MİLLETİN
YAŞADIĞI SÜREÇLER
Cemal ÇALIŞKAN
“Her
gelen sağ iktidar, askeri harcamaları ne kadar azatlıklarını söylemişlerdi.
Böylece PKK ve yandaşlarını güçlendirdiler.” Atalarımız her şeyde bir hayır
vardır demişler. Rabbimiz, sizin hayır gördüklerinizde şer, şer gördüklerinizde
de hayır vardır. Buyurmuş. Her beş ve on yılda bir ülke süreçler yaşamıştır.
Her sürecin arkasından bir başkası takip ederek gelmiştir. 19. Yüz yılda
Kiliselerin baskısına, Batının başkaldırıp dini ve din adamlarının dışlandığı
tarihte diyebiliriz. Bunun sebebi kilise ve mensuplarının Tecrübe edilen
bilginin sonuçlarının insan hayatının hizmetine sunulmasına, dolayısıyla aklın
yüceltilmesine karşı çıkmışlardır. Bilimle uğraşanlarda bu yüzden kutsal
varlıkları dışlamışlar, Tanrı inancının sonunun geldiğini söylemeye başlamışlardır.
Bu tarihten itibaren dinden
uzaklaşan insanlık, ırk ve milletçilikle bütünleşmeyi denemiştir.
Sanayileşmeyle birlikte üretim fazlasını satabilmek ve yeni Pazarlar elde etmek
için başka yollar denenmiştir. Denenen bu yollar dünyaya ölüm ve gözyaşı olarak
geri dönmüştür. İşte Türkiye Cumhuriyeti, bu ölümlerin ve gözyaşlarının
akabinde, yediden yetmişe verdiği mücadeleyle bir takım iç düşmanlara rağmen
istiklal savaşını vererek kurulmuştur. Kurulduktan sonra da ayrı bir süreç
yaşanmıştır. Bu süreç toplumu disipline edebilme süreciydi. Çünkü Ülkedeki
insanlar Osmanlı bakiyesi olduğundan az da olsa, her türden ajan insanlar
yaşıyordu. Bu insanlar tümüyle hayırlı olsaydı, Osmanlı yaşadığı
hayırsızlıkları yaşamazdı.
1960 askeri ihtilalı de yaşanacak
bir süreçti. Çünkü o günkü iktidar bugünkü gibi arkamda halk desteği var
diyerek, Devleti ve halkı istediği yöne sevk etmek yetkisini kendisinde görmeye
başlamıştı. Bütün ipler Amerikan’ın elinde olup iç ve dış güvenliğimiz Notaya
havale edilmişti. İstihbaratı sağlayanların parasını Amerika veriyordu. Bu
süreçle birlikte Osmanlıdaki gibi yaşlı paşalar emekli edilerek ordu
gençleştirildi. Çünkü Balkanlarda Bazı Osmanlı paşaları 80 yaşında olmalarına
rağmen hale genç kızlarla izdivaç yapanlar oluyordu.
12 Eylül süreci yaşanması gereken
bir süreçti. İhtilalden önceki dönemi bilmekteyiz. Polisler güvenliği
sağlayamıyorlardı. Korkularından kendileri dışarıya çıkınca üniformalarını
çıkarıyorlardı. Bir olaya rast gelmemek için Allah’a adeta yalvarıyorlardı. Şehitlik
ve gazilik gibi şerefler, devlet kademelerinde unutturulmuş, siyasiler eliyle
polis polisle düşman edilmişti. 12 Eylül sonrası emniyetteki bu zayıflığın
giderilmesi için tedbirler alınmıştır. Fakat 28 Şubat süreciyle eliyle bu gücü
zayıflatmışlardır.
28 Şubat sürecinin yaptığı
olumlu işlerden en önemlisi eğitimin 8 yıl olması ve din istismarının
engellenmesi olmuştu. Fakat bu günkü iktidar bu dengeyi fazlasıyla bozdu.
Aynı Menderes kafasıyla verilen oy oranına güvenerek devletin ve milletin
her yönüyle oynamaya devam etmektedir. Her dönemin yaptığı olumlu icraatlar
vardır. Ama sonraki gelenler iktidarlar bunlar tarafından yok edilmiştir.
PKK olayı Türk devleti ve
halkı için müspet bir şanstır. Çünkü uzun yıllar savaşsız yaşayan bir ordu, Osmanlı
ordusu gibi savaş olduğunda dökülür. Başta Amerika ve büyük devletler
askerlerinin muharipliğini kaybetmemesi için özellikle Müslümanların kanını
dökmek, yeni silahlarını denemek için muharip ordusunu oluşmasını sağlamak,
İslam Dünyasında yeni savaş alanları yaratmışlardır.
Devlet, PKK ile mücadele esnasında
ordunun zayıflıklarını tespit etmeli ve bu eksiklikleri gidererek ordunun
operasyon gücünü artırmalıydı. Fakat 30 yıldır siyasilerin esip gürlemesine
karşılık halkın muhakeme gücünün zayıflığı da bunu sorgulayamamış, esip
gürleyenleri desteklemeye devam etmiştir. Başarısız askerlerden de hesap
sorulmamıştır. Asker ve siyasiler iki maymunu oynamışlardır. Yine de Askerler
Osmanlı Ordusu gibi işlevsizlik ve tecrübesizlikten dolayı, bir savaş durumunda
bozguna uğrama talihsizliği yaşamayacaklardır. PKK olmasaydı Anadolu
halkı vurdumduymaz olacak, din ve vatan sözlüleri karşısında heyecanlanmayacaktı.
Günümüzdeki Ergenekon davası, Balyoz
davası, askeri ajanlık gibi davalar doğuda PKK ile savaşan askerlerimizin
maneviyatı üzerinde şok etkisi yapmıştır. Bu nedenle askerlerimiz hükümetin
baskısıyla algı üstünlüğünü bölücülere kaptırmıştır. Fakat bunların ülkenin
hayırsına olduğuna inanıyorum.
Kürtler zayıf anımızı kollamaya devam
edeceklerdir. Deniz askerlerindeki ajanlık davaları da hayırlı olmuştur. Çünkü
gittikleri ülkelerden istedikleri kadar kaçak içki, sığara ve nice gayrı meşru
işleri devletin haberi olmadan yapma durumunda olabilirler. Hiç olmazsa bu
olaydan sonra askerler istedikleri kaçak malları ülkeye sokma veya gayri meşru
kadınlarla ilişkiye girmenin mahzurlu olduğunu anlayacaklardır.
İktidar tarafından paralel yapı
olarak suçlanan casusluk isnat edilenler içinde iyi olmuştur. Bu günden sonra
onun bunun adamı olmak yerine devletin ve milletin adamları olurlar. Demek ki
yaşadıklarımız ve duyduklarımız, ülkenin güvende değildir. Bu yapılanlar
devletin keşmekeşliğini göstermiş oldu. Fethullah hocanın çalışmaları da ülke
için bir şanstır. Çünkü solculular, Müslümanlar bir arada yaşayamaz algısı
kırıldıysa, buda az bir kazanım değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder