BARIŞ
GÜNÜ!...
Ahmet
Kılıçaslan Aytar
Bugün 1
Eylül, Dünya Barış Günü'dür.
Suriye'de 250 bin insanın yaşamına mâlolan, 5 milyon insanı
sığınmacıya dönüştüren, ülkenin bütün alt yapısını çökerten savaşın altıncı
yılı sürüyor.
Başkan Obama'nın bu savaşı Amerikalılara ve dünya halklarına
bir insani müdahale olarak satma girişimleri bütünüyle başarısız olmuştur...
*
Şimdi Rusya'nın girişimi ile Suriye İç Savaşı'nın siyasi
çözümüne ilişkin Cenevre Görüşmeleri eğer toplanabilirse,sonuçta;
Dünyanın bir kez daha böyle bir katliam, saldırı ve yağma
ile karşılaşmamasını,
Ya? Savaş suçları işleyen rejim kadar muhalif tarafların,
teröristlerin ve destekleyen ülkelerin paylarını üstlenmelerini: suçların
esaslı bir biçimde kategorize edilmesini: bu sistematik hukukun BM'de yeni bir
dünya statüsüne yol açmasını öngörüyor...
*
Halbuki ABD ve Türkiye yönetimleri, Suriye ve Irak'ta
radikal örgütleri silahlandırıp yönlendirmek ve savaşa salmak: diğer bir
devletin iç işlerine müdahale etmek: başka bir devletin sınırları içinde iç
savaş çıkarmak: insan haklarına saygılı olmamak: barışı tehdit edici
davranışlardan uzak durmamak: hukuku ihlâl edenlerle yardımlaşmak fiilleriyle
itham ediliyor.
Üstüne üstlük Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'de yaşanmakta
olan insani durumu ahlâksız bir ticarete dönüştürmekle suçlanıyor...
*
Ama Erdoğan liderliğinde Türkiye halâ kendisini doğrudan
Suriye savaşının içine çeken tehlikeli bir politikayı yürütmekte ısrar ediyor.
Türkiye Uluslararası Hukuk'a aykırı şekilde Suriye
topraklarını istila etmiştir.
Fırat Kalkanı operasyonunu "Artık sabrımız taştı"
sözleriyle açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan;
IŞİD'i değil, IŞİD'e karşı mücadelenin başını çeken Kürt
savunma gücü YPG'yi hedef alıp "PYD'nin kökünü kazıyacağız" diyor...
Erdoğan, Türkiye'nin "İŞİD'le mücadele etmek"
teziyle elinde tuttuğu zayıfta olsa meşru hakkı bile bile gayri meşru hale
çeviriyor...
*
Türkiye'nin istilasını ABD de desteklemektedir.
Washington'un başlıca düşüncesi, Suriye'den hareketle
üzerine atılı Uluslararası Hukuk'a aykırı savaş suçlarından sıyırmak ve
Ortadoğu'daki jeostratejik egemenliğini sağlamlaştırmaktır.
Erdoğan da ne pahasına olursa olsun savaş suçlarından
sıyrılmak ve Türkiye'yi bölgesinde ABD egemenliğine sağlam bir taşeron yapmak
amacındadır.
Birlikte Suriye'deki savaşı tırmandırmak ve suçları üzerine
yıkmak için olmazsa olmaz Beşar Esad rejimini devirmenin koşullarını yaratmak
arzusuyla yanıp tutuşuyorlar...
*
Türkiye'nin istilası Suriye İç Savaşı'nı alevlendirmiştir.
Yine de Cuma günkü basın açıklamasında, Beyaz Saray Basın
Sözcüsü J.Earnest,Suriye'de süregiden şiddetten Rusya'yı ve Suriye hükümetini
sorumlu tutmaya çalışıyor.
Earnest, "Rusya, Esad rejiminin sıklıkla masum
kadınların ve çocukların yaşamına mal olan öldürücü askeri taktiklerini
desteklemeye razı olduğu sürece bir siyasi çözüme ulaşılması zordur"
diyor.
Ardından, Rusya'nın eylemlerinin Suriye'de yalnızca
aşırılıkçılığı körüklediğini ekliyor...
*
Hayret! Bunca pişkinliğin arka planında zenginlerin ve onların
siyasetteki, medyadaki adamlarının "serbest girişim sistemi" dediği
çağdaş kapitalizm bulunuyor.
Her siyasi kararın insanlığın son derece küçük bir kesiminin
servetini koruma ve arttırma ihtiyacı eliyle dayatıldığı bir dünya oluşmuştur.
Birkaç yüz insan doymak bilmez açgözlülüklerini tatmin etmek
için uygarlığın boğazına sarılmış, onu yıkımla tehdit etmektedir...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'da bu kapsamda anılmalıdır.
*
İşte, ordu ve istihbarat kurumunun ezici çoğunluğunun
desteğine sahip olan Demoratların adayı Hillary Clinton'ın,
Yurtdışı askeri angajmanlar konusundaki isteğinde kimse
eline su dökemiyor.
Rusya ile doğrudan bir çatışma anlamına gelse bile
Suriye'deki ABD askeri operasyonlarını Kasım'dan sonra geniş ölçüde
yoğunlaştırmaya hazır oluşu hakkında hiçbir şüpheye yer bırakmıyor...
*
Cumhuriyetçi D.Trump, ABD'li zenginlerin çıplak şiddetini ve
çöküşünü ifade ediyor.
Bir yanda "Önce Amerikalılar" milliyetçiliğini
yükseltirken, öte yanda sınırsız askeri güç kullanımı ile CIA işkenceleri ve
suikastları talebini birleştiriyor.
Avrupa'ya karşı hayli sert ve pragmatik tutumun
şekillenebileceği,
Rusya'ya daha pragmatik ve tarafsız bir tutum oluşacağı,
Ortadoğu'ya daha duyarsız, iç işlerine karışmama ilkesi
temelinde yaklaşılacağı,
Ama Çin'e yaklaşımın çok daha düşmanca olacağı
düşünülüyor...
*
İkisinin de "Büyük Amerika" söylemi, ekonomik
rakiplerin yükselişini engellemek ve on yılların ekonomik gerilemesinin,
ticaret ve ödemeler dengesinde büyüyen açıkların ardından Amerikan egemenliğini
yeniden kurma çabasında askeri gücün sınırsız kullanımı ve mali suçların en
kötü biçimlerine batmak anlamına geliyor...
Bu noktada ikisi ve Türkiye'de Erdoğan da artık nerede
olursa olsun bir konvansiyonel savaşın muhatabı olan herkese kayıp yazacağını
çok iyi biliyor...
Rağmen, azgınlık bu ya!
Bu azgınlar, bu kez Suriye'den nükleer imha olasılığını
barındıran bir tehdit ile insanlığı karşı karşıya getiriyor...
*
Herkes kaybeder ama bu herkesin kaybedeceği bir savaş
olacaktır.
Başkan Truman, uranyumdan üretilen kritik bir kitleyi
Hiroşima'da ve plütonyumdan üretilen bir diğerini de Nagazaki'de kullanmak
istemişti.
Her ikisi anında yaklaşık 100 bin kişiyi öldürdü.
İnsanlar yaralandıklarını, radyasyon aldklarını, daha sonra
öleceklerini, onun etkilerinden uzun yıllar boyunca acı çekeceklerini ve nükleer
savaşın bir Nükleer Kış yaratacağını bilmiyordu...
*
Halbuki insanlık en az 200 bin yaşındadır, şimdiye kadar her
şey normal yürüyor ve doğa kanunları işliyor.
Hayatın kanunları 3 milyar yıldan daha fazla bir zamandan
beri gelişiyor.
Homo Sapiens bir milyon yılın onda 8'lik kısmını geçirirken
akıllı bir varlık değildi,iki yüz bin yıl önce hemen hiçbir şey bilinmiyordu.
Bugün türlerin evrimini yöneten yasalar biliniyor...
*
Hiç kimsenin insan türünün bu serüvenine son vermek
istediğini düşünmek doğru değildir.
Ama dünyada yaklaşık 1000 nükleer tesiste, Hiroşima'da
kullanılan bomba ayarında 20 bin nükleer silah yapımı için uranyum ve plütonyum
bulunuyor.
Az miktarda plütonyumla bir atom bombası yapılabilirken
üstelik geçen 20 yılda radyoaktif materyalin kaçırıldığı, kaybolduğu ve yasa
dışı olarak ele geçirildiğine dair 2800 olayın rapor edildiği bildiriliyor.
Konvansiyonel taktik silahlarının nükleer silaha dönüştürme
girişimi de sürüyor...
*
Nükleer bir savaşın tetikleyicisi olmak ne ABD'ye ne Rusya'ya
ne Çin'e ne de Erdoğan'a kazandıracaktır.
Bu savaş hangi karakterde olacaktır, dünya nasıl tepki
verecektir, küresel ekonomi üzerinde nasıl etkisi olacaktır?
Bütün bunlar bilim kurgu gibi görünüyor ve son dünya savaşı
gibi bir şeye benzemiyor...
*
Yazık ki, ABD'nin ve Erdoğan'ın küresel bir felaket
doğrultusunda yol alan askeri meydan okumaları tırmandırma yönündeki
söylemleri,
Militarizme ve savaşa düşmanlığını defalarca göstermiş olan
Amerikan ya da Türk halkının desteği şöyle dursun, bir kamuoyu tartışması
görüntüsü bile olmaksızın sürüyor.
Türkiye'de ve dünyanın bir çok yerindeki kapitalist medyanın
da Suriye çatışmasının çarpıcı tırmanışına ilişkin fiili bir karartma
uyguladığı görülüyor.
*
Şimdilerde dünyada herkesin, siyasi partilerin,
üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının ve medyanın çok güçlü bir şekilde
nükleer bir felakete yol açılmaması talebinde olması ve yaşamı koruması
gerekiyor.
Ancak insanların bunun bilincine varması halinde
siyasetçilerde ve askeri liderlerde stratejik veya taktik nükleer silahların
kullanımının soykırıma nadiren neden olmadığı bilinci oluşabilecektir.
Aslında bu tam bir deliliktir; çünkü hiçbir politikacının
görevi bu gerçekleri insanlara aktarmaktan muaf kalmak değildir.
Bu doğrulara inanmak gerekiyor, aksi halde mücadele edecek
hiçbir şey kalmayacaktır.
*
Bugün Dünya Barış Günü'dür...
1.9.2016
Çekincesiz "Rick Simpson Oil" ile çalışmayı tavsiye ederim, Dürüst Minnettarlığım, THC içeriğinin gücü çok yüksek olan yüksek kaliteli RSO Kenevir Yağı ile ölmekte olan hayatımı kurtardığı için Dr. Rick Simpson'a gidiyor. Birkaç yıl önce bana ölümcül bir akciğer kanseri teşhisi kondu, her türlü ilacı boşuna denedik ve hatta evde DIY Rick Simpson yağını kendimiz üretmeye çalıştık ama daha kötüsünden daha fazla zarar verdik, Ta ki Facebook'ta Kenevir Yağının bir kanser hastasını nasıl iyileştirdiğine dair bir gönderi gördüm, ardından Dr.Rick Simpson ile iletişime geçtiğimde denemeye karar verdim ve sorunumun her ayrıntısını ona açıkladım ve bana bu Kenevir Yağının iyileşeceğini söyledi Kanser sorunum ancak en kısa zamanda sipariş verebilirsem. Daha sonra satın almam için dozu hesapladı, hesapladığı dozajın sipariş ettiğim 60 gram yağ artı "30 gram bakım gerektirmeyen" olduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki 48 saat içinde Kenevir Yağı için hemen sipariş verirsem, ilacın verileceği söylendi. Teslimat hizmetlerinden adım adım kapıma git, Hemen sipariş verdim, kullanım talimat kılavuzuyla birlikte tam olarak Dr. Rick Simpson tarafından söylendiği zaman teslim edildiğini gördüm, Bugün cesurca şunu söyleyebilirim. Kanser sorunu Hepsi Yüce Tanrı'ya, Dr. Rick Simpson'a ve o yıllarda yanımda olan sevgili karıma teşekkürler. Şimdi sağlıklı bir hayat yaşıyorum ve bu kısa tanıklığı paylaşmaktaki en büyük önceliğim bu Ölümcül Kanser Hastalığından muzdarip olanlar içindir, Lütfen sessizce ölmeyin, bugün bu Ölümcül Kanser Hastalığının bir tedavisi var. Daha fazla zaman kaybetmeden lütfen E-posta: cbdoilfort@gmail.com veya WhatsApp +1-781-656-7138 aracılığıyla Dr. Rick Simpson ile ("Rick Simpson Oil" RSO) ile iletişime geçin.
YanıtlaSilBugün, Rick Simpson Kenevir Yağı'nın büyüklüğünü ve ilacı satın almak isteyenler için Dr. Rick Simpson'a E-posta yoluyla: cbdoilfort@gmail.com veya WhatsApp +1-781-656-7138 aracılığıyla ulaşın.
Kenevir Yağı, Kanser Hastalığının ilacıdır. Kendi hayatınızı ve başkalarının hayatını kurtarın.