SEN BİTTİN!..
Rıfat SERDAROĞLU
Adamın namı almış yürümüş. Öyle usta bir atıcı imiş ki, uçan
sineği bile metrelerce uzaktan vurduğu köy kahvelerinde anlatılır olmuş.
Sarıcalar Köyünün ağası “Kabaşeker’in Ahmet” adamlarına emir
vermiş;
“Bu nasıl iştir? Köyde kasabada kimse benden bahsetmez oldu.
Varsa yoksa bu avcı! Bulun getirin şu adamı, hünerini bir de bize göstersin!”
Emir demiri keser derler ya, Ağa’nın adamları avcıyı bulup
getirmişler.
Ağa ve avcı önde, tüm köy halkı arkada ovaya doğru
yürüyerek, ormana bitişik bir tarlaya gelmişler.
Ağa; Bak Avcı bu tarla benim, adı da Azmaklı Tarladır. 500
dönümden fazladır. Tarlanın bittiği yerde orman başlar. Buradan ormanda dolaşan
Ceylanlardan birini vurursan, hem namın hem de aha şu 100 altın sana helal
olsun.
Amma vuramazsan, tellal dolaştırıp senin palavracı olduğunu
yayarım!
Avcı, tüfeğini omuzuna koymuş, dikkatle nişan almış ve ateş
etmiş.
Ağa sevinçle bağırmış; “Bak vuramadın işte, Ceylan koşarak
kaçıyor!”
Avcı; “Öyle değil Ağa, o vuruldu ama henüz farkında değil,
50-60 metre sonra düşer. Gönder adamlarını da Ceylanın ölüsünü getirsinler…”
İyi de bunu bana neden anlatıyorsun, dedim
Urla-Balıklıova’dan Kasap Arnavut Ramiz’e!
Ramiz; Be aga, Tayyip’i kastediyorum. O, 7 Haziran’da
vuruldu ama şu ana kadar farkında değil, kendisini sağlam sanır! Hala konuşur
durur!
Eskiden onun için dünyayı yakardım, şimdi aha şu kibriti
bile çakmam be ya...
Niçin böyle dersin be Ramiz Aga? Her seçimde Tayyip’e oy
vermedin mi, üstelik tüm tanıdıklarına baskı yapıp oy verdirmedin mi, diye
sordum!
Kasap Ramiz elini kafasına vurarak, makinalı tüfek gibi
sıralamaya başladı;
“13 senede o zenginleşti, biz fakirleştik. Eskiden kilo ile
et alanlar, dükkâna gelemez oldular. Geçen gün bir kızçe (kız çocuğu) geldi ve
‘Amca, annem kedimiz için 200 gram kıyma istiyor’ dedi.
O çocukların evinde kedi yok be Rifat aga! Onurlu insanlar
işte bu durumda.
Tayyip’e oy verdirdiğim tanıdıklarım şimdi benimle dalga
geçerler. Tayyip’in çocuklarının gemilerini, vakıflarını bana sorarlar!
Baktım dün akşam, deniz kenarında bir iftar vermiş. Çıkmış
mikrofona bağırıp durur, PKK kötü, PKK hain diye!
Be Allahın kulu, sen bunları başımıza bela etmedin mi?
Oslo’da bunlarla masaya sen oturmadın mı?
Habur’da sen davul-zurna ile Asker-Polis katillerini
karşılatmadın mı?
İmralı’daki Öcalan ile sen yıllarca görüşmedin mi?
Güneydoğu’da olanları biz bilmez miyiz? Daha dün Karabatak
Necati’nin oğlu Şırnak’tan geldi. PKK orada devlet olmuş be ya, sen ne dersin!
Geçen gün İzmir’e gittim. Her tarafı Suriyeliler sarmış.
Türkiye’de miyiz yoksa Suriye’de miyiz vallahi belli değil. Yakında bunlar,
bizim evlere de dadanırlarsa şaşmayasın! Ah Tayyip ah, kendi vatanımızda bizi
rahat gezmez hale getirdin ya, Allah bildiği gibi yapsın seni…”
Durdurmasam daha devam edecekti Ramiz aga!
Bir soru sorup, iznini isteyeyim dedim;
Tayyip, yeniden seçime gitmek ister. Seçim olursa yine aynı
oyu alabilir mi! dedim!
“Be Rifat aga ben sana ne dedim?
Ben eskiden Tayyip için dünyaları yakardım ama artık onun
için kibrit bile çakmam be ya! İnadına her yeri dolaşıp “Oy Vermeyin” diye
bağıracağım.
Bak bir saattir konuşuyoruz. Dükkâna bir kişi olsun gelmedi.
Akşama kadar burası böyle dedi…”
Bayramda görüşelim diyerek vedalaştık.
Anladım ki bu Tayyip iyice bitmiş. Yakında hesap verme
dönemi başlayacak. Danıştay, YSK, RTÜK, Anayasa Mahkemesi derken, devlet bile
bunlardan yüz çevirmiş. Sıra tüm yolsuzlukları bilen bürokratların konuşmasına
geldi.
Bunlar bir konuşmaya başlarlarsa, seni ben bile kurtaramam
be delikanlı!
Bittin sen bittin…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder