayi
Türkeri evlerinin alevler içerisinde yandığını görmüşlerdir.
Köy
Türklerinin görmüş olduğu zarar büyüktü. Köyde zarar görenlerin isimleri ile
uğramış oldukları zararın miktarı Mağıısa komiserine bildirilmiş ve bu hususta
Trikomo polisine de şikâyet edilmiştir. Bütün bunlara rağmen, bugüne kadar
hükümet tarafından en ufak bir hareket görülmemiş, zarar görenlerden ifade bile
alınmamıştır.
Bütün
bunlar devam ederken hükümet uhdesine düşen vazifeyi yapmaktan çok uzak
kalmıştır. Arnayi Türklerinin muhafız talebeleri zamanında yerine getirilmemiş,
Arnayi Rumları Türklerin mallarını yakarken, palta kürekle yıkarken hükümet
bunlara seyirci kalmış ve Türkleri daha sonra yapmış oldukları tazminat
taleblerini yerinde olsun tetkik etmek cesaretini göstermemiştir. Kanaatımızca
işleri oluruna bırakmakla Kıbrısta normal bir durum yaratılamaz Zecri tedbirler
almak ve hem de zamanında almak lâzımdır.
Arnayi
Türklerinin durumunu hükümetin yeniden göz den geçirmesini ve 25 ailelik bir
Türk topluluğunun uğradığı bu haksızlıklara bir son vermesini temenni ederiz.”
Belge:
25 Ağustos 1958 – BOZKURT Gazetesi,
19
Temmuz gecesi eşimle birlikte Girne, Alsancak bölgesindeki “Çıkarma Plajı”nda
gerçekleştirilen “Şafak Nöbeti” kutlamasına katıldık. On binler vardı bu sefer
kutlama alanında. Katılımcıların ellerindeki Türk ve KKTC bayrakları nedeni ile
kırmızı beyaz bir zambak tarlasına benziyordu bulunduğumuz yer.
Herkes
coşkuluydu, herkes sevinçliydi. Özellikle de Bursa Büyükşehir Belediyesi
“Mehter Takımı”nın çaldığı “Türkiye’m” parçası ile coşku tavan yaptı, adeta yer
gök sallandı.
Barış
Harekatına katılmış bir Mücahit olarak aklıma 20 Temmuz 1974 sabahı geldi.
15
Temmuz 1974 Pazartesi sabahı Mağusa’da güne normal başlamıştık ama saat 10.00’a
doğru Rumların yaşadığı kesim olan Maraş bölgesinin cadde ve sokaklarında önce
bir hareketlilik oldu, sonra da Rum Milli Muhafız Ordusuna (RMMO) ait
kariyerler ve zırhlı araçlar çıktı ortaya. Bir müddet sonra radyolardan ve
TV’den Makarios’un öldürüldüğü haberi yayıldı ve aradan çok geçmeden de -ancak
birkaç saat sonra- Çikko Manastırı radyosundan Makarios’un “İme Makarios” Ben
Makarios diye başlayan ve Kıbrıs Rum halkına “ben hayattayım” diyerek devam
eden seslenişi duyuldu.
Kıbrıs’ta
darbeyi RMMO’daki Yunan Subay ve Astsubaylar ve Grivas’ın ölmeden evvel kurduğu
EOKA B’ciler birlikte gerçekleştirmişlerdi ama bir türlü Makarios’un yerine
başa geçirecekleri kişiyi bulamıyorlardı. İlk Cumhurbaşkanlığı teklifi
Klerides’e yapılmıştı ancak Klerides bu teklifi kabul etmemişti, sonra Baş
Savcıya teklif yapılmış, o da reddedince akla EOKA’cı Nikos Sampson gelmiş ve
kendisine kabul ettirilmişti Cumhurbaşkanlığı. Nikos Sampson Cumhurbaşkanı
olmasına olmuştu ama 10 kişilik Bakanlar Kurulunu bir türlü tamamlayamadı ve
açıkladığı kabinesinde sadece 5 kişi görev almayı kabul etti. Ertesi gün sözde
Cumhurbaşkanı Nikos Sampson, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tarihe gömüldüğünü ve
kurulan yeni devletin adının “Kıbrıs Helen Cumhuriyetini” olduğunu ilan etti.
Birsonraki gün de, hızını alamadı ve “Kıbrıs Helen Cumhuriyeti’nin Yunanistan’a
ilhak olduğunu, yani yılların ülküsü “Enosis”in gerçekleştiğini ilan etti.
Bardağı
taşıran bu son açıklama oldu ve Türkiye’nin elinde başka bir seçenek
kalmayınca, Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası, EK I, Madde 4 uyarınca, garantör
olarak kendisine verilen uluslararası görevi yerine getirmek ve bozulan Kıbrıs
Cumhuriyeti’ni tekrardan yerine koymak için 20 Temmuz 1974 sabahı Mutlu barış
Harekatı’nı gerçekleştirdi.
Zaten
biz mevzilere, 15 Temmuz Pazartesi öğleyin verilen Kırmızı Alarm sonrasında tam
teçhizat girmiş, eller tetikte, hazır bekliyorduk bir saldırı olursa karşı
koymak için. 20 Temmuz sabahı alaca karanlıkta Bayrak radyosunda “Çıkarma
adanın her yerinden başlamıştır” diyerek
bizlere hitap eden rahmetlik Cumhurbaşkanımız Rauf Raif Denktaş’ın sesini
arkasından da Başbakan Ecevit’in açıklamasını duyunca sevinçten çıldırmıştık.
Neredeyse bir asır sonra adamıza Türk askerinin ayak basışını görmenin
mutluluğunu yaşayacaktık. Doyasıya yaşadık da… Mehmetçiklerle omuz omuza
savaşmanın mutluluğunu, önümüzden çil yavrusu gibi kaçan Rum askerlerini,
canlarını kurtarmak için denize atlayan bir zamanların silahsız Türklerin
karşısında kendilerini aslan zanneden Rum EOKA’cıları görmenin zevkini tattık.
***
21
Aralık 1963 günü Kıbrıs adasını ele geçirmek ve Kıbrıslı Türkleri adadan yok
etmek için Makarios hükümetinin başlattığı saldırıları günümüzde unutturmak
için Rumlar, Yunanlılar ve içimizdeki neshebi bozuklar elden geleni yapıyorlar.
1964 yılı baharında BM’nin Kıbrıs adasına gönderdiği A. Ortega başkanlığındaki
BM Heyetinin haftalar süren araştırmasından sonra resmi olarak yayınladıkları
580 sayfalık “ORTEGA RAPORU”, Rumların katliamlarını, yakıp yıktıkları Türk
köylerini, yağmaladıkları Türk mallarını içerdiği için, Rumlar ve Yunanlılar
gündeme getirilmesin, kendileri suçlanmasın diye ortadan kaldırmak için elden
geleni yaptılar. Başarılı oldular da. BM’nin arşivlerinde ancak iğne ile kuyu
kazarsanız belki bulabilirsiniz bu ünlü ORTEGA RAPORU’nu. Kıbrıslı Türklerin
Rumlardan alacaklı olduğunu ortaya koyan ve Kıbrıs sorununun hiç de Rumların
anlattığı gibi olmadığının ispatı olan rapor bu.
Neredeyse
aradan 50 yıl geçtikten sonra KKTC’de faaliyet gösteren MİLLİ VAR OLUŞ KONSEYİ,
büyük bir özveri ile çalışarak bu belgeyi derin ve karanlık kuyulardan
çıkarmayı başardı ve kitaplaştırdı. Kıbrıs konusu ile ilgili herkesin okuması
gereken “Pahası biçilemez” bu resmi belgenin benim arşivimdeki kopyasını,
konuya meraklı olan vatandaşlarım, soydaşlarım, kardeşlerim ve araştırmacılar
aşağıdaki sayfadan indirebilirler.
https://www.dropbox.com/s/nqdsrn29xae58wl/Ortega%20Report%20-%20Tek%20kitap.pdf?dl=0
Mücadelemizi
hep birlikte sürdürelim… Birlikten güç doğar…
Prof.
Dr. Ata ATUN
e-mail: ata.atun@atun.com veya ata.atun@gmail.com
http://www.ataatun.org
Facebook: AtaAtun1
http://www.twitter.com/ataatun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder