BU BAYRAMDA SILA-İ
RAHİM
Cemal ÇALIŞKAN
“Yaşayanlardan istenmesi caiz
olmayan şeylerin, ölmüşlerden istenmesi hiç caiz olmaz. Ziyaret edilen mezarlar
bir kitap gibi okunabilirse yararlı olur.”
Bayram arifesinden başlamak
üzere ölmüşlerimizin bulunduğu mezarlara erkekler, çocuklar, kadın ve kızlar
olmak üzere akın akın ziyaretler başlayacaktır. Mübarek günler olduğu için
aşırılıklarda olmuyor değil. Ölmüş olan insanlardan, müşriklerin putlarından
isteklerde bulunduğu gibi türbede yatan ölmüşlerden şefaat ve dilek
isteklerinde bulunanlarımız sayılmayacak kadar fazladır. Bunu yapanların tümü avam
tabakasında olsaydı fazla mesele yapmazdık. Bunu çoğunluğumuz psikolojik toplum
etkisiyle okumuş olanlarımız da yapmaktan uzak değildir. Bayramla birlikte Ramazansız
ilk günlerimiz olacakdir. Bayram günlerinden başlamak üzere, davranışlarımıza
dikkat etmeliyiz. Müflis olanlardan olmayalım. Müflis nedir mi diyorsun? Yarın
kıyamet gününde kişi hayır ve hasenatıyla huzuru ilahiye gelir. Fakat ona, buna
eziyet etmiş, hakkını yemiştir. Bu nedenle sevaplarını hak sahiplerine Hak
Teâlâ verir. Sonunda bu adam yüzükoyun cehenneme atılır.” haberini unutmayalım.
Bir taraftan hayır işlerken bunların elimizden gitmesine sebep olacak yaşamdan
uzak kalalım.
Bu topraklar, çok savaşlar görmüş,
bunların birçoğu Hakanlar arasında kardeş kavgaları olmuş, mezhepler arasında olmuştur. Çevremizde bizim
inancımızı paylaşanların bir birini hayvan boğazlar gibi boğazladıklarını gözlerimiz
önünde bir birlerini öldürdükleri bir gerçektir. Öyleyse bu millet ve toplum
olarak aynı tehikenin ülkemiz için uzak olduğunu kime söyleyemeyiz. Bu günleri
din kardeşliğimiz için fırsat bilerek, dostluk ve akrabalıklarımızı
sıklaştırmalıyız. Yeniden milli birliğimizi sağlayacak Fıratlar bulmalıyız.
Lider takıntısına takılıp kalmayalım. Yeni liderler her zaman bu millet çıkaracak
güçtedir.
Sıla-ı rahimle ilgili peygamberimiz konumuza
ışık tutar: ”Kim Allah’ın rızkını bol ve ömrünü uzamasını istiyorsa, sıla-i
rahim yapsın. Fakire yapılan yardımda sadaka sevabı vardır. Ama akrabaya
yapılan yardımda iki sevap vardır. Birisi sadaka, diğeri ise sıla-i rahim
sevabıdır. Sebepsiz akrabayla ilgiyi kesmek cennete girmeyi zorlaştıracaktır.
Sıla-i rahmi yerine getiren ise cennetin iki yüz yıl uzaktan kokusunu
duyacaklardır.” Bu gösteriyor ki, sıla-i rahmi yerine getirmek, büyük bir
ibadet derecesinde sevaptır.
Her Müslüman buna dikkat
etmek zorundadır. Hz. Peygamberimiz hayatı boyunca sıla-i rahmi yerine
getirmiştir. Onun bu davranışları bize örnek olmalıdır. Hep başkasının bizi
aramasını beklemek doğru değildir. Hataları başkasında bulunduğunu
düşünmeyelim. Kendimizi yeniden kontrol edip yaptığımız olumsuzlukları
gözümüzün önüne getirmeliyiz. Yakınlarımızla temas kurmaktan çekinmeyelim. Dini
bayramlarımızı birer fırsat olduğunu düşünelim. Peygamberimiz: “Ne mutlu o
kimseye ki, kendi hatalarıyla meşgul olmaktan başkasının hata ve kusurlarına vakit
bulamaz” buyurmuştur.
İlk selamın verilmesi, ilk elin uzatılması çok
önemlidir. “Veren el alan elden her zaman üstündür.”Bütün bunları dikkate
alırsak, dünya mutluluğu da, Ahret mutluluğu da bizimle olacaktır. O zaman
mutluluğu biz aramayacağız, mutluluk bizi arayacaktır. Mutlu ve huzurlu günler!
Dileğimiz bayramda olduğumuz
bu günlerde, aklıselim öne geçsin, Müslümanlar arasında hiçbir ırkı kaygıların
olmadığı kardeşlik duygusu hâkim olsun. Bu kardeşlik duygusu için her Müslüman
doğup büyüdüğü yerleri ve akraba ziyaretlerini gerçekleştir gerekin. Bu konuya peygamber efendimiz çok özen
göstermiştir. Hep canlı tutmuştur.
Sıla-i rahim: kişinin doğup
büyüdüğü yerden hangi sebeple olursa olsun, orayı ziyaret etmesidir. Dinimiz,
insanların doğdukları yerleri unutmamaları gerektiğini söylemiş, ara sıra bile
olsa, oraları ziyaret etmeyi ibadet ve sevap kabul etmiş ve teşvik etmiştir. Bu
konu türkülerimizde bile söz konusu edilmiştir. “Yârim İstanbul’u mesken mi
tutun. Gördün güzelleri beni unuttun.” diye inleyen sevgiliyi ve sevenlerimizi
bu bayramda merakta ve umutsuz bırakmayalım. Olanaklarımız el verirse sıla-i
rahimi ziyarete gidelim.
Nasıl ki, Cuma günü duaların
kabul edildiği saat, günün içinde
gizlenmişse, Kadir gecesi de bir yılın içinde gizlenmiştir. Çünkü değerli şeyler,
uzun çaba ve alın teri dökmeden elde edilmezler. Bu nedenle atalarımız “Her
geleni Hızır, her geceyi de Kadir bil” demişlerdir. Nedeni bunların gizli
olmasıdır.
İnsan gerçekten Allah’a tam ulaşmak
isterlerse, uzun zihin ve gönül muhasebesi yapmaları gerekir.
Örnek insan bir taraftan
günah işlerken bir yönden de kendisiyle hesaplaşır. sonunda gönül aydınlığına
ulaşır. Önemli olan şuurlu bir yaşamı paylaşmaktır. Müslümanlığı benimseyip
sevdiğimizle birlikte bayramı geçirmeliyiz.
Bahar mevsiminde, sabahın
güzelliğini, kuşların ötüşünü, gecelerdeki yıldızların raks edişini görmeden
ömürleri tüketmek nasıl bir bedbaht bir yaşamaktır. Tabiatta bazı anlar var ki,
olanları seyretmek bir ömre değer. İşte bunları büyük şehir insanı yaşayamıyor.
Bu hayat yarışı, bazılarına
para, bazılarına makam ve şöhret kazandırırken, bazılarına da zorluk ve farkına
varmadan birçok sefaleti beraberin alıp gidiyor. Çünkü burası imtihan
dünyasıdır. İnsanlar dolayısıyla daha bencil ve ikiyüzlü yapıyor.
Bu yarış aynı zamanda insanlar
arasında bir rekabettir. Gurbete gelen insanlar, yeniden geldikleri yerlere
gitmek istemiyor. Çünkü büyük şehirlerde kaderlerini değiştirmişler, yeni bir
hayata başlamışlardır.
Yoksulluklarını zenginliğe
çevirmişler. Bunu unutmamak gerekir ki, hala orada yakınlarımız yaşamakta,
olumsuzluklarla boğuşmaktadırlar. Onların her biri bizim yaşadıklarımızı yaşamaya
devam ediyorlar.
Cümleten güzel BayRamlar dilerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder