14 Ağustos 2014 Perşembe

IŞİD’dan bizi PKK mı, NATO mu kuruyacak!?, Bülent ESİNOĞLU

IŞİD’dan bizi PKK mı, NATO mu kuruyacak!?
Bülent ESİNOĞLU
İçinde yaşadığımız günlerde, Batı medyasının manipülasyonlarında bir artış gözleniyor.
Aynı IŞİD Suriye’de, 200 bin kişiyi katlederken, sanki katliamları Suriye devleti yapıyormuş gibi yayın yapan Batı medyası, konu Irak ulunca, IŞİD’ın denetim altına alınmasını gündeme getirdiler.
Bir yandan Barzani’ye silah ve askeri danışmanlar gönderirken, öte yandan da, PKK’yı IŞİD ile savaşan güç olarak gösteriyorlar.
NATO Genel Sekreteri “IŞİD Türkiye’ye saldırırsa, Türkiye’yi koruyacaklarını ifade ediyor.
Yukarıda ifade etmeye çalıştıklarım, salim kafa ile düşünüldüğünde, sanki ortada kendini savunamayan bir Türkiye var. Onu savunmak için, PKK ve NATO paçaları sıvamış, Türkiye’yi savunacak!
NATO Genel Sekreterinin yaptığı açıklamaya karşı, neden Genelkurmay Başkanı çıkıp bir açıklama yapmaz?
Neden Türkiye’nin kendini teröre kaşı savunacak gücü var demez?
Demez, diyemez. Çünkü tabi olduğu Hükümetin IŞİD ile başka ilişkileri vardır.
Batının Türkiye sözcüsü Hürriyet, bugün Manşetten bir haber veriyor.
Türkiye’ye girmek zor.
Pekala, Türkiye’ye girmek neden zor?
Çünkü PKK IŞİD’a karşı savaşıyor!
Yani Türkiye’yi PKK savunuyor.
Anlayacağımız, IŞİD üzerinden, PKK meşrulaştırması…
Hani PKK silah bırakacaktı?
ABD ve Avrupa’nın Büyük Kürdistan kurma karalarının fiiliyata geçtiğini görüyoruz.
İngiltere ve Fransa, Barzani’ye askeri destek vermeye başladılar.
PKK’ya olan desteklerini, Oslo Görüşmelerindeki, İngilizce konuşan sesten zaten biliyorduk.
IŞİD Suriye’de katliam yaparken, Esad’a saldıranlar, konu Kürdistan ve Barzani olunca, IŞİD karşıtı oldular.
ABD ve AB’nin Türkiye temsilcilerinin göremediği şudur; ABD Ortadoğu’da yenilmiştir. Dikiş tutturamamaktadır.
ABD’nin kullanmak üzere inşa ettiği, mezhepsel ve etnik bölünmeler, ABD’ye silah göstermektedir.
ABD’nin tüm planları ters tepmiştir.
Dış dünyanın Türkiye’ye bakışı anlattıklarım çerçevesindeyken, gelin bir de içerden bakalım.
Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra, bazı gerçekler su yüzüne çıkmaya başladı.
Hem iktidar partisinde, hem muhalefet partilerinde birden kaynaşmalar oldu, oluyor.
Türkiye’deki partilerin ve içinde bulundukları siyasal yapıların, Türkiye’yi yönetme kabiliyetinden uzak olduğu, bir kez daha ortaya çıktı.
Kendilerine ilke edindikleri, Batıcı İslamcılığın ve Batıcı sosyal demokratlığın,  ülkeyi ancak bölünmeye taşıdığı gün gibi aşikarlaştı.
Mevcut partilerle Türkiye’nin gideceği bir yer kalmadı.
Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığının bir zafer olmadığı kısa zamanda ortaya çıktı.
Ne var ki ortada muhalefet yok.
Arınç on aylık deneme hükümetinden bahsediyor. Muhalefetten hiç kimse, burası deneme tahtası mı demiyor!
Seçimin en önemli sonucu; CHP’li seçmenin, CHP’nin daha fazla AKP’lileşmesine dur demesidir.
AKP’li seçmen ise, yeterince oy vermeyerek, gidişattan memnuniyetsizliğini belirtmiştir.
CHP’li seçmen, partisinin daha fazla gericileşmesine sınır çizmiştir.
Partisinin tabanındaki ulusalcıları ve solcuları konsolide etmeden, İslamcılardan oy devşirmeye kalkan siyasetçilerin siyasetine dur demiştir.
AKP’ye gelince, AKP içindeki sıcak para sağlayıcıları, AKP içindeki mevzilerini tutmaya çalışmaktadırlar.
AKP’deki asıl kavganın, sıcak para işbirlikçileriyle, ideolojik İslamcılık yürütenler arasında olacaktır.
Orada da, parçalanma yakındır.
Yakındır, çünkü kavganın dayandığı unsurlar, tam da bir paylaşımın konusudur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder