20 Ağustos 2016 Cumartesi

Onlar, “beraber yürür, beraber ıslanır ve ne isterlerse altın tepside sunarken”, biz bu ihanetin adını koyup, o sınavı çoktan vermiştik., Nusret DEMİRAL, DGM (Onursal) Cumhuriyet BaşSavcısı

ŞOK MANGALARI'NI AŞTI, MİT'İN ERGENEKON CD'SİNDEN KURTULDU AMA ŞİMDİ DARBECİLİKTEN HAPİSTE!..
EY MİLLET!.. “SESİMİZİ
DUYAN VAR MI?”!...
Müyesser YILDIZ
[Nakleden ve ULUSAL HABER'e Gönderen: Cesur Yorum]
Ülkeye, millete, şehitlere ihanet ettiler.
Ama hep söylediğimiz gibi, “Onlar için bile hukuk, onlar için bile adalet”...
Tek kişiye dahi haksızlık, hukuksuzluk yapıldı, yapılıyor, yapılacaksa, ilk ses çıkaran bizler olmalıyız..
“FETÖ'cü” damgası vururlar diye korkmayalım.
Zira, onlar “beraber yürür, beraber ıslanır ve ne isterlerse altın tepside sunarken”, biz bu ihanetin adını koyup, o sınavı çoktan vermiştik.
Yeniçağ'dan Yavuz Selim Demirağ bugünkü yazısında gözaltındakilere “işkence” iddialarını gündeme getirmiş.
Maalesef benim de duyduklarım, bildiklerim var.
Ki, o gözaltı görüntülerini her kim servis ettiyse bilinsin ki, bu dahi FETÖ davasının içini boşaltmaya hizmet edecektir.
Kumpas operasyonları ve davaları bu hainler için bir deneydi.
Darbe senaryolarını bizler üzerinden yazıp, 15 Temmuz'da uyguladılar...
 Taammüden hukuksuzluk yaparken de bizlerin mücadelesini bir yerlere not ettiklerine ve yarın kendilerini savunmak için bunlara benzer savunma mekanizmaları geliştireceklerine emin olabilirsiniz.
 Başbakan Binali Yıldırım bile sık sık “Kuru-yaş ayrımının yapılacağını” vurguluyor.
Demek birileri araya “yaşları” da katmış.
 Bu taktiği kimler kullanmış/kullanıyor ve “yaşları” da yakmak istiyor olabilir, tahmin etmek çok kolay.
100 suçlunun arasında bir tane bile masum varsa, bunun sadece suçlulara yarayacağını unutmayalım.
O yüzden “aman dikkat” dedikten sonra bir “yaş” örneğini paylaşmak istiyorum.
Bu “yaş”ın adını şimdilik veremiyorum, çünkü babası halen muvazzaf bir asker, üstelik Güneydoğu gazisi...
“Yaş”ın zorlu yaşamını özetlemeye çalışayım.
Baba asker olunca, o da asker olmak ister.
Bu karar aileyi çok sevindirir.
2006'da askeri lise sınavlarına girer.
Sağlık muayenesinde bin bir zorluk çıkarılır.
Zira birileri asker çocuğunun, askeri liseye girmesini istememektedir.
İtiraz sonucu iki ayrı hastaneden sağlam raporu alınır ve ilk engel aşılır.
2011'de Maltepe Askeri Lisesi'nden mezun olup, Kara Harp Okulu'na geldiğinde, takım komutanları ellerindeki bir listeden isimleri okuyarak, öğrencileri üç gruba ayırır.
Üçüncü grup çok şanslıdır, hiçbir sıkıntı çekmezler.
Tamamı sivil liseden gelen öğrencilerdir.
“Yaş”ın içinde bulunduğu birinci gruba ise öyle bir eziyet edilir ki, büyük kısmı ailelerini çağırıp, dilekçe vererek okuldan ayrılır.
O dönemde olay, “Harp okulunda 19 saat işkence” başlığıyla basına da yansır.
Aileler şikayetçi olur.
Olayı araştırmak üzere İzmir Urla'daki Menteş kampına giden tahkikat heyeti, iddiaları geçiştirir.
İşte o 19 saat işkence gören dört öğrenciden, biri de “yaş”tır.
Diğer üç öğrenci okuldan ayrılır, ama o, kolu su bardağını kaldıramayacak, bacakları dermansız, böbrekleri iflas etmiş olduğu halde okulda kalır.
Anne-babasına da hiçbir şey söylemez, sadece eğitimlerin ağırlığından söz eder.
Aile ancak bir gün Menteş Kampı'na oğullarını ziyarete gittiğinde olanları duyar.
Okuldan ayrılma kararı verip, kapıda ailesini bekleyen bir öğrenci onların “yaş”ın ana-babası olduğunu öğrenince, ağlamaya başlar.
Sebebi, kendisine yapılan işkencenin, “yaş”a yapılanın onda biri bile olmamasıdır.
Bunları öğrenen baba, oğlunun halini de görünce, “tazminatı ne olursa olsun ödeyip, derhal okuldan ayrılması” kararı verir.
Ancak oğlu, “Burası ana kucağı değil, asker ocağı. Anlatılanlar doğru. Yine de askeri liseden arkadaşlarla konuşup, ayrılmama konusunda and içtik. Arkadaşlarımın yüzüne bakamam” diyerek, bunu reddeder.
“Yaş”ın sonrasında yaşadıkları da hem feci, hem uzun...
Notları aşağı çekilir...
Fazladan sorumluluk verilip, uykusuz bırakılarak, hata yapmaya zorlanır...
Arkadaşları arasında aşağılanır, sicil notu düşürülür...
Mezuniyetine 4 ay kala bir haftada 5 kez savunma istenip, 30 puanı birden kırılır vs.
Tabir-i caizse okuldan kıl payı mezun olur.
Kendisine yaşatılan sıkıntıların sebebini çok sonra anlar.
2010, 2011 ve 2012’de MİT Müsteşarlığı’na sahte isimle gönderilen, MİT'in de Genelkurmay'a verdiği “Türk Silahlı Kuvvetleri’nde, Ergenekon benzeri illegal bir yapıda yer alan 1426 personele” ilişkin CD'de kendi adının da yer aldığını, 5 yıl süren soruşturmanın takipsizlikle sonuçlandığına dair Genelkurmay Askeri Savcılığı'ndan gelen tebliğle öğrenir.
Bunu da aşmıştır ve artık Jandarma subayıdır.
Tuzla Piyade Sınıf Okulu'nda 3 ay kaldıktan sonra Ankara Beytepe’deki Jandarma Subay Sınıf Okuluna gelir.
İşkence ve haksızlıkların geride kaldığını düşünüp, sevinmektedir.
Ama birisini görünce, sevinci kursağında kalır.
Çünkü; kendisine Kara Harp Okulu’nda en çok eziyet eden “Ramço” adını verdikleri komutan diğer kurs bölüğünün komutanıdır.
Yeniden aynı şeyleri yaşamamak için ondan uzak durmaya çalışır.
Ve geldik 15 Temmuz gecesine...
Anne-babası memlekettedir.
Babasını telefonla arayan “yaş”, “gece eğitimi için okula çağrıldığını” söyler.
Plan dışı gece eğitiminin normal olmasa da yeni bir uygulama olduğunu zanneden asker baba, “Elbette emrin gereğini yerine getir” der.
O da gider.
Birlik komutanları gelen tüm subayları amfiye alır.
Bir süre sonra gelen bir komutan, elindeki listeden isimler okur ve isimleri okunanlar gruplar halinde dışarı çıkarılır.
Bunlara silah ve mühimmat da verilir.
Ancak “yaş”la birlikte 56 subayın ismi okunmamıştır.
İşte bu ismi okunmayanlar da bir komutan “nezaretinde” o amfide “gözlem altında”tutulur ve sabaha kadar çıkmalarına izin verilmez.
Sabaha karşı çıkmalarına izin verilince, okuldan ayrılıp bir arkadaşına gider ve olan biteni o zaman öğrenir.
Hiçbir olaya karışmadığı için içi rahat yeniden okula gider.
O ve okula gelen subayların tamamı hiçbir ayırım yapılmadan bir araca bindirilip, Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne götürülür.
Önce gözaltı...
5 gün sonra da mahkemede, “Bu adamlardan en fazla çile çeken kişi benim. Bunlarla birlikte olmak çok ağırıma gidiyor. Jandarma Okullar Komutanlığı veya Jandarma Genel Komutanlığı'ndan o gece kimlerin amfide tutulduğunu sorun” demesine rağmen tutuklama...
O şimdi Sincan Cezaevi'nde...
Cezaevine dair ise sadece gazi babanın yaşadığını aktarmakla yetineceğim.
Anne-babanın göz retinaları okunur, kayıtları yapılır.
Sıra duyarlı kapıya geldiğinde anne geçer, baba geçemez.
Bir terörist kurşununun kırdığı kemiği tutturmak için koluna takılmış platinden dolayı.
Baba gülümseyerek kolunu açıp, yara izini gösterir.
Jandarma albay olduğunu, zamanında bu ülke için kanını verdiğini söyler.
Dinleyen olmaz, “Kardeşim kolunda metal olduğuna dair raporunu göster” denir.
Ziyaret saati akıp gitmektedir.
Koşa koşa cezaevindeki Jandarma Taburuna gidip, jandarma sistemine (JNET) girerek “bilgi kartı”nı çıkartır.
Cezaevi yönetimi, resmi evrak olmadığı, kaşe ve imza bulunmadığı gerekçesiyle bunu da kabul etmez.
Yani muvazzaf ve gazi albay babayla, albay oğul görüşemez.
Annenin çağrısıyla bitireyim; 
“Sesimizi duyan var mı?”!
--
"Şerefle bitirilmesi gereken en ağır görev; HAYAT'tır."
Nusret DEMİRAL, DGM (Onursal) Cumhuriyet BaşSavcısı
-- 
''Muhterem Milletim'e şunu tavsiye ederim ki; sinesinde yetiştirerek başına taç ettiği adamların kanındaki ve vicdanındaki cevheri asliyi çok iyi tahlil etmek dikkatinden, bir an tevakki etmesinler...'' 
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ATATÜRK
--
"Ey  KUL!
Kendini küçükler'den küçük gör,
Bütün KUL'a saydırmak istersen kendini eğer..."
Raif DEMİRAL
--
''Bizler; 
Gözünde Vatanını, 
Gönlünde ATATÜRK ilke ve İnkılaplarını tutabilen, 
Vicdanında dinini saklayabilen, 
Milliyetçilik ve laiklik düşüncesi içinde görev yapanlardanız.''
Nusret DEMİRAL, DGM (Onursal) Cumhuriyet BaşSavcısı
--
"Cumhuriyet’in temelinin laik bir dünya görüşüne dayalı olduğu hiçbir zaman unutulmamalı ve bu gerçek gözden kaçmamalıdır.
Zira Türk halkı teokratik yönetimden çok acı çekmiştir.
Geri kalışının nedenleri arasında bunun önemli bir yeri vardır."
Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK, 1930/Kırklareli
--
Demokratik düşünce ve kanaatlerimin engellenmesi ve/veya şiddet/baskı altına alınması, bu nedenle, "hakkımda olası her türlü antidemokratik yasal girişimi" TC Anayasası, AİHM ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kapsamında, her türlü yasal haklarım saklı kalmak üzere, peşinen reddederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder