ÖZGÜRLÜK, YASAK VE KORKU
Nurullah AYDIN
Evrenin sonsuz varoluşunda; galaksiler, yıldız kümeleri,
kuyruklu yıldızlar, sistemler, güneş, gezegenler ve dünya var. İnsanoğlu belli
süreli dünyada doğuyor, yaşıyor ve ölüyor.
Doğmadan önce nasıl bir boyutta ne olduğunu bilemediği gibi
bedenen öldükten sonra da başka bir formatta varolup olmadığını henüz
bilemiyor.
İnsan yaşadığı sonsuz evrenin dünya gezegeninde; sahip
olduğu akıl ve beş duyuyla kendini doğayı evreni anlamaya öğrenmeye bilmeye
çabalamaktadır.
Geçmişten günümüze değişmeyen merak etme gerçeği; bilimsel
çalışmalarda düşünsel çalışmalarda temel nokta olmuştur.
Dinler, felsefe, fizik, kimya, biyoloji bilim alanları;,
farklı cevaplar vermeye çalışmış ama açık ve net bir tespit yapamamaktadır.
Dünyada sınırlı süre yaşayan insan; özgürlükle yasaklarla
korkuyla yaşarken, mutlu olma-rahat etme-yaşadığını hissetme konularında da
aynı şekilde çaba içinde olmuştur.
Bunlar içinde yine insanlar için dinler, felsefe,
ideolojiler öneriler getirmiştir.
İnsanlar bu kavramlar arasında gidip gelmekte bazen
bocalamakta bazen ferahlamaktadır.
Ama gelgitli bu arayışlar kesin net açık bir düşünce inanç
ve yaşam ortamı sağlayamamıştır.
Ben ve öteki anlayışına dayalı dinler, ideolojiler;
insanları kin, nefret, öfke akımına sokmaktadır.
Benlik, ego, sömürü, istismar; yalan, talan, dolan anlayışı
ile insanlığı tehdit etmeye devam etmektedir.
Akla odaklananlar, beş duyuyu odak alanlar yanında, bunları
yok sayıp binlerce yıl öncesinin dini kitaplara ve o din temsilcisine odaklı
düşünen ve yaşayanlar; ikilem oluşturmaktadırlar.
Yaşadıkları dönemde insanları düşünce ve yaşayışlarıyla
aydınlatan insanlara; tapınma algısı, peşinden gitme, sözlerini kutsal görme
anlayışı tehlikeli bir şekilde sürüyor.
Evrenin sonsuz gerçekliğinde dünyada yaşayan insanlar; hala
gelişmiş-gelişmemiş, algılamış-algılamamış insanların peşinde sürüklenip
gidiyor.
İnsanların çoğu; yaşadığı çağın düşünce-bilim-sanat
gerçekliğinden habersizdir. Tapındığı
kişi, mal cinsellik veya şöhrette mutluluk arayanlar kısa dünya hayatından zevk
almadan ölüp meçhule gitmektedirler.
Aydınlatma çabasında olanların sesi, etkisi rolü ise sınırlı
kalmaktadır. Ancak yine de insanlığın kendini bulması aydınlatma çabasında
olanların mücadeleleri ile olmuştur olacaktır.
İşte Özgürlük haykırışı; bu nedenle, insanlık tarihinin
vazgeçilmez simgesi olmuştur.
Yasaklarla insanın kendini bulması kendine gelmesi çabası
engellenirken, korku verilmek istenir.
Psikolojik varlık olan insanın duygularıyla korku algısıyla
oynayanlar; sindirme, susturma ve köleleştirme düzenini kurabilmektedirler.
İnsanın özgürlüğün ne olduğunu, yasakların ne anlama
geldiğini, korkunun ne olduğunu hissetmesi; insanı insan olma gerçekliğine
götürür.
Okumak ve öğrenmek; bilmenin anlamanın ve gereğine göre
yaşamanın da temel çıkış noktasıdır.
Güneş; gezegeni dünyayı ışıklarıyla aydınlatırken,
insanların beslenmesi için bitkilerin hayvanlarında yaşam ortamını sağlar.
İnsanlar; aydınlanmanın ışıklarını varlığında hissettikçe,
başta kendisi olmak üzere diğer insanları da aydınlatabilir, doğayla barış
içinde, huzur içinde, mutlu bir şekilde yaşar.
Günün Sözü; Aydınlanmış insan
diğer insanları da aydınlatmalıdır.
24 Mart 2014-ANKARA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder