ORTADOĞU VE TÜRKİYE
Cemal ÇALIŞKAN
Aklıma, zalim
İsrail’in Gariban Filistinlilere her üç yılda bir zülüm ve ölçüsüz güç
kullanmaya başladığı zamanlarda, İslam âleminde iktidarlar sahiplerinin
yaptıklarını görünce, 40 yıl önce İstanbul Kasımpaşa Cami Kebiri yanında iki
karpuz satıcısının olayı aklıma gelir. Gündüz ağız dalaşı yapan bu satıcılardan
birisi, Akşama doğru seyyar satıcısı kafayı çekip münakaşa ettiği dükkân
sahibine karşı ağza alınmayan hakaretler yağdırıyordu. Muhatabı gülerek içkiyle
cesaretlenen muhatabını pencereden dinleyip seyrediyordu. Dönemin Bağdat Valisi
şöyle bir ilan duyurmuş ki, Bu günden sonra Bağdat’ta, Yaşlı kadınlar gençlerle
evlenecek, Yaşlı erkeklerde genç kızlarla evlenecektir. Beli eğri çarşıda
yürüyen piri fani bir teyze bastonunu elinden atarak, İhtiyar Nine“Şimdi Bağdat
valisini buldu” demiş. Acaba Müslümanlar liderini ne zaman bulacaktır?
İlgili ayet” Müslümanlar kardeştir, aralarını bulun” buyrulmuştur. Şimdi
düşünelim aralarını bulmak isteyen, iki taraftan birine yakınlık gösterirse
diğeri arabulucuyu kabul eder mi?
Bugünkü durumda
Türkiye’nin hakemliğini hangi ülke kabul edecektir? Bu gülerde yapacağı müspet
katkıyı ülkemiz baştan kaybetmiştir. Bağırıp çağırma, heyecanlı konuşma belki
alkış getirir. Dinleyenleri tatmin eder. Fakat sonrasının bir getirisi hiçtir.
Çünkü iki Müslüman gruptan iktidar kendisine siyasi yönden yakına taraf olmuş,
öbürüne lanet yağdırmıştır. Gazze İsrail tarafından bu iktidar döneminde üçüncü
bombardımanıdır. Hükümetin gerçekten Filistin için bir şey yapmak isteseydi.
Filistinle ilgili bir projesi olurdu. Boşuna İsrail’e bağırıp çağırmazdı.
Yapabildiği tek şey Anadolu insanının sivil yardımlarını istismar etmektir.
En azı acıları azaltacak, başka devletlerle işbirliği yapacak bir
hazırlıklar yapılabilirdi. Nitekim önceki yıllarda bu yapılmıştı. Bu konuda
ittifak edeceği devletlerle kavga yapılarak onlar küstürülmüştür. Bu konuda
yardımlaşacağı Suriye, Mısır ve Irak güçsüzleştirilerek İsrail’in
azgınlaşmasına engel olacak maniler ir bir ortadan kaldırılmasında dış güçlerle
işbirliği yapılmıştır. Türkiye Ortadoğu söz konusu olduğunda kahve havasına
girip kahvede kâğıt oynayan avcıların muhabbet konuşmalarını terennüm
etmektedir. Bir Amerika’ya, diğer Avrupa ülkelerine ise, aynı avcı
muhabbetlerini yapmaktan uzak kalınmaktadır.
Bir müddet bu iktidar
komşularla sıfır sorun siyasetini gütmüştü. Bazıları böyle sıfır sorunlu bir
dış siyasetin tutmayacağını söylemişlerdi. Bunlar aksisini savunmuştu gelinen
nokta da muhalefet haklı çıktı. Fakat iktidar bu siyasetini bir müddet
başarıyla uygulamıştır. Türkiye komşularıyla bir barış havası yaşamıştır. Bu
siyaseten hem Türk ekonomisi hem de çevre ülkeler fayda görmüştür. İnsanlar
akşam sabah ev ziyareti yapar gibi birbirlerini ziyaret eder olmuştu. Böylece
bu ülkeler uzun zaman sonra birbirlerini aracısız tanımaya başlamışlardı.
Ülkemiz siyasi ağırlığı olan bir ülke haline dönüşmüştü.
Hepimizin
bildiği, bu günkü etrafımızın ateş çemberine gelmesine bilerek ve bilmeyerek
iktidar yardımcı olmuştur. Hiçbir devlet dış siyasetini bir lidere devredemez
ve dış siyasetini iç siyasetine alet yapılmaz. Muhalefetten güçlü bir ses
çıkmayınca, toplumda iktidarın yaptıklarının doğru olduğuna inanmaya başlamış
oyuyla destek vermiştir. Bu yapılan yanlışlar, nerdeyse ülkenin geleceğini
ipotek altına götürmüştür. Bizim ülkemiz yeknesak insanların oluşturduğu bir
toplum değildir. Dışarının kışkırtmamsına hazır birçok topluluk vardır. Bu
insanları salt İslam kardeşliğiyle bir arada tutamazsınız. Osmanlı da tutamamış
ki, sen mi tutacaksın.
Anadolu Türklüğü
Balkanlarda ve Rumeli’de neler çektiğini Kazım Karabekir Paşanın Hatıratlarını
gözden geçirirken hem üzüldüm hem de ağladım. Ülkeyi adım adım dış düşmanların
tahakküm altına götürmesine kimsenin hakkı yoktur. Aksi takdirde bu meydanda
erken ötenlerin gitmesi kolay olur. Başbakanın sözleri doğru olabilir.
Fakat dillendirdikleri konular uluslar arası düzeydedir. Ülkemizin o ölçüde
gücü yoktur. Donkişot olmanın da gereği yoktur. Daha alt seviyedeki
Partililerin dillendirilmesinde sakınca olmayabilir. Amerika ve İsrail bir
şeyin sözü ettiler mi, onu icra etmek için hazırlıkları dünyanın önünde yapıyor
ve gerçekleştiriyorlar. Gazze böyle oldu. Libya, Irak ve Afganistan böyle oldu.
Fakat Suriye işini Türkiye bıraktılar. Oda işi eline yüzüne bulaştırdı.
Söyledikleri havada kalıp rezil oldu. Bizimkiler Suriye’ye demediğini
bırakmadılar. Böyle devlet yönetimi olmaz. Günümüze yukarıdaki yazılan
hikâyeler çok uygun düşmektedir. AKP hükümeti, çok hayırlı işler de
yapmışlardır. Bu hayırlı işleri özelikle yandaşları lehinde kullanmışlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder