28 Şubat 2017 Salı

"TÜRKİYE SADECE BADEMLERİN Mİ?.." (Karargâh Rahatsız) RIFAT SERDAROĞLU

TÜRKİYE SADECE BADEMLERİN Mİ?
RIFAT SERDAROĞLU
​Allah’ın işine bakın ki Doğan Medya’yı ve facetime Hande Fırat’ı savunmak yine bize düştü!
Olayı açıklayalım;
Türk Ordusu ve okullarında sıkmabaş, Millî Savunma Bakanlığının yeni yönetmeliği ile serbest bırakıldı.
Gen. Kur. Başkanı Akar bir Cübbeli Hoca’ya, bir Nuri Pakdil’e, bir Nagehan Alçı’ya, bir Umre ’ye savrulunca Türk Milletinden çok tepki aldı!
Gazeteci Hande Fırat da Akar’a sorular yöneltti ve aldığı yazılı yanıtları “Karargâh Rahatsız” başlığıyla verdi.
Aman Allah’ım, Erdoğan’ı facetime ile konuşturup ödüllere ve şöhrete kavuşan Hande Fırat bir anda tu-kaka ilan edildi.
Doğan Medya darbeci olmakla ve hükümeti yıkmakla suçlandı.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığından Savcı Mehmet Demir (Havuz Medyasında programlara çıkar) Hande Fırat’ın haberinde geçen “Karargâh” kelimesini, (Hükümetin icraatlarını önlemeye yönelik bir CUNTA yapılanması olabileceği İZLENİMİ edinildiğinden) derhal bir soruşturma başlattı.
Türk Milletinin varlığının büyük bir kısmını tek başına kullanan, çift tabancası ile Erdoğan’ı koruduğunu söyleyen Jöleli ve Barzani’nin adamı ve aynen Barzani gibi yaylanarak yürüyen köse İlnur Çevik de Hande Fırat’ı fırçaladılar! “Bunun hesabını verecekler” dediler…
Atanmış Başbakan Binali Yıldırım ve Karun Numan da bu kervana katıldılar…
Türkiye’de sadece Bademler yaşıyor ya!
Herkes onlar gibi düşünmek zorunda ya!

Gazeteler haber yapmadan ve manşet atmadan önce Bademlere sormak zorundalar ya!
Savcı Mehmet Demir’in, Havuz Televizyonlarında programlara katılması çok normal ya!
Savcı Mehmet Demir’in bir haberden Cunta-Darbe izlenimi edinmesi hukuksal bir delil ya!
Sadece Erdoğan’ın maaşlı (atanmış) danışmanı olan Jöleli çocuğun her boka maydanoz olmak gibi bir yetkisi var ya!
Barzani’nin adamı olan “Erbil’deki sıra gecelerinin kadrolu elemanı” köse Çevik’in bokunda boncuk var ya!
Bu iki danışmanın hesap sorma yetkisi var ya!
Karun Numan, Erdoğan için söylediklerini unuttuk zannediyor ya!
Demokrasi, Bademlere biat etmek demek ya!
Bademlere karşı çıkan herkes DARBECİ ve VESAYETÇİ ya!
Kafaları Ortaçağ karanlığına bulanmış İslam Devleti taraftarları, vesayetçi-darbeci değil de Yeni Türkiye’nin çakma demokratları ya!
Değerli Okurlar;
AKP, görünürde bir Siyasi Partidir. Ne Anayasa tanır ne de Yasa!
Bunların DEMOKRASİ zannettikleri yönetimin adı DEBOKRASİ dir.
Bunlara bir kez teslim oldunuz mu, onların kölesi oldunuz demektir. Doğan Medya örneğinde olduğu gibi…
Aydın Doğan’a “Korkunun ecele faydası yoktur. Gerçek demokrasiye sahip çıkın” diye defalarca seslendik, “Yok biz Bademlerle iyi geçineceğiz, yayın grubunu onların emrine vereceğiz, gerekirse Fatih Çekirgeyi bile Genel Müdür yaparız” dediler.
De haydi şimdi iyi geçinin bakalım. Bu günler iyi günleriniz.
Turpun büyüğü heybede!
Şunu da asla unutmayın; Kiralık kafasının bedeli köleliktir!
Gazetecilik yapın, Türk Milletine doğruları anlatın, korkmayın!
Ölümden öte yol mu var?

***
DÜN BÜYÜKANIT BUGÜN HULUSİ AKAR İLE AYDIN DOĞAN!
SABAHATTİN ÖNKİBAR
Sahi referandum sürecinde nereden çıktı. Hürriyet’in “Karargah Rahatsız” başlıklı o manşeti?
Hande Fırat kendini Ankara Temsilcisi yapan iktidar iradesine bedel mi ödedi ya da teşekkür mü ediyor?
Hadise o değil de bu aralar iktidara yaranmak için yırtınan Aydın Doğan’ın emri ile yapılan bir algı operasyonu mu?
Kimse kusura bakmasın bu sorular meşru zira yandaş güruhun o manşetin üzerine mal bulmuş mağribi misali atlaması kafa karıştırıyor.
Adamların söyleyecek sözü olmadığı gibi, istismar edecek argümanı kalmadı derken Hürriyet’te atılan tuhaf manşet pası imdatlarına yetişti ki Başbakan Binali Yıldırım o manşeti sahada anında gole çevirdi.
Pardon ama tarih tekerrür mü ediyor? Yani Yaşar Büyükanıt’ın 2007’de yaptığını şimdi başkaları mı yapıyor, yani AKP’ye istismar alanı mı açılıyor?
Hulusi, Akar Tayyip Erdoğan’la adeta tek yumurta ikizi gibi uyumlu görünürken böyle bir mesajı niye verdirsin?
İşin içinde Aydın Doğan yok da sadece karargah mı var diye sormayacağım zira o manşetin istismar edileceğini bilmek için alim olmak gerekmiyor, yani haber bilerek yapıldı ve büyütüldü.
Hülasa manipülasyon ve algı yaratma günleri başladı dikkat!

16 Şubat 2017 Perşembe

"REFERANDUM"-AKILLI İNSAN (VE EVET & HAYIR SENDROMU) Rifat SERDAROĞLU

AKILLI İNSAN 
(ve evet & hayır sendromu)
Rifat SERDAROĞLU
(Evet) demeyi düşünen bir dostunuza şunu sorar mısınız?
“Çok yakın bir dostunuz sizden şöyle bir talepte bulunsa ne dersiniz?
Dostum işlerim çok kötü gitti. Kredi almak için bankalara verecek teminatım yok. Senin evini bankaya ipotek verelim. İşlerim düzelince bankaya borcumu öder, evinin üstündeki ipoteği kaldırırım.
Lütfen bana yardım et.”
Hiçbir garanti almadan, tüm ömrünüz boyunca çalışıp aldığınız evinizi verebilir misiniz?
Sormaya devam edin;
İyi be arkadaş evini vermiyorsun anladık, kendinin-eşinin-çocuklarının-torunlarının geleceğini niçin tek kişinin eline terk edeceksin? Hadi kendini düşünmüyorsun, çocuklarını da mı düşünmüyorsun? Yarın yetki verdiğin o tek kişi, ülkeyi eyaletlere ayırır bir tarafını Kürdistan yaparsa, elimizde bunu engelleyecek hiçbir yasal mekanizma olmadığını görmüyor musun?
Yine sorun;
Futbol’ da ezeli rakibiniz bir takımın Başkanının aynı zamanda hem Futbol Federasyonu Başkanı hem Merkez Hakem Komitesi Başkanı hem Merkez Disiplin Kurulu Başkanı hem de maçın Hakemi olarak
görev yapmasını ister misiniz? Böyle bir maçın sonucunun adil olabileceğine inanıyor musunuz? Böyle bir rezillik olabilir mi?
Şunu da sorun;
Yaşadığınız ilçede aynı kişi hem Kaymakam hem Belediye Başkanı hem Emniyet Müdürü hem polis hem Jandarma Komutanı hem Savcı hem Yargıç olsa ne yapardınız? Başınıza bir dert gelse, bir haksızlığa uğrasanız kimi kime şikâyet edeceksiniz? “Anamı öpen Kadı, kimi kime şikâyet edeyim” deyişindeki kişi durumuna düşmek ister misiniz?
Sormaya devam edin;
Sizler ömür boyu namusunuzla çalışıp evinizin rızkını temin eden, çocuklarınızı topluma ve ailenize faydalı bireyler olarak yetiştirmek için gayret sarf ettiniz. Hanginizin çocuğu 3-5 senede, onlarca gemiden oluşan yüz milyonlarca dolarlık filo sahibi oldu?
Hanginizin oğlu aylık kirası 20 Bin Avro (yaklaşık 80 Bin TL) olan bir evde oturuyor?
15 senedir Türkiye’yi yönetip yolsuzlukla-rüşvetle büyük servetlerin sahibi olan aynı kişilere, “Tek Adam” yetkisi vermenin, “Doymamışsındır, gel daha da götür” demek olduğunu görmüyor musunuz?
Son olarak da şunu sorun;
Tüm yaşamını “Biat Kültürü” ile geçirmiş, demokrasiyi gideceği yere kadar onu götürecek bir araç olarak gören birinden, nasıl olurda “Demokrat ve Özgürlükçü bir Hayat” beklersiniz?
Bu beklentinin ağustos ayında kar yağışı beklemekle aynı olduğunu görmüyor musunuz?
Kimse şu gerçeği unutmamalıdır;
Türk Vatanının sahibi bizleriz. Etnik kökenimiz, inancımız, siyasi düşüncemiz ne olursa olsun, kendisini Türk Milletinin onurlu bir bireyi olarak gören herkes bu vatanın sahibidir.
Siyasetçiler bizlere hizmet etmek için yine bizden yetki alırlar. Yani mal sahibi de bizleriz, patron da bizleriz. Propaganda dönemi boyunca sizleri ziyarete gelen AKP’li Bakanlara-Milletvekillerine yukarıdaki soruları sorun. Sakın çekinmeyin. Sorun onlara; “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazılarını neden kaldırttılar? Sorun onlara, Diyarbakır’da meydanda Barzani ve Şivan Perver’le birlikte “PKK bayrakları altında” Öcalan’ın mektubunu nasıl dinlediler, nasıl alkışladılar?
Tüm bunları sorun ve kararınızı ona göre verin lütfen…
HAYIR’DA HAYIR VARDIR.
Sağlık ve başarı dileklerimle 16 Şubat 2017
Rifat Serdaroğlu

3 Şubat 2017 Cuma

REFERANDUM'DAN “EVET” DE “HAYIR” DA ÇIKSA TÜRKİYE’Yİ NE BEKLİYOR, Yazan: Müyesser YILDIZ

“EVET” DE “HAYIR” DA ÇIKSA TÜRKİYE’Yİ NE BEKLİYOR?..
Müyesser YILDIZ
Erdoğan ve AKP, “Madem millet böyle istedi, vazgeçiyoruz” mu der, yoksa “Güven tazeleme” talebiyle seçime mi gider?
Nisan ayında yapılması planlanan “Tek adam, tek parti” anayasa referandumunun her anlamda son nokta olduğu sanılıyor.
Aynı kanaatte değilim.
Önce tüm baskı, tehdit ve devlet imkânlarının seferberliğine rağmen referandumda “hayır” çıktığını varsayalım.
Erdoğan ve AKP, “Madem millet böyle istedi, vazgeçiyoruz” mu der, yoksa “Güven tazeleme” talebiyle seçime mi gider?
Olası böyle bir seçimden sonrasına dair hesaplar mı?
Hesaplar aynı olacağı için referandumda “evet” çıkması ihtimaline geçelim.   
Pek çok madde yürürlüğe girip, Erdoğan “güçlü fiili başkan” haline gelse de tam anlamıyla“tek adam” olabilmesi için 2019'da yapılacak seçimlerin beklenmesi gerekecek.
Peki hem iç, hem dış dengeler açısından bunu bekleyecek sabır ve zamanları var mı?
Bizzat Başbakan Binali Yıldırım 20 gün önce Meclis'te Anayasa değişikliği teklifi görüşülürken, “İki kaptan gemiyi batırır. Kaptanın tek olması lazım, icraatta kaptanın tek olması lâzım. Tek nasıl olur? Yürütme ile ilgili yetkileri verirsiniz, sistemi ona göre tanımlarsınız, ondan sonra da hesabı sorarsınız” demedi mi?
Anayasa değişikliğinin gerekçesi olarak, “Milli mücadele verildiğini” anlatıyorlar. Hep birlikte 2 yıl daha “geminin batmasını” seyrettirmeyeceklerine göre, “tek kaptanlık” için acele edecekleri belli değil mi?
Daha önemlisi; “Dış dengeler” dedik...
MHP'yi “ikna” için görünürde Anayasa'nın ilk 4 maddesine dokunulmadı. Lâkin bunun AKP'lileri (Hâlâ en yetkili sözcüler Türk Milleti kavramıyla, Cumhuriyetle ve Atatürk'le savaşmıyor mu?) de “Yeni Türkiye”yi dayatanları (Demokrasi, özgürlük, hukukun üstünlüğü diye diye Türkiye'de ota, böceğe karışan ABD, AB'den bu anayasa teklifine ciddi hiçbir ses çıkmaması garip değil mi?) da tatmin etmediği ortada.
Misyonu devleti ele geçirmek değil, T.C.'yi yıkmak olan FETÖ'cülerin bu anayasa teklifine desteği, her seçim ve 2010 referandumundan önce sözde “ateşkes” kararı alan bölücü terör örgütünün tavrı (Kandil'dekiler ve HDP'liler karşı çıkıyormuş gibi gözükürken, Meral Akşener'in ısrarla gündeme getirdiği İmralı'daki teröristbaşıyla görüşmelerin sürdüğü iddialarının yalanlanmaması) da bir yana.  
Bunların tümü referandumun ardından gelecek seçimi bekliyor olmasın?
Ne isteniyor, biliyoruz; Türk Millet'siz, Atatürk'süz, adı “Anadolu Federe Devleti” mi, “Türkiye Federe Devleti” mi her neyse, öyle bir Türkiye (Tam bugünlerde Suriye'ye sunulan yeni anayasa teklifi bize çok şey anlatmıyor mu?).
Erdoğan daha 1990'larda İkinci Cumhuriyet tartışmalarında, “Osmanlı benzeri eyaletler sistemi olabileceğini” söylemedi mi?
Başbakan Binali Yıldırım daha 3 ay önce, “Başkanlık gelirse ülke bölünür diyorlar. Asıl başkanlık gelmez ise Türkiye'nin bölünme riski var. Açıkça söylüyorum” demedi mi?
“Yeter ki, analar ağlamasın... Ne istediler de vermedik...” anlayışının bir başka başka şekli ve itirafı; fiili federasyona geçilerek, emperyalistler ve katillerinden kurtulacağını sanma... Milleti bu konuda da adım adım “haşlama”!..
Hani herkes, “Terörle mücadele için önlerinde ne engel var, ne istiyorlar da yapamıyorlar?” diye sorup, merak ediyor ya, galiba yegâne izahı bu.
Sadece “tek adamlığa” geçiş değil, bu konuda da “aceleleri” var ve gerçekte ikisi birbiriyle çok bağlantılı.
O yüzden referandumda “hayır” çıksa da “evet” çıksa da seçime gidiş kaçınılmaz görünüyor.
Peki ne olur?
Erdoğan ve AKP her halde şunu düşünüyor:
Anayasa teklif sürecinde iyice hırpalanmış, bölünmüş MHP nasılsa baraj altı kalır. HDP'nin barajı geçemeyeceği zaten belli...
Erdoğan'ın Mart 2015'te Gaziantep'te başkanlık sistemi ve yeni anayasa için yaptığı, “Verin 400 milletvekilini, bu iş huzur içinde çözülsün” çağrısı bu defa “kerhen ve mecburen” yerini bulur...
Ve İmralı'daki teröristbaşının “geçiş dönemi anayasası olabilir” dediği; Sadece MHP'yi “tatmin”, milleti de “alıştırma” amaçlı bu “yamalı bohça”dan kurtulunup, gerçekte istenen/dayatılan o “sıfır kilometre” anayasa Meclis'ten çıkarılır...
2019'a kadar seçim olmasın diye, hatta milletvekillerini seçim tehdidiyle korkutarak, bu sürece destek veren MHP yönetimi her halükarda ufukta gözüken bu ihtimallere ne der bilinmez, ama şunu bilelim:
Referandum bir son değil, gerçek milli mücadele için önemli bir başlangıç... Ekonomik kriz, terör, suikast tehditleri ve baskılardan korkmadan ülkemiz, milletimiz, devletimiz ve çocuklarımızın geleceği için cesurca oy kullanıp, şehitlerimiz ve gazilerimize “hayır”lı olalım.
Önce bu vartayı atlatalım, seçime gidildiğinde de o zaman bakarız.
Bahçeli'nin ifadesiyle, “O güne kim öle, kim kala”!..   
Müyesser Yıldız