29 Nisan 2014 Salı

İslâm; Kur’an’a göre, gerçekte ne demek?! Yasemin Çin

İslâm; Kur’an’a göre, gerçekte ne demek?!
Yasemin Çin
Tüm dinlerin adıdır İslâm.
            Din konusuna kaynaklık eden ilahi Kitapları (Tevrat-İncil vb.lerini, önceki ilahi kitaplarda bulunan sapmaları Kur’an tarafından düzeltilmiş haliyle) bilmeden “din” konusunda konuşmak, geleneğin, örf-adetlerin, tarihî yanlışlıkların dayatmalarına teslim olmak anlamına gelir ki, bu bizleri doğruya / doğru bilgiye ulaşmaktan alıkoyar.
Önceki ilahi Kitapları ve Kur’an’ı tekellerine alan ve onlardan nemalanan, “Kitapları kendi istekleri doğrultusunda değiştiren haham, rahip vb. din adamlarının” -Tâbir Kur’an’ındır- ülkemizde de imamların, tarikat liderlerinin, mezhep savunucularının, Diyanetin toplumlara dayattıkları, yaşattıkları maalesef “din” zannedilmektedir. İnanç konusu, kişinin bireysel tercihi, özgür seçim alanıdır, böyle olmak zorundadır. 
Kur’an der ki: “Allah isteseydi insanları tek bir toplum yapardı. Ancak uyarıcı elçiler göndererek, herkesi kendi yolunu seçmede serbest bırakmıştır”(Şûra suresi,8.ayet) ve “İster inansınlar, ister inanmasınlar”(Kehf suresi,29.ayet). İşte doğru olan bu gerçek, Kur’an’da ayetlerle ilkeleştirilmiş ve hayata geçirilmesi istenmiştir.
Kur’an; kendi için; “Dileyen herkesin öğütler alacağı Kitap”(Müddessir suresi, 54,55. ayetler) ve “Sadece Araplara değil, tüm insanlığa öğüt içeren bir çağrıdır”(Kalem suresi,52.ayet) demektedir. Yani, Tanrı, Kur’an’da öneri, tavsiye ve uyarılarda bulunmaktadır, emir-yasak tabirleri çok ağırdır ve Kur’an’ın özgürlük anlayışı ile uyuşmamaktadır. 
İnanıp-inanmama gibi en önemli bir konuda bile yarattığı kullarını özgür bırakan Tanrı, diğer yaşam alanlarına ait seçimlerde baskı unsuru içeren hükümlerde bulunabilir mi? İlke çok açıktır. “Dinde; baskı, zorlama yoktur.”(Bakara suresi,256.ayet)
Üstelik bu öylesine serbest bir alandır ki, seçilmiş ve görevlendirilmiş Peygamberlerine bile zorla inandırma, baskı kurma hakkı vermemiştir. Muhammed Peygamber özelinde tüm insanlara seslenir:  “İnsanları inanmaya sen mi zorlayacaksın? (Yunus suresi,99.ayet). Bu ilkeler, laikliğin temelini oluşturmuyor mu?
Tanrı’nın son ilahi Kitabı Kur’an’da, bizzat Allah tarafından adı konulan ve Vahiy yani Kur’an ile ilkeleri tamamlanan (Mâide,3)İslâm; insanı insan yapan ahlaki değerleri, ilkeleri içeren, sadece Yaratıcısına bağlılık içinde, kula kul olma onursuzluğunu reddedip özgür olan, özgür kalan, iyi düşünceler içinde.; Yaratıcısını tanımaya çalışan, paylaşan kullar tarafından, insanlığa faydalı işler yapılması, ilim-bilim üretilmesi, evrenin sırlarının bilimsel çalışmalarla çözülmesi demektir.
Tüm dinlerin adıdır İslâm.
Tüm peygamberler, İslâm'ın ilkelerini anlatmışlardır. Ayıran, farklı isimler adı altında pazarlayan ve bunlardan maddesel kazanç elde eden, özellikle din adamları(?!) ve din tacirleridir. Sorgulanamayan da, Tanrı'nın gerçek dini değil,  kutsallaştırılmış kişilerdir, onların sözleridir(?!). Kur’an, Arapça okutularak içeriğinin öğrenilmesi engellendiği gibi, Peygamber hadisleri, Peygamber sünneti denilerek yeni bir din kurulmuş, sorgusuz-sualsiz insanlara kabul ettirilmiştir. Hâlbuki bakın Kur’an neler diyor?  “Din / arı-duru din sadece Allah’ındır.” (Nahl suresi,52.ayet-Zümer suresi,3.ayet)  “Dinde hükümleri sadece Allah koyar.” (Yusuf suresi,40.ayet) Bu hükümlerin tamamı “Hiç eksiksiz Kur’an’dadır. “(En’âm,38) ve “Allah hükmüne hiç kimseyi ortak etmez.” (Kehf,26)
            “Din” ile dini kullananı, dinden besleneni ayırmak şarttır. Bunun tek yolu Kur’an’ın söylediklerinin çok iyi anlaşılması, anlatılmasıdır. Din, sahibi Tanrı’ya teslim edilmeli, aracılardan kurtarılmalıdır. Dinden beslenenler, Allah’ı-Kur’an’ı kullanarak, kendi çıkarlarına hizmet ediyorlar, ettiriyorlar. “Mezheplere ayrılmayın ve Mezheplere ayrılanlara acı azap”(Rum suresi,31,32.ayetler-Âli İmran suresi, 105. ayet) uyarısı çok açık olmasına rağmen, Kur’an yerine, kutsallaştırılmış kişilerin(?!) kitapları okutulduğundan Ortadoğu mezhep savaşları nedeniyle kan gölü. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder