HIRSIZLIK İDEOLOJİSİNİN ZAFERİ
Nurullah AYDIN
Tarih boyunca insanlar;
yaşamlarını sürdürmek için beslenme barınma ve güvenlik için arayışlar içinde
olmuştur.
İnsanlık tarihi;
Ezen ezilen,
Aldatan aldanan,
Sömüren sömürülen,
İstismar eden edilenler arası
çatışmalarla doludur.
Bir kısım insanlar; bunu ortadan kaldırmak için insan
hakları sözleşmeleri imzalanmıştır.
Hukuk devleti, sosyal devlet
anlayışı geliştirilmiş ve birçok ülkede uygulamaya konulmuştur.
Bu anlayışın uğramadığı
ülkeler; ne yazık ki İslam ülkeleridir.
Düzen kurmak, herkesin kurallara uymasını sağlamak, işbölümü
ve işbirliği için kurallar oluşturmuşlardır.
Bu kurallar kimi zaman din’lerle, kimi zaman ahlak öneren
bilgelerle, kimi zaman da ideolojilerle şekillenmiştir.
Ama hepsinde öncelikli kavram; hırsızlık kavramı
olmuştur.
Hiçbir din hiçbir ideoloji, hiçbir ahlak sistemi, hırsızlık
ideolojisi ile baş edememiştir.
Her din o din mensuplarının değil de
temsilcilerince hırsızlık ideolojisini tercih etmeleri nedenle bozulmuş yeni
din gelmiştir. Ve böylece her din bozulunca yeni din gelmiş.
Siyasi ekonomik ideolojilerde benzer süreci yaşamıştır, yaşamaktadır.
Ancak Hırsızlık
ideolojisi hepsine
karşı zaferini kısa süre içinde ilan etmiştir.
Tarihte yıkılan devletlerin yıkılma nedenlerinin başında;
yönetici sınıfın zenginleşmesi, halkın emeğini çalarak zevk içinde yaşadıkları
olaylar gelir. Yani tarihin kirli despot liderleri de aynı hırsızlık
ideolojisinin sinsi gizli temsilcileri olduğu ortaya çıkmıştır.
İnsan haklarını gaspedenler emeği çalarak, hayvanların yaşam
alanlarını gaspedenler, doğayı tahrip edenler doğadan çalmakta, hırsızlık
yapmaktadırlar.
Çalanlar da çaldıranlar da memnundur
Çalanlar da çaldıranlar da mutludur.
Çalanlar da çaldıranlar da sevinçlidir.
Oysa;
Çalanlar yalancıdır.
Çalanlar iki
yüzlüdür.
Çalanlar Hilecidir.
Çalanlar tuzak
kurucudur.
Çalanlar talancıdır.
Çalanlar entrikacıdır.
Çaldıranlar; mutlu, sevinçli, heyecanlı, coşkulu, üçbeş
kuruşa razı, biat ettiğinden cennete gideceğinden emin olarak gülümser.
O zaman hak, hukuk, adalet, eşitlik, özgürlük,
paylaşım diyenler ne
yapıyor?
Sesleri duyuluyor ama halk
kitlelerine etki yapamıyor.
İslam ülkeleri aydınları; teorik çatışmadan çıkamıyorlar.
Uzlaşma-sentezle somut yaşam düşünce bilinci oluşturamıyorlar.
Bir toplumun aydınlatılmasında, kalkındırılmasına, refaha
kavuşmasında, özgürleşmesinde, yöneticilere yol gösteren aydınların düşünceleridir,
projeleridir.
Aydınlar; İslamcı, Marksist, Sosyalist, Faşist,
Demokrat, Liberal, Milliyetçi olabilir.
Ama aydınlar ne olurlarsa olsunlar; akıl,
bilim ve sanat odaklı evrensel insanlık değerleri ile yaşadıkları toplumun
gerçeklerine göre düşünmeleri, anlatmaları yazmaları, konuşmaları gerekir.
2
Nisan 2014-ANKARA
Günün Sözü: Sorumluklarını
düşünen aydınlar, toplumlarını da insanlığı da aydınlatırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder