İslâm; Kur’an’a göre, gerçekte ne
demek?!
Yasemin
Çin
Tüm
dinlerin adıdır İslâm.
Din
konusuna kaynaklık eden ilahi Kitapları (Tevrat-İncil vb.lerini, önceki ilahi
kitaplarda bulunan sapmaları Kur’an tarafından düzeltilmiş haliyle) bilmeden
“din” konusunda konuşmak, geleneğin, örf-adetlerin, tarihî yanlışlıkların
dayatmalarına teslim olmak anlamına gelir ki, bu bizleri doğruya / doğru
bilgiye ulaşmaktan alıkoyar.
Önceki
ilahi Kitapları ve Kur’an’ı tekellerine alan ve onlardan nemalanan, “Kitapları
kendi istekleri doğrultusunda değiştiren haham, rahip vb. din adamlarının”
-Tâbir Kur’an’ındır- ülkemizde de imamların, tarikat liderlerinin, mezhep
savunucularının, Diyanetin toplumlara dayattıkları, yaşattıkları maalesef “din”
zannedilmektedir. İnanç konusu, kişinin bireysel tercihi, özgür seçim alanıdır,
böyle olmak zorundadır.
Kur’an
der ki: “Allah isteseydi insanları tek bir toplum yapardı. Ancak uyarıcı
elçiler göndererek, herkesi kendi yolunu seçmede serbest bırakmıştır”(Şûra
suresi,8.ayet) ve “İster inansınlar, ister inanmasınlar”(Kehf suresi,29.ayet).
İşte doğru olan bu gerçek, Kur’an’da ayetlerle ilkeleştirilmiş ve hayata
geçirilmesi istenmiştir.
Kur’an;
kendi için; “Dileyen herkesin öğütler alacağı Kitap”(Müddessir suresi, 54,55.
ayetler) ve “Sadece Araplara değil, tüm insanlığa öğüt içeren bir
çağrıdır”(Kalem suresi,52.ayet) demektedir. Yani, Tanrı, Kur’an’da öneri,
tavsiye ve uyarılarda bulunmaktadır, emir-yasak tabirleri çok ağırdır ve
Kur’an’ın özgürlük anlayışı ile uyuşmamaktadır.
İnanıp-inanmama
gibi en önemli bir konuda bile yarattığı kullarını özgür bırakan Tanrı, diğer
yaşam alanlarına ait seçimlerde baskı unsuru içeren hükümlerde bulunabilir mi?
İlke çok açıktır. “Dinde; baskı, zorlama yoktur.”(Bakara suresi,256.ayet)
Üstelik
bu öylesine serbest bir alandır ki, seçilmiş ve görevlendirilmiş
Peygamberlerine bile zorla inandırma, baskı kurma hakkı vermemiştir. Muhammed
Peygamber özelinde tüm insanlara seslenir:
“İnsanları inanmaya sen mi zorlayacaksın? (Yunus suresi,99.ayet). Bu
ilkeler, laikliğin temelini oluşturmuyor mu?
Tanrı’nın
son ilahi Kitabı Kur’an’da, bizzat Allah tarafından adı konulan ve Vahiy yani
Kur’an ile ilkeleri tamamlanan (Mâide,3)İslâm; insanı insan yapan ahlaki
değerleri, ilkeleri içeren, sadece Yaratıcısına bağlılık içinde, kula kul olma
onursuzluğunu reddedip özgür olan, özgür kalan, iyi düşünceler içinde.;
Yaratıcısını tanımaya çalışan, paylaşan kullar tarafından, insanlığa faydalı
işler yapılması, ilim-bilim üretilmesi, evrenin sırlarının bilimsel
çalışmalarla çözülmesi demektir.
Tüm
dinlerin adıdır İslâm.
Tüm
peygamberler, İslâm'ın ilkelerini anlatmışlardır. Ayıran, farklı isimler adı
altında pazarlayan ve bunlardan maddesel kazanç elde eden, özellikle din
adamları(?!) ve din tacirleridir. Sorgulanamayan da, Tanrı'nın gerçek dini
değil, kutsallaştırılmış kişilerdir,
onların sözleridir(?!). Kur’an, Arapça okutularak içeriğinin öğrenilmesi
engellendiği gibi, Peygamber hadisleri, Peygamber sünneti denilerek yeni bir
din kurulmuş, sorgusuz-sualsiz insanlara kabul ettirilmiştir. Hâlbuki bakın
Kur’an neler diyor? “Din / arı-duru din
sadece Allah’ındır.” (Nahl suresi,52.ayet-Zümer suresi,3.ayet) “Dinde hükümleri sadece Allah koyar.” (Yusuf
suresi,40.ayet) Bu hükümlerin tamamı “Hiç eksiksiz Kur’an’dadır. “(En’âm,38) ve
“Allah hükmüne hiç kimseyi ortak etmez.” (Kehf,26)
“Din”
ile dini kullananı, dinden besleneni ayırmak şarttır. Bunun tek yolu Kur’an’ın
söylediklerinin çok iyi anlaşılması, anlatılmasıdır. Din, sahibi Tanrı’ya
teslim edilmeli, aracılardan kurtarılmalıdır. Dinden beslenenler,
Allah’ı-Kur’an’ı kullanarak, kendi çıkarlarına hizmet ediyorlar, ettiriyorlar.
“Mezheplere ayrılmayın ve Mezheplere ayrılanlara acı azap”(Rum
suresi,31,32.ayetler-Âli İmran suresi, 105. ayet) uyarısı çok açık olmasına
rağmen, Kur’an yerine, kutsallaştırılmış kişilerin(?!) kitapları okutulduğundan
Ortadoğu mezhep savaşları nedeniyle kan gölü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder