OLSUN BE…!
Yalçın KOÇAK
Yalçın KOÇAK (18. Dönem Sakarya Milletvekili) |
Olsun
be, Yaradan vardır.
Sanma
ki zalimin ettiği kardır.
Mazlumun
âhı, indirir şahı.
Her
şeyin bir vakti vardır. Diyor ceddim Yunus.
Türkler
ucu 5 bin yıl evveline dayanan Batı hedefli yolculuklarına Pelasg olarak
başladılar, Etrüsk olarak devam ettiler (Batı tarihçilerinin yok ettiği kayıp
halka Proto Türkler). Hunlar, Avarlar, Kumanlar, İskitler, Peçenekler
Anadolu’ya adeta aktı.
Şamanizm
ile başlayan İnanç dünyamız; İbrahimî dinleri kabullerle devam etmiş.
Hazar
Medeniyetini yeteri kadar bilmiyoruz, (Alman arkeologlar 140 yıldır Hattuşşaş’ı
kazıyor. Daha, 100 daha kazacağım diyor, İstanbul Gümüşsuyu’nda Alman Arkeoloji
Enstitü Kütüphanesi kuruyor???)
Karaim
Türklerinin Musevilik bağları ve yılları maalesef bilim dünyamızca
çalışılmamış. Ha keza Gagavuz'un (Aslında Gök Oğuz) İseviliğide. (Kes, biç,
yapıştır. El, Etek öp, Çanta taşı garanti alırsın maaşı. Bu standartta
akademisyenden ne beklenir ki?.)
Son
gelişlerinde Müslüman geldiler başlarında da Sultan Alparslan gibi cengaver bir
komutanları vardı. Horasandan gelen akrabalarını görünce Armenia da oturan
Ermeniler ve Kürdistan denilen bölgede yaşayan Farisi kültürü ile yerlileşmiş
Bayat boyları (proto Türkler- Musikimizde Bayati makamının diğer adı Kürdi
makamıdır.) Sultan Alparslan’ın ordusuna katıldılar. Güç zafiyeti yaşayan
Diojen savaş meydanından zor kaçtı, canını kurtardı.
Sultan
Alparslan kendisine geçit töreni yapan ordusunu denetlerken gururlandı ve “
Böyle bir ordu ile beni kimse yenemez” diye böbürlendi, ayakları yerden
kesildi, akşamına hasta olup yataklara düşen Alparslan üçüncü gün oğullarına
vasiyet ederken dudaklarından şu sözler döküldü “ Mağrur oldum, Mağlup oldum “
Bu sözdü bizi iri ve diri tutan Selçukludan-Osmanlıya devam eden Cuma selamlığı
ve “ Gururlanma Padişahım, senden büyük Allah var” telkininin espirisi unutuldu
gitti.
Daha
çok alkış alan gürlüyor, yağıyor, yağdırıyor, saydırıyor. Karşımda ki de bir
insan, bir Türk, bir Müslüman düşünmeden, yarın yüz yüze bakacak, cenazelerde
bile bir merhabasız ve tokalaşmasız melekleri dahi küstüren tavırlarla nefsinin
girdabında kendisini kaybediyor.
Küfür
ve Kafir kıyamete kadar devam edecek.
Zalim
ve zulüm illaki bitecek.
Her
zalim muhakkak ki ölümü tadacak.
Bu
ülkede açlık sınırı 1349 TL ise ve yoksulluk sınırı 4395 TL sına dayanmışsa,
bir yerlerden zulüm ekiliyor demektir.
Hala
devlet sistemine adam alınıyor, tasarruf tedbirlerine rağmen araç alınıyor, çok
dar çerçevede bir mali yapılanma idari reform hareketleriyle sağlanabilecek
kaynaklar zulüm sınırı altında maişet derdi çekenlere çözüm olacakken,
Çözüm
olarak bulunan yeşil kartlar, sosyal yardımlaşma fonları insanlarımızı
dilenciliğe alıştırmakta ve “ Türklük el açınca biter” sözümüz, yere
düşmemekte, karşılık bulmaktadır. Kimlik ve kişilik bunalımları ortaya
çıkarmaktadır.
Hırsızlıklarda
çabası. Kolay paranın yıktığı yuvalar, parçaladığı aileler. Pahalı metrekare
bedelli, büyük reklam lansmanlı, şöhretlerce tanıtılan konut sitelerinin
rantiye bedellerini millet yoksulluk olarak ödüyor, İşte bu Zulümdür. Rantiye
de Ribadandır. Bu pahallı inşaatlardan Alınmayan, adeta hibe edilen gelir
vergileride üstüne üstlük cebimizden çalınandır. Riba da haramdır, Hırsızlık
da.
Yeni
Hükümet, yeni Başbakanı bekleyen en önemli gündem hırsızlık ve yolsuzlukların
üstüne gidilmesidir, Soframıza haram getirmeyiz diyen Davudoğlu Başbakanımız
yoksulluk barajının imha edilmesi konusunda proje geliştirmelidir.
Adalette
Reform, Yüksek Öğretimde ve Eğitimde, Sağlıkta Kalite, kalite,kalite
Yarınlarımızı
Üniversitelerimiz hazırlayacak.
Kaliteli
yarınlar için,
Kaliteli
Akademisyenler,
Kaliteli
Okullar,
Kaliteli
Milli Müfredat,
Kaliteli
Öğrenciler,
Kim
bilir; Belki bizlerde tekrar Geri Çağırılır; tekraren başlarız,
Noksan
olan Maneviyat Eğitimimize.
Batı'nın
Oryantalist mahfellerinde bizim için sarf edilen bir sözü kulak küpemiz
yapalım'' Müslüman’a parayı ve İktidarı ver, O kendi kendisini yok eder''...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder