HUKUK DÜZENİ, YARGI VE YÜRÜTME
Nurullah AYDIN
Hukuk Düzeninde Adalet Kaosu yaşatılıyor.
Herkes, insan hakları, demokrasi, hukuk, adalet, ekonomi
dersi vermekle meşguller. Birileri birilerine laf yetiştirme çabasında.
Gazetecisi, akademisyeni, siyasetçisi konuşuyor. Akut çene enfeksiyonu (Ağız
ishali) ülkeyi sarmış gibi.
İktidarı ile muhalefeti ile siyaset kurumu, saltanat sürmeye
devam ediyor.
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Yüksek Seçim Kurulu
ve Uyuşmazlık Mahkemesi; görev yetki ve sorumluluk alanlarıyla hukuk
devletinin yargı ayağını oluştururlar.
Yüksek Mahkemeler verdikleri kararlarla sürekli eleştiri
konusu ediliyor. Peki ama neden?
Bir kesim diyor ki; Milli irade vardır, sandık karar
verir. Seçilmiş mutlak otoritedir. Yargı da Seçilmiş otorite emrinde olmalıdır.
Onun üzerinde yargı olamaz.
Bir kesimde tam tersini söylüyor. Hukuk devletinde
siyasi iktidarın denetimi olmazsa çoğunluk diktatörlüğü olur. Yargı bağımsız
olmalıdır.
Tartışma bu noktada yapılmaktadır.
Yargı; dün de eleştiriliyordu, bugün de eleştiriliyor.
Değişen nedir ki? Adalet, hakkaniyet, dürüstlük, namusluluk, vicdanlar bir
tarafa bırakılmış herkes kendi yandaşını korumak ve kollamakla meşgul!
Her konuda konuşan uzman var.
Ülkede yaşanan toplumda algılanan durum şu;
Bir kesimin iddiasına göre; yürütme açıkça yargıya
müdahale ediyor. Hukuk devleti bir tarafa bırakılmış, gücün hukukuna dayalı
kararlar, esef verici boyuttadır. Kurumlar olmaktan çıkmış, öç alma ve
yandaşları koruma kollama kuruluna dönüştürülmüştür.
Şimdi bu yargı; hakka ve adalete göre karar veren
dürüst namuslu hukukçulardan mı oluşuyor dersiniz? Lehe karar veren hakim savcı
övüldükçe övülüyor, aleyhe karar veren hakim savcı ise suçlanıyor. Bu nasıl
mantık böyle?
Yıpratma, sindirme, susturma, etkisizleştirme ve biat
ettirme stratejisi tüm boyutlarıyla sürüyor.
Kurumlar arası çatışma, kurum içi çatışma kamuoyu
önünde sürüyor.
Yetkililerin, meclisin meşruiyeti sorgulanıyor.
Kamuoyunda yanlış algı yaratılmaya çalışılıyor.
Şimdi bazılarına göre bunlar önemli değil. Ya ne önemli?
Onlara göre; hukuk çalışıyormuş, nasıl çalışıyorsa!
Örgüt yöneticisinden birine Türkiye Cumhuriyeti devleti
emekli milletvekili maaşı ödüyor.
Cezaevinde iken, terör örgütü üyesi olarak yargılanırken,
milletvekili olarak seçilen kişi mecliste, maaş alıyor.
Demokratik ülkelerde görülmeyen dokunulmazlık garabeti güvencesi
altında milletin maaşıyla suç işlemeye devam ediyorlar. Ama siyaset kurumu
çalışmıyor, çalıştırılmıyor.
Bu durumda; siyaset kurumu görevini yapıyor mu?
Yönetim; herkes için adil bir şekilde işlemeli,
işletilmelidir.
Yargı’da; kendi görevine göre işlemeli. Fazla konuşmamalı.
Yargı‘yı gereksiz tartışmaların dışında tutmak gerekir. O da tamam. Ama ya siyaset
kurumu?
Kamuoyunu yanıltıcı ve bilgi kirliliği olabildiğince
siyasetçiler ve medya tarafından yapılıyor.
Unutulmamalıdır ki; ülkede suç işleme özgürlüğüne sahip
dokunulmaz yüzlerce dosyalı bir meclis var. Bu meclis meşru mu? Şüpheli
bürokratı, işadamı, gazetecisi var.
Halk; adalet beklerken, kimin suçlu olduğunu bilmiyor
veya unutuyor veya önemsemiyor. Sonrada adalet bekliyor. Ne diyelim: kendin
ettin, kendin buldun.
14 Nisan 2014-ANKARA
GüNüN SözÜ: Korku olmazsa, cesaret olmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder