TOPLUM VE TEŞKİLATLANMA
Nevzat Laleli, HAY-DER Genel Başkanı (*)
İnsan,
topluluk halinde yaşamaya mecbur bir varlıktır. İhtiyacı olan her şeyi bir
insanın kendisinin yapması ve kullanması mümkün değildir. Değişik üretim ve
imalat madde ve malzemeleri, ihtiyacı olan insanlar tarafından alınarak kullanır.
Dışarıdan
gelebilecek her türlü tehlikelere karşı da (düşman, tabii afetler) o tehlikenin
bertaraf edebilmesi için yine insanlar topluluklar halinde yaşamaya mecbur
kılar.
Bizim
toplumumuzda ilim öğrenmek ve nefis terbiyesi yapabilmek de gene toplum halinde
(cemaat) yaşamamızı gerekli kılmaktadır.
İnsanlar,
toplum haline gelirlerken duruma göre ya öbek öbek (cemaat) olarak veya adına
teşkilat (piramidi) şekilde bir araya gelmektedirler.
Konumuz
“teşkilat piramidi” olduğundan biz bu yazımızda piramidi ve bu piramidin oluş
şekli üzerinde durmaya çalışacağım.
Toplumun
güçlenmesini sağlamak, o topluma gelebilecek her türlü tehlikeyi bertaraf
edebilmek, toplumu oluşturan fertler arasında bir organizasyon kurmak, toplum
için gereken işlerin yapılabilmesi için görev taksimatları yapmak, o görevlerin
takip ve intacını sağlamak, insanların bir piramit görüntüsünde bir araya
gelmeleri ile mümkündür.
Piramidin
en üstünde o topluluğu idare eden bir başkan bulunur. Bir aşağı kademede onun
yardımcıları, danışmanları yer almıştır. Daha aşağı kademede yukarıdan verilen
emirlerin ve isteklerin yapılmalarını sağlayacak yöneticiler gelmektedir. En
alt tabakada ise yönetilenler yani halk (teşkilat üyeleri) yer alır. Bu
piramidin tepesinde bir kişinin bulunmasına rağmen en alt kademesinde belki de
milyonlarca insan vardır.
PİRAMİDİN KARŞIMIZA
ÇIKTIĞI YERLER
Teşkilat
piramidi, bu yapıya sahip derneklerde, vakıflarda, partilerde, belediyelerde,
askeri kuruluşlarda, şirketlerde ve nihayet devletin kuruluşunda karşımıza
çıkmaktadır.
Bir
derneğin başkanı vardır, yardımcıları vardır. İlk halkanın altında o derneğin
il ve ilçelerde ki şube ve temsilcilikleri bulunur. Hepsinin altında o derneğin
üyeleri yer almıştır.
Bir askeri
kuruluş olan orduda da başta bir Genel Kurmay Başkanı bulunur. Sonra Kara, hava
ve deniz kuvvetleri komutanları ile Jandarma komutanı bulunur. Piramidin
başından aşağıya doru inildikçe daha küçük rütbeli subaylar ve en alt tabakada
ise erat (askerler) bulunmaktadır.
Devlet
yapısı da yine teşkilat piramidi şeklinde organize olmuş insanlar topluluğudur.
En başta Devlet Başkanı veya Cumhurbaşkanı yer alır. Sonra Başbakan veya
Bakanları, daha sonra Müsteşarlıklar ve Genel Müdürlükler bulunur. Her bir
Bakanlığın il ve ilçelerde birimleri ve en tabanda da halk bulunmaktadır.
Yukarıdan
verilen emirler ve taleplerin aşağı katmanlarda ki insanlara ulaşması, aşağı
kademelerde yapılan işlerin sonuçlarının (raporlarının) yukarıya iletilmesinde
görevli insanlar vardır. Böylece bu piramidin aşağıdan yukarıya ve yukarıdan
aşağıya devamlı bir canlılık ve hareketlilik bulunur.
Bu organize
insanları yok etmek veya o toplumu kendi isteklerine esir etmek isteyen o
toplumun düşmanları, öncelikle bu piramidin başında bulunan insanla uğraşırlar.
Onu öldürerek (Pakistan Devlet Başkanı Ziya-ül Hak gibi) saf dışı bırakmak veya
değiştirmek suretiyle piramidin içinde yer alan bütün insanları kendi
arzularına göre kullanabilirler.
ASR-I SAADETTE
SOSYAL YAPI
Peygamberimiz, İslam’ın ilk
tebliğ (duyurma) döneminde yalınız bulunuyor ve yalınız çalışıyordu. Yapılan
tebliğler karşılık buldu ve birer ikişer insanlar inanmaya ve Müslüman olmaya
başladılar.
Peygamberimiz,
bu yeni Müslümanları eğitmeye, onları inandıkları bir davada nasıl fedakârlık
(mal, gençlik, sıhhat, ilim ve nefes) yapmaları gerektiğini onlara telkin
ediyor ve hatta bunu sadece nazari (teorik) olarak değil ameli (filen)
yapmalarını da sağlıyordu. Bu işler için ise “darül Erkam – Erkam’ın evi” ni kullanıyordu. Bu sosyal yapılanma
bugün bir alim veya bir Şeyh efendinin etrafında toplanan ve adına “cemaat”
denilen şekildi.
Ancak bu
sosyal yapı Müslümanları, Mekke Müşriklerinin zulümlerinde kurtarmaya yetmiyor,
Mekke’de yaşanan kötülüklerin Müslümanlara bulaşmasına engel olamıyor ve
Müslümanların inandıkları gibi yaşamalarını sağlayacak bir ortam
sağlayamıyordu.
Müslümanlarda
ki bu sosyal yapının değişmesi ve onların “Teşkilat
piramidini” şeklinde organize olmaya başlamaları, ancak bisetin (Peygamberliğin)
12. yılında karşılaşıyoruz.
Medine’den Mekke’ye gelen 12
Müslüman, Peygamberimizle Akabe kayalıklarında buluşarak, ona biat ettiler.
Medineli Müslümanlar bu biatlarıyla, Allah ve Resulüne iman etmekle kalmamış,
Hazret-i Muhammed (s.a.s) Efendimizi kendilerine Baş (İmam, reis, komutan)
olduğunu da kabul etmiş oluyorlardı. Nitekim Peygamberimiz, bu oluşumu gizli
tutmak ve oluşumdan Müşriklerin haberdar olmasını önlemek için “Biat merasimini” Darül Erkam’da
yapmamış, Mekke’den 10 km. kadar uzakta “Akabe kayalıklarında” yapmıştı.
İmam-ı
Gazali Hazretleri İhyay-ı Ulumiddin adlı eserinde Peygamberimizin 3 vasfı
(özelliği) olduğunu, bunlardan ilkinin “Nübüvvet
vasfı (Peygamberlik)” ikincisinin “İmamet
(Başkanlık, liderlik, ordu kumandanlığı) vasfı” üçüncü vasfının ise “Hâkimlik, kadılık vasfı” bulunduğunu
belirtmektedir.
Asr-ı
Saadet Müslümanları, Peygamberimizin Nübüvvet vasfına İman, İmamet vasfına biat,
Hâkimlik vasfına da verdiği kararlara kabul etmekle karşılık vermişlerdir.
(*) Gençlik
inceleme yazı serisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder