Darbe mi?, Oyun mu?, Tiyatro mu?. Yoksa bir Operasyon mu?.. Yorum için
çok emek ve araştırma gerekiyor... A. D. Şimşek
Hayalet
darbesi
Ergün Diler
Bugün önemli
bulduğum olayları kısa kısa geçelim.
Ama peşinen söylüyorum hepsi bir başına çok ama çok önemli.
"Gündem değişir, yazamam" diye paylaşmak istiyorum.
Yazdıklarımın altına dikkatle bakın! Neler göreceksiniz neler.
Bu NOT'u düştükten sonra adım atalım...
Öncelikle 15 Temmuz gecesine gidelim. Ortada cevap bekleyen yüzlerce soru var. Kimse cevabı bulabilmiş değil. Cevapların nerede olduğu da belli değil.
Öyle KARA NOKTALAR var ki kimse işin içinden çıkamıyor.
İnanın uzun süre bunları anlamayacağız.
Büyük bir oyun sahneye konuldu. Ve oyun bir el tarafından sürdürülüyor.
En azından bazı kritik yerlerde onu görebiliyorum...
Ama kafamın karıştığı çok önemli bir yer var! Gelin birlikte düşünelim...
4 Temmuz 2003 günü Amerikan askerleri askerimizin başına çuval geçirdi. Kuzey Irak'taki Süleymaniye kasabasında... Bir BİNBAŞI yönetimindeki askerlerimiz DİRENİP DİRENMEME konusunda iletişime geçti. "Çatışmayın!" talimatı verildi.
Onlar da ellerindeki silahlarla Amerikalı askerlere teslim oldu. Tabii bunlar anlatılanlar. Derinlerde çok daha önemli işlerin yattığı belli... Amerikan 173. Hava İndirme Tugayı'na bağlı askerler yanlarına Peşmergeler'i de alarak askerlerimizin olduğu yere gitti.
Oradaki askerlerimiz çatışmadığı için baskınla başlarına çuval geçirildi ve 60 saat gözaltında tutuldu! Kriz başladı.
ABD'de bayram olduğu için yani onların BAĞIMSIZLIK GÜNÜ olduğu için saatlerce kimseye ulaşılamadı.
Operasyon buna göre kurgulanmıştı zaten...
Bu olay TÜRK-AMERİKAN ilişkilerini derinden vurdu! Aslında bunu iki taraf da biliyordu. Washington'ın söyleyeceği hiçbir şey yoktu! Çuval olayı da tıpkı 15 Temmuz darbe girişimi gibi CUMA günü yapılıyordu... Özellikle Amerikalı askerlerin, askerlerimize tutuklu oldukları saatte hakaret etmesi bu çatlağı büyüttü.
Ve hiç kapanmadı.
Askerlerimiz gözaltındayken Ankara'da hareketli saatler yaşandı...
Kimse ne yapacağını tam olarak kestiremiyordu. Gerçek olan tek şey, askerlerimizin Amerikalılar tarafından alınıp götürülmesiydi...
İşte tam burada kafam karışıyor! İşin içinden çıkamıyorum.
Çabaladım, uğraştım ama çıkış yolu bulamadım... 15 Temmuz gecesi GENELKURMAY KARARGAHINDA olanlardan biri de Tuğgeneral Mehmet Partigöç'tü... Darbe girişimi önlendikten sonra Partigöç'ün Tümgeneral Mehmet Dişli ve Korgeneral Metin İyidil ile birlikte kalkışmanın öndeki isimleri olduğu ortaya çıktı. Sivil ayağına ve finans ayağına daha sonra geliriz. Ama hareketin en çok görüldüğü HAVA KUVVETLERİ'nde ise Akın Öztürk öne çıkıyordu.
Ortada gariplikler vardı! Anlamakta zorlandığım yerler çoktu!
Açalım...
15 Temmuz gecesi GENELKURMAY'dan ülkedeki tüm askeri birliklere EYS ile yani EVRAK YÖNETİM SİSTEMİ ile emir yayınlandı. Genelkurmay'daki bir BİLGİSAYARDAN bu yapıldı.
O kullanılan bilgisayarın kime ait olduğunu henüz öğrenemedik. Tüm askeri birliklere yani Kara, Hava ve Deniz'e bu EMİR gidiyordu. Normalde GENELKURMAY BAŞKANI ıslak imza ile bu kararı imzalar, bu emir de sisteme girilir ve 9 saniye içinde bütün birlikler dışarıda olurdu. Sistem böyle çalışıyordu. Bir ve bütünlüğü korumak için oluşturulmuş bir yapıydı.
O gece yani 15 Temmuz gecesi TÜRK ORDUSU'na verilen emrin altında bir TUĞGENERAL olan Mehmet Partigöç'ün ismi vardı. Bir Tuğgeneral nasıl oluyordu da bu gücü kendinde buluyordu. Genelkurmay Başkanı DARBECİLERİN elindeyken, silahlar çekilmiş, kemerlerle boğazlar sıkılmışken bu emir neden AKAR'ın imzasıyla yayınlanmıyordu. Önlerinde Genelkurmay Başkanı'nın imzaladığı belge olmasa da SİSTEME GİRİLİR ve KOMUTAN ONAYLI notu düşürülerek bütün birlikler dışarı çıkarılabilirdi!
Ama bu yapılmadı! Mehmet Partigöç cemaatçi midir değil midir bilemem!
Kimseye kefil olacak halimiz yok.
Ama DARBECİLER karargahı ele geçirmişken neden GENELKURMAY BAŞKANI'NIN KARARIDIR diyerek bu emri sisteme girmedi! Bu aklımın almadığı bir durum. Bir açıklaması vardır ama ben bulamadım.
İşin garipliği devam ediyor! Burada da sona ermiyor!
Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanları devredışı kalmışken Mehmet Partigöç'ün ismi niye yazıldı! DARBECİ OLARAK ALINAN DAHA ÜST RÜTBELİ SUBAYLAR VAR OYSA...
Neden o?
Bu soruyu niçin soruyorum biliyor musunuz?
3 TEMMUZ 2003'te askerimizin başına ÇUVAL GEÇİRİLİRKEN yanına aldığı 11 askerle sınırı geçen ve askerleri kurtarmak isteyen "HAYALET" takma isimli MEHMET PARTİGÖÇ'tü! Cemaatçi mi değil mi bilemem! Ama cemaat mensubu bir askerin AMERİKALILAR'LA SAVAŞMAYA GİTMEYECEĞİNİ TAHMİN edecek kadar aklımız var!
PARTİGÖÇ yani HAYALET aldığı 11 askerle kimselere görünmeden takılmadan sınırı geçti. Bunu bilen bilir! Bu olay ortadayken MEHMET PARTİGÖÇ ismini Genelkurmay'dan verilen emrin altına kim koydu? Kendisi mi? Bir başkası mı? Çözemediğim bu!
Dediğim gibi CEMAATÇİ çıkarsa şaşırır mıyım? Elbette hayır! Ama cemaatçi bir asker nasıl oldu da Amerikalılar'la çarpışmaya gitti! HAYALET, GENELKURMAY'da galiba...
O emir GENELKURMAY'daki pek çok odada bulunan bir bilgisayardan birliklere gönderilebiliyor.
Ekranın sağ üst köşesinde görünmeyen bir numara var. O emrin hangi bilgisayardan çıktığı hemen bulunur. Eğer HASAN'ın bilgisayarını Ali kullanmışsa bu da GÖRÜNTÜLERDEN ortaya çıkar...
Bütün bunlar ortaya çıktığında ise 15 Temmuz ile ilgili ciddi bir yol almış oluruz... Partigöç de ÖZEL KUVVETLER'de ve daha doğrusu orduda efsane komutanlardan biri...
Dediğim gibi cemaatçi olduğunu söyleyen çok! Ama ortada böyle de bir gerçek var! Hangisi doğru. Bilemedim.
Siz de düşünün! Eğer bir şey öğrenirsem sizlerle paylaşacağım...
Devam...
Cemaatin ilk PAŞALARINDAN biri İLHAN KILIÇ'tır. Açık açık cemaati koruyan kollayanların başında gelir.
Ordu içindeki güçlerden biriydi. 28 Şubat'ı hatırlayın. Rahmetli Erbakan iftar daveti vermiş, herkes gelmişti. ŞEKERİ ÇIKTIĞI İÇİN GELEMEYEN KİMDİ?
Evet! Pensilvanya! O iftar büyüdü, darbeye kadar gitti. O sancılı günlerde İlhan Kılıç Paşa KARARLARI imzalattırmak için Erbakan'ın makamına kadar giden isimdi. MGK Genel Sekreteri'ydi! Daha sonra Hava Kuvvetleri Komutanı oldu. Şimdi HAVA'da adam kalmayışının nedenini anlıyor musunuz? İşte bu PAŞA'nın iki çocuğu var. HEDİYELİK EŞYA SATAN şirketleri var. Zora düşmüşler.
Batacaklarmış! Ama bir el hemen devreye girmiş. Giren kim mi?
İsim vermek istemem!
Ama ilk üçteki çok büyük ve zengin ailenin sarışın hanımefendisi! Ne gerekiyorsa yapmış...
Nasıl iş anlamadım.
Nereden biliyordu da yardıma koştu? Neden ismini çekinmeden onlarla yan yana getirdi! Elbette çocukları ve yaptığı işi suçlamıyorum.
Sadece trafiğe dikkat çekiyorum. Hep derim ya "Cemaat denilince ne olur namazında niyazında insanları anlamayın!" diye...
Bu da öyle bir durum!
Beyaz Türk bir aile ve cemaatçi paşanın çocukları...
İlişkileri takip etmek hiç ama hiç kolay değil...
Yerim bitti! Yazacağım daha çok şey vardı! Artık yarına...
**
NOT: Silahlı Kuvvetler'de gizli, çok gizli emirler mesaj ve evrak dağıtım sistemi (MEDAS) ile verilir. Ancak 15 Temmuz akşamı EYS kullanıldı.
Ama peşinen söylüyorum hepsi bir başına çok ama çok önemli.
"Gündem değişir, yazamam" diye paylaşmak istiyorum.
Yazdıklarımın altına dikkatle bakın! Neler göreceksiniz neler.
Bu NOT'u düştükten sonra adım atalım...
Öncelikle 15 Temmuz gecesine gidelim. Ortada cevap bekleyen yüzlerce soru var. Kimse cevabı bulabilmiş değil. Cevapların nerede olduğu da belli değil.
Öyle KARA NOKTALAR var ki kimse işin içinden çıkamıyor.
İnanın uzun süre bunları anlamayacağız.
Büyük bir oyun sahneye konuldu. Ve oyun bir el tarafından sürdürülüyor.
En azından bazı kritik yerlerde onu görebiliyorum...
Ama kafamın karıştığı çok önemli bir yer var! Gelin birlikte düşünelim...
4 Temmuz 2003 günü Amerikan askerleri askerimizin başına çuval geçirdi. Kuzey Irak'taki Süleymaniye kasabasında... Bir BİNBAŞI yönetimindeki askerlerimiz DİRENİP DİRENMEME konusunda iletişime geçti. "Çatışmayın!" talimatı verildi.
Onlar da ellerindeki silahlarla Amerikalı askerlere teslim oldu. Tabii bunlar anlatılanlar. Derinlerde çok daha önemli işlerin yattığı belli... Amerikan 173. Hava İndirme Tugayı'na bağlı askerler yanlarına Peşmergeler'i de alarak askerlerimizin olduğu yere gitti.
Oradaki askerlerimiz çatışmadığı için baskınla başlarına çuval geçirildi ve 60 saat gözaltında tutuldu! Kriz başladı.
ABD'de bayram olduğu için yani onların BAĞIMSIZLIK GÜNÜ olduğu için saatlerce kimseye ulaşılamadı.
Operasyon buna göre kurgulanmıştı zaten...
Bu olay TÜRK-AMERİKAN ilişkilerini derinden vurdu! Aslında bunu iki taraf da biliyordu. Washington'ın söyleyeceği hiçbir şey yoktu! Çuval olayı da tıpkı 15 Temmuz darbe girişimi gibi CUMA günü yapılıyordu... Özellikle Amerikalı askerlerin, askerlerimize tutuklu oldukları saatte hakaret etmesi bu çatlağı büyüttü.
Ve hiç kapanmadı.
Askerlerimiz gözaltındayken Ankara'da hareketli saatler yaşandı...
Kimse ne yapacağını tam olarak kestiremiyordu. Gerçek olan tek şey, askerlerimizin Amerikalılar tarafından alınıp götürülmesiydi...
İşte tam burada kafam karışıyor! İşin içinden çıkamıyorum.
Çabaladım, uğraştım ama çıkış yolu bulamadım... 15 Temmuz gecesi GENELKURMAY KARARGAHINDA olanlardan biri de Tuğgeneral Mehmet Partigöç'tü... Darbe girişimi önlendikten sonra Partigöç'ün Tümgeneral Mehmet Dişli ve Korgeneral Metin İyidil ile birlikte kalkışmanın öndeki isimleri olduğu ortaya çıktı. Sivil ayağına ve finans ayağına daha sonra geliriz. Ama hareketin en çok görüldüğü HAVA KUVVETLERİ'nde ise Akın Öztürk öne çıkıyordu.
Ortada gariplikler vardı! Anlamakta zorlandığım yerler çoktu!
Açalım...
15 Temmuz gecesi GENELKURMAY'dan ülkedeki tüm askeri birliklere EYS ile yani EVRAK YÖNETİM SİSTEMİ ile emir yayınlandı. Genelkurmay'daki bir BİLGİSAYARDAN bu yapıldı.
O kullanılan bilgisayarın kime ait olduğunu henüz öğrenemedik. Tüm askeri birliklere yani Kara, Hava ve Deniz'e bu EMİR gidiyordu. Normalde GENELKURMAY BAŞKANI ıslak imza ile bu kararı imzalar, bu emir de sisteme girilir ve 9 saniye içinde bütün birlikler dışarıda olurdu. Sistem böyle çalışıyordu. Bir ve bütünlüğü korumak için oluşturulmuş bir yapıydı.
O gece yani 15 Temmuz gecesi TÜRK ORDUSU'na verilen emrin altında bir TUĞGENERAL olan Mehmet Partigöç'ün ismi vardı. Bir Tuğgeneral nasıl oluyordu da bu gücü kendinde buluyordu. Genelkurmay Başkanı DARBECİLERİN elindeyken, silahlar çekilmiş, kemerlerle boğazlar sıkılmışken bu emir neden AKAR'ın imzasıyla yayınlanmıyordu. Önlerinde Genelkurmay Başkanı'nın imzaladığı belge olmasa da SİSTEME GİRİLİR ve KOMUTAN ONAYLI notu düşürülerek bütün birlikler dışarı çıkarılabilirdi!
Ama bu yapılmadı! Mehmet Partigöç cemaatçi midir değil midir bilemem!
Kimseye kefil olacak halimiz yok.
Ama DARBECİLER karargahı ele geçirmişken neden GENELKURMAY BAŞKANI'NIN KARARIDIR diyerek bu emri sisteme girmedi! Bu aklımın almadığı bir durum. Bir açıklaması vardır ama ben bulamadım.
İşin garipliği devam ediyor! Burada da sona ermiyor!
Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanları devredışı kalmışken Mehmet Partigöç'ün ismi niye yazıldı! DARBECİ OLARAK ALINAN DAHA ÜST RÜTBELİ SUBAYLAR VAR OYSA...
Neden o?
Bu soruyu niçin soruyorum biliyor musunuz?
3 TEMMUZ 2003'te askerimizin başına ÇUVAL GEÇİRİLİRKEN yanına aldığı 11 askerle sınırı geçen ve askerleri kurtarmak isteyen "HAYALET" takma isimli MEHMET PARTİGÖÇ'tü! Cemaatçi mi değil mi bilemem! Ama cemaat mensubu bir askerin AMERİKALILAR'LA SAVAŞMAYA GİTMEYECEĞİNİ TAHMİN edecek kadar aklımız var!
PARTİGÖÇ yani HAYALET aldığı 11 askerle kimselere görünmeden takılmadan sınırı geçti. Bunu bilen bilir! Bu olay ortadayken MEHMET PARTİGÖÇ ismini Genelkurmay'dan verilen emrin altına kim koydu? Kendisi mi? Bir başkası mı? Çözemediğim bu!
Dediğim gibi CEMAATÇİ çıkarsa şaşırır mıyım? Elbette hayır! Ama cemaatçi bir asker nasıl oldu da Amerikalılar'la çarpışmaya gitti! HAYALET, GENELKURMAY'da galiba...
O emir GENELKURMAY'daki pek çok odada bulunan bir bilgisayardan birliklere gönderilebiliyor.
Ekranın sağ üst köşesinde görünmeyen bir numara var. O emrin hangi bilgisayardan çıktığı hemen bulunur. Eğer HASAN'ın bilgisayarını Ali kullanmışsa bu da GÖRÜNTÜLERDEN ortaya çıkar...
Bütün bunlar ortaya çıktığında ise 15 Temmuz ile ilgili ciddi bir yol almış oluruz... Partigöç de ÖZEL KUVVETLER'de ve daha doğrusu orduda efsane komutanlardan biri...
Dediğim gibi cemaatçi olduğunu söyleyen çok! Ama ortada böyle de bir gerçek var! Hangisi doğru. Bilemedim.
Siz de düşünün! Eğer bir şey öğrenirsem sizlerle paylaşacağım...
Devam...
Cemaatin ilk PAŞALARINDAN biri İLHAN KILIÇ'tır. Açık açık cemaati koruyan kollayanların başında gelir.
Ordu içindeki güçlerden biriydi. 28 Şubat'ı hatırlayın. Rahmetli Erbakan iftar daveti vermiş, herkes gelmişti. ŞEKERİ ÇIKTIĞI İÇİN GELEMEYEN KİMDİ?
Evet! Pensilvanya! O iftar büyüdü, darbeye kadar gitti. O sancılı günlerde İlhan Kılıç Paşa KARARLARI imzalattırmak için Erbakan'ın makamına kadar giden isimdi. MGK Genel Sekreteri'ydi! Daha sonra Hava Kuvvetleri Komutanı oldu. Şimdi HAVA'da adam kalmayışının nedenini anlıyor musunuz? İşte bu PAŞA'nın iki çocuğu var. HEDİYELİK EŞYA SATAN şirketleri var. Zora düşmüşler.
Batacaklarmış! Ama bir el hemen devreye girmiş. Giren kim mi?
İsim vermek istemem!
Ama ilk üçteki çok büyük ve zengin ailenin sarışın hanımefendisi! Ne gerekiyorsa yapmış...
Nasıl iş anlamadım.
Nereden biliyordu da yardıma koştu? Neden ismini çekinmeden onlarla yan yana getirdi! Elbette çocukları ve yaptığı işi suçlamıyorum.
Sadece trafiğe dikkat çekiyorum. Hep derim ya "Cemaat denilince ne olur namazında niyazında insanları anlamayın!" diye...
Bu da öyle bir durum!
Beyaz Türk bir aile ve cemaatçi paşanın çocukları...
İlişkileri takip etmek hiç ama hiç kolay değil...
Yerim bitti! Yazacağım daha çok şey vardı! Artık yarına...
**
NOT: Silahlı Kuvvetler'de gizli, çok gizli emirler mesaj ve evrak dağıtım sistemi (MEDAS) ile verilir. Ancak 15 Temmuz akşamı EYS kullanıldı.
Çekincesiz "Rick Simpson Oil" ile çalışmayı tavsiye ederim, Dürüst Minnettarlığım, THC içeriğinin gücü çok yüksek olan yüksek kaliteli RSO Kenevir Yağı ile ölmekte olan hayatımı kurtardığı için Dr. Rick Simpson'a gidiyor. Birkaç yıl önce bana ölümcül bir akciğer kanseri teşhisi kondu, her türlü ilacı boşuna denedik ve hatta evde DIY Rick Simpson yağını kendimiz üretmeye çalıştık ama daha kötüsünden daha fazla zarar verdik, Ta ki Facebook'ta Kenevir Yağının bir kanser hastasını nasıl iyileştirdiğine dair bir gönderi gördüm, ardından Dr.Rick Simpson ile iletişime geçtiğimde denemeye karar verdim ve sorunumun her ayrıntısını ona açıkladım ve bana bu Kenevir Yağının iyileşeceğini söyledi Kanser sorunum ancak en kısa zamanda sipariş verebilirsem. Daha sonra satın almam için dozu hesapladı, hesapladığı dozajın sipariş ettiğim 60 gram yağ artı "30 gram bakım gerektirmeyen" olduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki 48 saat içinde Kenevir Yağı için hemen sipariş verirsem, ilacın verileceği söylendi. Teslimat hizmetlerinden adım adım kapıma git, Hemen sipariş verdim, kullanım talimat kılavuzuyla birlikte tam olarak Dr. Rick Simpson tarafından söylendiği zaman teslim edildiğini gördüm, Bugün cesurca şunu söyleyebilirim. Kanser sorunu Hepsi Yüce Tanrı'ya, Dr. Rick Simpson'a ve o yıllarda yanımda olan sevgili karıma teşekkürler. Şimdi sağlıklı bir hayat yaşıyorum ve bu kısa tanıklığı paylaşmaktaki en büyük önceliğim bu Ölümcül Kanser Hastalığından muzdarip olanlar içindir, Lütfen sessizce ölmeyin, bugün bu Ölümcül Kanser Hastalığının bir tedavisi var. Daha fazla zaman kaybetmeden lütfen E-posta: cbdoilfort@gmail.com veya WhatsApp +1-781-656-7138 aracılığıyla Dr. Rick Simpson ile ("Rick Simpson Oil" RSO) ile iletişime geçin.
YanıtlaSilBugün, Rick Simpson Kenevir Yağı'nın büyüklüğünü ve ilacı satın almak isteyenler için Dr. Rick Simpson'a E-posta yoluyla: cbdoilfort@gmail.com veya WhatsApp +1-781-656-7138 aracılığıyla ulaşın.
Kenevir Yağı, Kanser Hastalığının ilacıdır. Kendi hayatınızı ve başkalarının hayatını kurtarın.