14 Ağustos 2014 Perşembe

ÇATI ÇÖKTÜ, TEMEL SAĞLAM… Yalçın KOÇAK - 18. dönem Sakarya Milletvekili

ÇATI ÇÖKTÜ; TEMEL SAĞLAM…
Yalçın KOÇAK
18. dönem Sakarya Milletvekili
1946’nın “yeter!..” nidası 2014’te tezahür etti;
Ancak, (nihayet) Devlet Milletin oldu…
Nasıl oldu bu iş?
367’cilerin sayesinde…
Vesayetten galiba kurtulacağız.
İnönü’lü yıllarda Çankaya’yı millete açtılar.
İnsanlar Çankaya’nın bahçesinde pikniğe geldi. O günkü zihniyete göre “Halka Açılım” bu idi. Sonra onu da kaldırdılar..,
O bile çok gelmişti!.
Jakoben Cumhuriyetçilik (tepeden inme, dayatma, giydirme, zorakilendirme) önce devlet, sonra devlet ve hep devlet teziyle davrandı. Devletin memuru kendini devlet sandı. Halka hep yukarılardan baktı. 1950’ler de Haso’ların, Hüso’ların çocuklarına en fazla 10 yıl tahammül edildi.
Çok partili sözde demokrasimiz 10 yılda bir, ya ihtilal, ya da muhtıra ile engellendi.
Böylece, kısa siyaset tarihimiz partiler mezarlığına döndü.
Talebe hareketlerimiz biçildi, fikirlerin yeşermesin, gençlerin sivrilmesine müsaade edilmedi. Lider denen adamların gölgesinde ne sağda ne solda ot bitmedi, adam yetişmedi.
İthal adamlarla siyaset şekillendirildi.
Karaosmanoğlu, Derviş bunlardan bilinen ikisi;
Ya diğerleri!..
Ya gerisi?..
CHP ve MHP çok kısa sürede ve aynı anda, aynı zamanda hiç tanımadıkları bir isme nasıl “evet,  evet” dediler? Referans kimdi? Bu soru ortalıkta duruyor. Cevap verilmezse eğer, sakız olur ve her tarafa çekilir.
Partilerin Genel Başkanları değişse de kurumlar bu yükün altında kalır.
Bu işin is’ini temizleyemezler.
Dediğim dedik, Jakoben demokratlık.
CHP ve MHP olarak biz 1. Turu yaptık bir çatı aday belirledik.
2. Tur yapılıyormuşçasına “buyurun tıpış, tıpış bizim adayımıza rey verin” demeye gelen tavrı seçmen, vatandaş çok etik bulmadı, arkasını görmedi ve hissedar olmadı.
İyisiyle, kötüsüyle, dedikodusuyla, yediğiyle, içtiğiyle gözünün önünde olup 12 yıl Başbakanlığını yaptığı Recep Tayip Erdoğan’a götürdü reyini teslim etti.
Medya, televizyon, basın gene gümbürtü kıyamet.
Yazılan ve söylenenlere bir bakalım:
Katılım düşük (oysa AB ve ABD ortalamasının üzerinde), zafer sandığa gitmeyenlerin (yani dışarıda bir muhalefet daha var), tıpış, tıpışın protestosu (yerim dar, yenim dar bahanesi), partimin erimesini seyredemem (benden bu kadar), İhsanoğlu partiler üstü davrandı, miting yapmadı (şunun doğrusunu söylesenize; Biz adamı sahiplenmedik) şartlar eşit değildi (O zaman eşit olabilecek siyaset hanesinden bir aday koysaydınız, niye dışarıdan koydunuz. Deniz bey de fevkalade olurdu,  miting meydanlarını da doldururdu…)
Bu saatten sonra en doğruyu Ekmel Bey yaptı.
Tebrik ve sükûnet…
Demokrasimiz sağlam temeller üzerinde yükselmeli. Türkiye’nin yıldızı parlamalı ve yücelmeli, vesayetler son bulmalı, merkez ülke olmamız bilinciyle etrafa göz, kulak olmalıyız. Çitleri sağlam tutmak için komşuyu ve yaramazlarını kontrol altında tutma mecburiyetimizi unutmamalıyız. Yoksa bu coğrafyada bize rahat yok. Bunu da aklımızdan çıkarmamalıyız.
            Büyük bir olgunlukla yapılmış kampanyalar ve meydana konmuş sandık var.
Halkın sandığından çıkmış 12. Cumhurbaşkanı var.
Aslında kendimizi alıştırsak iyi olur.
Halkın iki dereceli bir seçimle seçtiği o baş: Devletin Başı, Halkın Başkanı olur.
          Ya Devlet başa, Ya Kuzgun leşe…
          Devlet Başkanımız hepimize hayırlı olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder