30 Kasım 2015 Pazartesi

AKP.. Hükümet programı federalizm (bölünme / parçalanma) ilanı gibi

AKP.. Hükümet programı federalizm ilânı gibi...
Salim Yavaşoğlu – FatihErboz
Ahmet Davutoğlu, başkanlık sistemini savunurken, İngiliz ajanı Prens Sabahattin’in “Ademimerkeziyet” projesine sarıldı
Meclis’te ilan etti!
Davutoğlu, TBMM’ye sunduğu programda, “Toplumsal farklılıkların siyasal temsilinin sağlandığı, ademimerkeziyetçi sistemin güçlendirildiği, karar alma süreçlerinin hızlandığı yeni bir siyasal sisteme geçebiliriz” açıklamasıyla federalizmi Meclis’e taşındı.
107 yıldır gündemde
Davutoğlu’nun okuduğu hükümet programında, İngiliz ajanı Prens Sabahattin’in 107 yıllık rüyası, Oslo Görüşmeleri ve 28 Şubat Dolmabahçe Mutabakatı’nda açıklanan “ademimerkeziyetçi anayasa” vurgusu yapması büyük tepkilere neden oldu.
Türkiye parçalanır !...

YP Lideri Tantan, Davutoğlu’nun açıklamasıyla bölünmeye zemin hazırlayacak siyasi oluşum sürecinin ilan edildiğini söyledi. Yargıtay Onursal Başsavcısı Kanadoğlu da, “Etnik temeller üzerine bölünme yolunu açtığınızda ülke sıkıntıya girer” dedi.
Hükümet programı federalizm ilanı gibi
Tantan, Başbakan Davutoğlu’nun sunduğu programla, rejimin değişikliği ve ülkenin parçalanmasına zemin hazırlayacak yeni siyasi oluşum sürecinin ilan edildiğini söyledi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun okuduğu hükümet programında, İngiliz ajanı Prens Sabahattin’in 107 yıllık rüyası, Oslo Görüşmeleri ve 28 Şubat Dolmabahçe Mutabakatı’nda açıklanan “ademimerkeziyetçi anayasa” vurgusu yapması büyük tepkilere neden oldu. Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, Davutoğlu’nun, “Toplumsal farklılıkların siyasal temsilinin sağlandığı, ademimerkeziyetçi bir idare sisteminin güçlendirildiği, karar alma süreçlerinin hızlandığı yeni bir siyasal sisteme geçebiliriz. Türkiye için “Başkanlık sisteminin daha uygun bir yönetim modeli olduğuna inanıyoruz” sözlerini “rejim değişikliği” olarak değerlendirdi.
Türkiye parçalanıyor
Tantan, Davutoğlu’nun açıkladığı hükümet programı ile “Türkiye’nin parçalanmasına zemin hazırlanacak, yeni bir siyasi oluşumun inşa sürecinin başlatılacağı ilan edilmiştir” dedi. “Türkiye’nin ulus devlet kimliğini ortadan kaldırıyor” diyen Tantan, şöyle konuştu: “Federal bir yapıyı işaret ediyor. Yani AKP iktidarının 13-14 yıldan bu yana alt kimlik, üst kimlik tartışmasıyla ortaya koyduğu Türkiye’de Türk kimliğini ortadan kaldırarak yeni bir siyasi oluşumu hayata geçirmeyi ifade ediyor. Türkiye’de rejim değişiyor artık. Anayasa ile mevcut Türk siyasi rejimini değiştiriyor. Parlamenter rejimi kaldırıyor. Başkanlık sistemini getiriyor.
NATO menfaatleri
Bu hükümetin programının AKP’nin bugüne kadar yaptığı yanlışların üzerini örtmek amaçlı olduğunu kaydeden Tantan, şöyle dedi:  “Özellikle Kürt sorunu adı altında Türkiye’nin parçalanmasına da olanak sağlamak. Çünkü, Türkiye BOP kapsamı içerisinde boşlukta olan bir ülke. Davutoğlu, ‘Ademimerkeziyetçi bir idare sisteminin güçlendirildiği’ ifadesiyle açık şekilde federal yapıya geçmek istediklerini belirtiyor. Zaten AKP’nin çözüm süreci diye masaya oturtulmasının altındaki yatan neden bu.
Ajanın rüyası
“Ülke yönetiminde görev ve yetkilerin merkezî hükümet tarafından yerel ya da bölgesel yönetim birimlerine verilmesi” anlamına gelen adem-i merkeziyetçilik, 1908 yılında İngiliz ajanı Prens Sabahattin tarafından ülke gündemine sokuldu. Cumhuriyet Türkiyesinde Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Kenan Evren’le yaşatılan bu ihanet projesinin yapı taşları AKP iktidarı tarafından döşendi. Oslo görüşmelerinde, Kandil-İmralı-HDP ve AKP tarafından kayda alındı. Son olarak da 28 Şubat’ta AKP iktidarı tarafından 10 madde halinde dünyaya ilan edildi. Türkiye’nin üniter yapısına bomba koyan bu bildiride, “Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na atıfla yerelde ’Demokratik Özerklik’adı altında özyönetim modellerinin geliştirilmesi, özerklik kısaca federalizm” de yer aldı.
İfadeler açık değil istenen yere çekilir
Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, “Toplumsal farklılıkların siyasal temsilinin sağlandığı, ademimerkeziyetçi bir yönetim” vurgusu için, “Bu ifadeler açık değil. İsteyen istediği yere çekebilir” dedi. Davutoğlu’nun konuşmasının yeni bir sisteme işaret gibi algılanamayacağını belirten Kanadoğlu, şöyle dedi: “Yani karnında ne var bilemezsin ki. Çeşitli yorumlara yol açacak biçimde kapalı konuşursanız böyle olur. Bu ifadeler açık bir ifade değil. İsteyen istediği yere çekebilir. Aslında sıkıştığı yerde de kendisine kaçacağı bir kapı bırakmak için bu şekilde konuşuluyor. Yanlış işler tabii söylenebilecek bu. Muğlâk ifadeler. Ondan sonra kendi sözüyle bir yere sıkıştığında ben onu demek istemedim imkânını sağlıyor kendine. Zaten etnik, dinsel temeller üzerine bölünme yolunu açtığınız anda zaten ülke bütün sıkıntılara buradan giriyoruz. İşin bir yönü de bu.”
İçeriği anlaşılamıyor
CHP Eskişehir Milletvekili Gaye Usluer, Başbakan Davutoğlu’nun konuşmasının içeriğinin tam olarak anlaşılmadığını söyledi. Davutoğlu’nun muğlak ifadeler kullandığını kaydeden Usluer, şöyle konuştu: “Adem-i merkeziyetçi bir modelden bahsettiklerinde benim aklıma gelen Amerikanvari bir Başkanlık sistemidir. Yerel yönetimlerin biraz daha bağımsız olduğu belki de bir eyalet sisteminden bahsedebiliriz. Ancak programın tamamı son derece muğlâktır. Hedefe ulaşmanın yolu yöntemi, inceliklerin içinde olmadığı bir programdır.”
İhanet yolunun taşları nasıl döşendi
AKP iktidarının eyaletleşme taahhüdünün ilk harcı 2006’da AB’nin katkılarıyla kurulan Bölge İstinaf Mahkemeleri ile Diyarbakır’da atıldı. Avrupa’nın, Osmanlı’ya dayattığı federalizm, AKP tarafından “Kalkınma Ajansları” adı altında uygulamaya konuldu, Türkiye bölgelere bölündü. Dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin, 2010’da, müsteşarı, genel müdürler ve daire başkanları ile ABD’ye gidip, eyalet sistemini inceledi. Daha sonra ardı ardına kaymakamlar, valiler ABD’ye giderek eyalet sistemi stajı gördü. 2012’de bölgelerde ağır ceza mahkemesi kuruldu, Büyükşehir Yasası yürürlüğe girerek eyaletin aşamaları devreye sokuldu. Geçen sene ise okul müdürleri, yardımcıları ve eğitimle ilgili kurum yöneticilerinin tamamının, Ankara yerine bulundukları illerin valileri tarafından atanması yönünde yönetmelik hazırlandı. Ayrıca Türkiye’de 7 bölgede “Dini Yüksek İhtisas Merkezi” kuruldu. Böylece, din işleri gibi toplumları birleştirmeye yönelik çok önemli bir konu da yerel makamlara devredildi. Son olarak Dolmabahçe’de Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ile HDP’liler mutabakata varmıştı. Ancak seçim yenilgisi bunların rafa kaldırılmasına neden olmuştu. Artık seçim bitti, bundan sonra sıra Oslo ve Dolmabahçe’de verilen sözlerin yerine getirilmesine geldi. Bu çerçevede son olarak  6 yeni bölge adliye mahkemesi, 28 de bölge idare mahkemesi kuruldu. Yargı çevreleri de belirlenen yeni bölge mahkemeleri 20 Temmuz’da göreve başlayacak. (TURKISHFORUM) 
Salim Yavaşoğlu – FatihErboz-

24 Kasım 2015 Salı

VAY KAHRAMAN BAŞKAN VAY !..., Ahmet Kılıçaslan Aytar

VAY KAHRAMAN BAŞKAN
Ahmet Kılıçaslan Aytar
Öğrenci ve İşçi örgütlerinin emperyalizm ve sömürüye karşı 6.Filo'yu protesto için Beyazıt Meydanı'nda düzenlediği mitingde ben de vardım.
69 Şubat'ıydı ve birkaç günden beri İslamcı basın, Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) ve Komünizmle Mücadele Derneği kışkırtıcı yayınlar, toplantılar yapıyordu.
*
Bilhassa Mehmet Şevki Eygi "Bilmiş olunuz ki, büyük fırtına patlamak üzeredir. Müslümanlar ile kızıl kafirler arasında topyekun savaş kaçınılmaz hale gelmiştir. Derhal silahlan. İslam'da askerlik ve cihad ihtiyari değildir, mecburidir. Allah ve ona kulluk borcunun içinde cihad farizasının da bulunduğunu bir an bile unutma. İnşallah kızıl kafirlerin, Deccal uşağı dinsizlerin tepelerine birer intihar uçağı gibi ineceğiz" yollu yazıları,
Komünizmle Mücadele Derneği Başkanı İlhan Darendelioğlu'nun kışkırtmalarıyla karşı gösteri için düğmeye basılmış, Müslümanlar sola karşı ayaklanmaya çağırılmıştı...
*
Taksim'e doğru yürüyüşe geçmek üzere Beyazıt'ta toplanılırken, sağ görüşlü militanlar bizden önce Taksim'deydi.
Dolmabahçe'ye geldiğimizde, cihad namazı kılmış ve kollarına mavi kurdela bağlı kişiler üzerimize taşlar ve sopalarla saldırdı, iki kişi öldü ve yüzlerce kişi yaralandı.
"Kanlı Pazar" yaşandı.
MTTB memleketin kurtarılması için solculara gereken dersin verilmesinin kararında başarı sağlamıştı.
*
Bugün TBMM Başkanı olan İsmail Kahraman, o gün MTTB'nin tepe yöneticisiydi.
İ.Kahraman aynı zamanda amacı "üniversite ve üniversite dışında İslamcı öğrencilerin güvenliğinin sağlanması ve eylemlerin daha etkinleştirilmesi " olan Kırklar Komitesi'nin de yöneticisiydi.
Kırklar Komitesi, solculara ve komünistlere karşı eylemler uyguluyor, sonra bunların tümünü bir güzel MHP'lilerin üstüne yıkıyordu...
*
Oooo, kimler yoktu ki?
AKP'nin çekirdeğini oluşturan Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Numan Kurtulmuş, Bülent Arınç, Cemil Çiçek, Mehmet Ali Şahin, Kadir Topbaş, Beşir Atalay, Abdülkadir Aksu, Ali Coşkun, Hüseyin Çelik,Taner Yıldız, Abdurahman Dilipak, Necati Çetinkaya hepsi MTTB'liydi ki; bugün Türkiye'yi yönetiyorlar...
*
Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan, 70'li yıllarda Müslüman Kardeşler'in Dünya Müslüman Gençlik Teşkilatı (WAMY) üyesiydi.
İslamcı hareketlere soyunan herkes önce WAMY'nin ince bir ayarından geçiyordu.
Suudi Arabistan finansmanı kullanılıyor ve değişik ülkelerde islamcı hareketlerin liderliğine soyunacak isimler birbirlerine tanıştırılıyor ve kaynaştırılıyordu...
*
Bu noktada Amerikan Council of Foreign Relations -Dış İlişkiler Komitesi (CFR) ve Bilderberg gibi örgütlerin İslam Birliği'nin global askeri, politik, ekonomik ve kültürel planlamalarını yaptığı,
Sonuçta bu kanaldan Müslüman toplumları her noktasından yalama ederek İsrail'in itikadi hedeflerine yol açtığı hizmetleri de anmak gerekiyor.
Bu merkezlerin stratejilerinden yükselen İslam Birliği'nin yapısını ise Suudi sermayesinin en büyük örgütü olan ve Vahhabi cemaat ve tarikat holdinglerinden oluşan İslam Dünya Birliği-RABITA "Rabitat-ül Alem-ül İslam" oluşturuyor ki;
Amacı Müslüman ülke rejimlerinin "İslâmcı" kurallara göre olmasını sağlamak, çeşitli ülkelerden yetiştirilen İslâmcı misyonerleri ile İslam Birliğini kurmak ve korumaktır.
*
Vahhabilik Suudi Arabistan'ın, İran'ın Şii hilaliyle yayılma stratejisine karşı kullandığı önleyici doktrindir.
Şiiliğin bulunduğu her yerde Vahhabiliğin geliştirerek hem etki alanını arttırmayı, hem de Şiiliğin yayılmasına karşı kalkan oluşturmayı hedefliyor.
*
Avrupa'daki sosyal sermaye ise Avrupa İslami Örgütler Federasyonu, Europe Trust, Hikmet Bilim Dostluk ve Yardımlaşma Derneği, Filistin Dayanışma Derneği, İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği ve Türkiye Gönüllü Teşekkülleri Vakfı vasıtasıyla sağlanıyor.
Bu noktalardan bir çağrı Almanya'da, Fransa, Belçika ve her yerde onbinlerce kişinin toplanmasına ya da kimilerin kendilerine verilen muhtelif görevleri yerine getirmesine yetiyor...
*
Rabıta; Türkiye'ye MTBB, Komünizm ile Mücadele Dernekleri, Din Adamı Yetiştirme Dernekleri, İlim Yayma Cemiyetleri ile girmiştir.
12 Eylül 1980 askeri darbesi, Suudi Arabistan ve ABD finansmanı kullanan Rabıta kuruluşuna muazzam bir özgürlük vermiş,
Giderek manevi değerlerin piyasalaşmasıyla, amacı üyelerinin toplumsal ve ekonomik gelişmelerini şeriata göre geliştirmek olan İslami Kalkınma Bankası önderliği ve desteğinde İslamcılığa devşirilenlerin hizmeti,
Ve Müslüman Kardeşler Örgütü vasıtasıyla Necmeddin Erbakan'ın Milli Nizam Partisi'nin kuruluşundan başlayarak AKP'de siyasal örgütlülük sağlanmıştır...
*
ABD'nin küresel serbest piyasalar adına önce Türkiye'de, sonra Arap Baharıyla Tunus, Libya, Mısır'da ve diğer İslam ülkelerinde milli gelir ve reel hayat arasında oluşmuş derin uçurumda halkların tepkisini yönlendirmede işbu kadrolar ile iş çevirmiştir.
*
Hepsi, yüzyıllık köhne yargıları ve iktidar olmak hırslarından yakalanan ve kendi sivil toplum örgütleri, sendikaları,medyası ve anında harekete geçebilecek kamuoyu oluşturma mekanizmalarıyla islamcı burjuvazi ve sermaye birikimi oluşturmak,
Bu suretle,küresel pazar ekonomisine entegre olabilmek karşılığında bölgenin her türlü güvenliğinin sağlanması eşitliği üzerinden bulundukları devlet rejimlerinin yeniden yapılandırılmasına hizmet etmiştir.
*
ABD'nin Türkiye ve Arap ülkelerinde elinden tuttuğu bu siyasi ve sivil toplum kuruluşlarının felsefesi ve öğretisi hep aynıdır.
Hepsi, "Allah İslam'ı tüm beşeriyete vahiy eylemiş, beşeriyet bu sayede insanın insana kulluğundan kurtulma imkanı bulmuştur.
Çağdaş sosyopolitik etmenlerle beslenen İslam tarihinin ışığında müminler, kendi sorunlarını ancak devrimci İslami diriliş, yani şeriatın tesisi aracılığıyla oluşacak ve onunla başarı şansı bulacak bir İslami ideoloji oluşturmak suretiyle kendi sorunlarını çözebileceklerdir" esasına dayanıyor, ilerici ve ulusalcı güçlere karşı duruyorlar.
*
Bu çerçevede küresel İslamın savaşan örgütlü gücünü, sponsorluğunu Katar'da El-Hayriye örgütünün yaptığı Vahhabi/ El Kaide örgütü oluşturuyor ki, yıllardır AKP desteği ile Türkiye'de faaliyettedir, Suriye'nin altını üstüne getiriyorlar.
Önce Afganistan, Pakistan, Mısır ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde ideolojik-dini eğitim alan gençlerin dini inançları İslamcı Cihad olgusuyla istismar ediliyor.
Sonra Vahhabi örgütler tarafından El Kaide bünyesinde savaştırılmak üzere Pakistan'ın Kuzey Veziristan eyaletine gönderiliyor,burada 45 günlük askeri eğitime tabi tutulduktan sonra Vahhabi politik hareketin birer militanı olarak ülkelerine dönüyorlar.
Türkiye'de Konya, Kayseri, Adana, Antalya,İzmir, İstanbul, Ankara, Mersin, Hatay, Manisa, Bursa, Kocaeli, Trabzon'da,Urfa,Gaziantep'te yoğun olarak örgütlenilmiş ve ciddi bir toplumsal güç haline gelmişlerdir.
Talep edildiğinde El Kaide,Taliban,Müslüman Kardeşler, El Nusra, IŞİD gibi adlarla Türkiye,Suriye, Tunus, Libya, Suudi Arabistan, Cezayir, Mısır, Ürdün, Çeçenistan'da, ABD ve Avrupa'da İslamcılık adına savaşıyorlar...
*
13 Nisan 1994'te Necmeddin Erdoğan Refah Partisi Meclis Grubunda yaptığı konuşmada "Türkiye'nin şu anda bir şeye karar vermesi lazım. Refah Partisi adil düzen getirecek.Geçiş dönemi sert mi olacak, yumuşak mı olacak, kanlı mı olacak, kansız mı olacak, bu kesin şart. Altmış milyon buna karar verecek" diyordu.
*
Bugün dünya, İslamcılığa devşirilenlerin elinde kana bulanmıştır.
Ama Gazi TBMM'nin Başkanı İsmail Kahraman'dır...
24.11.2015

13 Kasım 2015 Cuma

GÜVEN BUNALIMI… Yalçın KOÇAK 18. Dönem Sakarya Milletvekili

GÜVEN BUNALIMI…
Yalçın KOÇAK
18. Dönem Sakarya Milletvekili
Türklüğümüzle öğünmedik, bu ülke için ter döküp çalışmadık, üretmedik.
Şimdi Güvenlik buhranı ve bunalımı yaşamamız mukadderdir.
Türk; Öğün Çalış, Güven…
Meğer altı ne kadar dolu bir sözmüş, halâ ayamayanların varlığını görüyoruz.
Bir ülke var dünyada, Başbakanı bile korumasız bisiklet ile makamına gidiyor; Yine bir ülke var dünya da, polis müdürleri öncü, artçı eskortlarla koruma ordusu eşliğinde geziyor. Valileri, Komutanları, Bakanları inadına yazmayacağım. Ölçüsü kaçmış. Biz kendi güvenliğimizi sağlamaktan aciz değiliz. Güvenlik birimleri kendinize gelin.
Beni, yani milleti koruyacak kadroların, “milletin vergileri ile korunması” aslında, sosyolojik olarak başka sıkıntılardan kaynaklandığını anlatıyor.
İstanbul’un işgal yıllarında, işgalin İngiliz Komutanı General Harrington, böylesine korunmuyordu. Bu ülkede bilmediğimiz başka bir işgal mi var beyler?.. Hem böylesine korunacaksınız, hem de, ülkem ve insanım adına mevcut güvenlik zafiyetinden sorumluluk almayacaksınız.
Sizin Ananız, Babanız sağ değil mi?
Onların yüzüne nasıl bakıyorsunuz?
Bu bir istihbarat zafiyeti midir?
Yoksa tembellikten komşunun kazı ile gaza gelmek midir?
Müttefiklerin tatlı dil ve yalanlarına aldanıp yan gelip yatanlar, vatandaşlarının, Asker, Polis genç evlatlarının zayi edilmesine, Analarımızın ağlamasına, Başkent’in mahremiyetine, Cumhuriyetin haremi ismetine el sürdürenlerin, yukarıdan aşağıya işten el çektirilmeleri gelecek yüzyıl için bürokrasiye ciddi bir akord sebebi olacaktır.
Diplomasi ve Siyaset Okuyucuları; Almanların Güneydoğu’dan patriotları çekmesini okuyamamışlar; El Cezire’de, ABD’nin Rusya ile baş başa kalmasına sebep olan bu enteresan olayı görememişler; ABD ile Rusya’nın bölgeye daha fazla yığınak yaptıklarını da (maalesef) görmezden gelmişlerdir.
ABD’de Volkswagen’e dava açılması ve 18 milyar dolar apusturof bir ceza kesilmesi; Almanlara ödettirilmek istenen başka bir diyetin Revası mı? Böyle devasa bir para!.. Yoksa Haraç mı? Ne acaba?..
Ukrayna konusunda Almanlar, Rusya’ya yumuşak davrandılar. Türkiye’den patriotlarını çektiler. Kaçak Savcılarımızı geri vermeyecekler. Hattâ, Papalığın Cem Sultan kozu gibi kullanacaklar.
Suriye konusunda ciddi görüş ayrılıkları var.
Eğer, PKK’yı terbiye için okyanusun ötesi IŞİD’i kullanıyorsa; Buna mukabil Avrupa’da PKK’yı yakın markajda tutuyordur.
Ekim ayı 30 yıldır çok kanlı ve eylemli geçer biliriz ve yazarız.
Koruma ordusuyla gezenler öğrensinler ve önlemine hazırlıklı olsunlar isteriz.
Öğrenen gider, gelen de öğrenene kadar yüzlerce can telef olur.
Dünyanın en pahalı Bürokrasisini finanse eden milletiz. Üstelik te, en kötü hizmeti satın alıyoruz. Sebep siyasilerimiz!..
“Yeter dur” demenin zamanı geçmeden, müdahil olunmalı.
Uludere’de yanlış istihbarat ile 34 kaçakçı, ama sonuçta benim vatandaşımın zayiatına neden olanlar açıklanmadı, sorumluları kanun karşısına çıkarılmadı, Muavanet konusu da öyle geçiştirildi, Rahmetli Eşref Bitlis suikastı da.
Hani “Heronların verdiği koordinatlarla hedeflerini vuramıyor” diye tezviratı yapılan yerli obüs toplarımız Milli İHA’lar hedef tayin edince nasıl 12’den vuruyor ve benim adamlarım hala uyuyorsa, ne diyeyim.
Çalışın beyler, ama uyanık çalışın, masa başında uyumayın.
Hain içimizde, hain Ankara’da, hain Cüpbeli, hain Rütbeli, hain Cami de, hain Üniversitede. Hain her yerde…
Dört kitapta’da katli caiz, kitapsızın.
Avrupalı Zebunkuş’un hem parasını hem aklını almalıyız ki bir birlerine pist ve kışt desinler. Mülteci göçündeki “ne yapacaklarını bilememeleri” gibi...
Almanlar, ya da Avrupa’daki Germencikli Germenler’in, Hattuşaş’ı nasıl niçin kazdıklarını unutanlar bilmeliler ki, bizsiz bir hiçtirler.
Yapacakları piçliklerden haberimiz ya da bilgimiz yoktur, sanmasınlar.
Dışarıda yanlış bir hedefi vurmamız ile vuku bulan içeride ki patlama “dur” diyenlerin mesajıdır. Duralım mı? Kesinlikle hayır. Kar izleri yok etmeden durmak, korkmaktır.
Ne diyordu Akif?
Asım’ın nesli korkma…

7 Kasım 2015 Cumartesi

ON KASIMLAR… A.Kemal GÜL

ON KASIMLAR…
                                                                                        A.Kemal GÜL
Cumhuriyetimizin kurucusu, üniter devlet yapımızın mimarı, en büyük Türk milliyetçisi, Türk Milletinin gönlünde taht kurmuş büyük lider Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN ebedi hayata göç ettiğinin 77. Yılı münasebeti ile onun yüce hatırası önünde, müteşekkirliğimizi arz ediyoruz.
Bu anma gününde Atamızı, silah arkadaşlarını ve bu eşsiz değere haiz ülkemiz için canını ve malını karşılıksız veren her insanımızı rahmetle anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz.
Her asırda tarihin gidişine yön veren, çağ açıp çağ kapatan liderleri sinesinden çıkarmayı başaran büyük bir milletin mirasçılarıyız.
Bana bir lider gösteriniz ki, ’’cebren ve hile ile bu aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işkâl edilmiş; millet fakir ve zaruret içinde harap ve bitap düşmüş bir durumda iken, var olma yok olma kavgasında, milletini arkasına alarak var olmayı başarmış bir lider’’ olsun.
Bugüne kadar Türk Milleti haricinde, böyle bir lider çıkaran başka bir millet olmamıştır.
***
Emperyal donanım ve üstün gücüne rağmen Çanakkale’de Osmanlının ağır tokadını yiyen İngiltere başbakanlarından L Lloyd George Atatürk için ‘’ Onun gibi dahiler dünyaya yüzyılda bir gelir. O da maalesef Türklere nasip oldu’’diyecekti.
O bu ülkeyi ‘’birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için’’  anlayışı ile kurtararak geleceğin mimarı gençliğe emanet etmiştir. Onun yetiştirdiği gençlik bilir ki, Türkiye Cumhuriyeti, çürümüş bir imparatorluktan fışkıran taze ve sağlam bir daldır, Türk Milleti’nin son kalesidir.
*** 
Mustafa Kemal ATATÜRK çok iyi anlaşılmalı ve anlatılmalıdır. Türk Milleti’nin bütün kutsal değerlerine canını esirgemeden sahip çıkan bu büyük önder yaşanmalıdır.
*** 
O sadece verdiği sıcak savaşlarda kahraman olmamış, Türk Milleti’nin muasır medeniyetler seviyesine çıkması kararı başlangıcında da kahraman olmuştur.’’Vatan ve cumhuriyet çalışan insanların omuzlarında yükselecektir’’diyerek geleceğimize ışık tutan en güzel mesajını bizlere vermiştir.
*** 
ATATÜRK’ÜN DEVLET ANLAYIŞINDAN BİR ÖZET:
*Bilelim ki, milli birliğini bilmeyen devletler, başka milletlerin şikârıdır.
*Bir millet sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe, yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez.
* Bir yurdun en değerli varlığı, yurttaşlar arasında milli birlik, iyi geçinme, çalışkanlık, duygu ve kabiliyetlerinin olgunluğudur.
*Hükümet millettir, millet hükümettir.
*Hükümetin iki hedefi vardır: Biri milletin korunması, ikincisi milletin refahını temin etmektir. Bu iki şeyi temin eden hükümet iyidir, edemeyen fenadır.
*** 
ATATÜRK’ ÜN LAİKLİK VE DİN ANLAYIŞI:
Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyetlerini tekeffül etmektir. Laiklik din özgürlüğüdür.
*** 
Düşmanlarımız duraklama ve gerilememizi dine atfediyorlar. Bu bir hatadır. Âlem-i İslam Hakikat-i Diniye dairesinde Allah’ın emrini yapmış olsaydık bu akıbetlere maruz kalmazdık.
*** 
Tarihimizi okuyunuz, görürsünüz ki, milleti mahfeden, esir eden, harap eden felaketler hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten ileri gelmiştir.
***   
Atatürk, idealinde, aydın görüşlü, dini meselelere iyice vakıf, bilgisi, görgüsü, ifade ve davranışlarıyla muhataplarına huzur ve güven telkin eden din adamı hayalini yaşatmaktadır. Bu hayalin gerçekleşmesi için bir takım icraatların içine girdiği de hepimizin malumudur.
***  
‘’İrtica, Din Karşıtlığı değil, Yenilik ve Milli Hâkimiyet İlkesi Karşıtlığıdır’’diyen Atatürk’ devamla:
‘’Din vardır ve lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Temeli çok sağlam bir dinimiz var, malzemesi iyi. Fakat bina uzun asırlardır ihmale uğramış, Harçlar döküldükçe yeni harç yapıp binayı takviye etmek lüzumu hissedilmemiş. Aksine olarak birçok yabacı unsur ((hurafeler) binayı daha fazla hırpalamış. Bugün bu binaya dokunulamaz, tamir de edilemez. Ancak zamanla çatlaklar derinleşecek ve sağlam temeller üzerinde yeni bir bina kurmak lüzumu hâsıl olacaktır’’’.
 ***   
‘’Türk milleti dindar olmalıdır yani, bütün sadeliğiyle dindar olmalıdır demek istiyorum. Bizzat hakikate nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum… Din şuura muhalif, ilerlemeye engel hiçbir şey ihtiva etmiyor.’’
 ***  
‘’Din, bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünce ve tefekküre karşı değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyoruz, kasta ve eyleme dayanan bağnaz ve tutucu hareketlerden sakınıyoruz.’’
 *** 
‘’Bizim dinimiz en tabii ve en makul dindir ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. Özellikle bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır. Bu ölçü ile hangi şey ki, akla, mantığa, kamu menfaatine uygundur. Eğer bizim dinimiz akla ve mantığa uygun bir din olmasaydı, en mükemmel olamazdı.’’
 ***  
‘’Milletimiz dil ve din gibi kuvvetli iki hazineye sahiptir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamayacaktır ve alamaz.’’
 *** 
‘’Bizde ruhbanlık yoktur. Hepimiz eşitiz ve dinimizin ahkâmını eşit olarak öğrenmeliyiz. Her fert dinini, diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır, orası da mekteptir. Nasıl ki her hususta yüksek meslek ve ihtisas sahiplerini yetiştirmek lazım ise, dinimizin geçek felsefesini tetkik ve bilimsel fenni telkin kudretine sahip olacak güzide ve gerçek büyük âlimler yetiştirecek yüksek kurumlara da malik olmalıyız.’’
***   
‘’Bizim dinimiz hiçbir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir. Allah’ın emrettiği şeyi, kadın ve erkek beraber olarak ilim ve kültür edinmeleri gerekir. Kadın ve erkek, bu ilim ve kültürü aramak ve nerede olursa oraya gitmek ve onunla dolu olmak zorundadır.’’
 ***
’Uygarlık yolunda yürümek başarılı olmak yaşamın şartıdır. Bu yol üzerinde bekleyenler veyahut bu yol üzerinde ileri değil, geriye bakmak bilgisizlik ve gafletinde bulunanlar genel uygarlığın coşkun seli altında boğulmaya mahkûmdurlar.’’
‘’Uygarlık yolunda başarı, yenileşmeye bağlıdır. Sosyal yaşamda, ekonomik yaşamda bilim ve fen alanında başarılı olmak için tek olgunlaşma ve ilerleme yolu budur.’’
Vurgusunu yaparak hedefimizi belirleyen Atatürk’ü ve kurduğu cumhuriyeti ilkeleriyle kavrayıp yaşatmak başlıca görevimizdir, geleceğimize güvenle bakmanın parametresidir.
***
 Sö­zün özü: Ata­türk Türk mil­le­ti için bir sem­bol­dür. O’­nun ay­na­sın­da ken­di­mi­zi gö­rü­yor, O’­nun di­na­miz­min­de ken­di­mi­zi bu­lu­yo­ruz. Hâ­lâ tüm tar­tış­ma­la­rı­mız­da O’­nun var ol­ma­sı da bu­nun bir gös­ter­ge­si­dir. Ta­rih üze­rin­den sü­rek­li kav­ga et­mek bir top­lu­mu ya­ra­lar, par­ça­lar ve bö­ler. Top­lu­mun di­na­mik­le­ri üze­rin­den ya­pı­lan tar­tış­ma­lar­dan ve ay­rış­ma­lar­dan fay­da bek­le­mek ise saf­dil­lik olur.
***
On kasımlar, yas tutma günü değil, geçen 92 yıllık cumhuriyet döneminde ATATÜRK’ÜN koyduğu bu ilkelerin ne kadarını hayata samimiyetle geçirebildiğimizin vicdan muhasebesinin yapılması gerektiği gün olmalıdır.
On kasımlar, O en büyük Türk Milliyetçisinin bize emanet ettiği bu cennet vatanı ne derece muasır medeniyetler seviyesine çıkarabildiğimizin muhasebesinin yapılması gerektiği gün olmalıdır.
*** 
Yüce ALLAH’IN bir takdiri olarak bizlere bahşettiği o eşsiz değerlere sahip insanın bizlerden ayrıldığı 10 Kasım 1938’ de dünya milletleri sıralamasında altıncı sıralarda seyrederdik. Şu andaki durumumuz nedir? Geliniz O büyük insana layık olmak istiyorsak, bahse konu bu her yönüyle kalkınmışlık sıralamasında birinci sıralara çıkabilmenin yarışı için beyinlerimizde, gönüllerimizde milli ve potansiyel enerjimizi oluşturmakta aksiyoner olalım.
***
BEŞBİN YILLIK ŞEREFLİ BİR TARİHİN SAHİBİ OLAN ASİL TÜRK MİLLETİNİN TEK KİŞİ EGEMENLİĞİNDEN MİLLET EGEMENLİĞİNE GEÇİŞİNİ SAĞLAYARAK BİZE ARMAĞAN VE EMANET ETTİĞİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİN KURUCUSU GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN SONSUZLUĞA UĞURLANIŞININ 77. YILINDA KENDİLERİNİ VE SİLAH ARKADAŞLARIYLA BİRLİKTE AZİZ ŞEHİT VE GAZİLERİMİZİ RAHMETLE ANIYOR, MİNNET VE ŞÜKRANLARIMIZI SUNUYORUZ.