Savaş Konseyi ve No fly zone!
Bülent ESİNOĞLU
Savaş Konseyinin ses kayıtlarının, epey ses getireceğine ve
önemli sonuçları olacağına inanıyorum.
Bu ses bombasının kime yaradığına bakarak da, kimin
sızdırdığı hakkında bir kanaate de varabiliriz.
Savaş Konseyinin kendi aralarındaki konuşmalarını,
yorumlamadan önce, konseyin alt yapısı konusunda bir şeyler söylemek gerekir.
Savaş konseyinin bireylerinin kendi aralarında yaptığı
görüşmelerin, savaş kararı alacak bir heyete hiç yakışmadığını söylemek mümkün.
İfadeler ve karşılıklı sarf edilen sözlerden; bu çalışmayı
yapanların, böyle bir çalışmaya uygun alt yapıya sahip olmadıkları, bilgi
düzeylerinin böyle bir konuyu konuşacak kapasiteden yoksun olduklarını
gösteriyor.
Yaa diye başlayan konuşmalar, bir fikir tamamlanmadan bir
başka fikre ait ifadeler, karşıdakinin ne söylediğini anlamadan kendi
düşüncesini temellendirmeye çalışan söylemler, görüşmenin kalitesini aşağıya
çekiyordu.
Yani bir fikir, bir strateji üretmekten çok uzak olan bir
çalışma…
Gelelim bu konuşmalardan bizim çıkaracağımız sonuç ve
derslere…
Devlet memurları oturmuş, iktidarın seçim propagandasına
seçim malzemesi üretmeye çalışıyor. Genelkurmay II. Başkanı siyasetin göbeğinde
duruyor.
Oysa Genelkurmay Başkanı bir hafta önce, Suriye uçağı TSK
tarafından düşürüldüğünde, El-Kaideye yardım ediyorsunuz şeklinde gelişen
yorumlara, bizi siyasete karıştırmayın diyordu.
Genelkurmay II. Başkanı iktidar için Süleyman Şah Türbesi
üzerinden iktidara propaganda malzemesi hazırlıyor.
İkinci çıkarılabilecek önemli sonuç; 2011 yılında, da bunlar
Suriye’ye savaş açmaya kalkışmışlar, ordu buna bazı gerekçeler göstererek karşı
olmuş.
Anlaşılan odur ki; o zaman Genelkurmay Başkanı olan Sn. Işık
Koşaner bu işe karşı çıkmış.
Yaşar Günel ve Feridun Sinirlioğlu’nun konuşmalarından şunu
çıkarabiliyoruz.
Yakın zamanda, Amerikalılar ve ordunun yaptığı bir resmi
toplantı da, Amerikalıların, “No fly zone” ile ilgili bir talebin, toplantıda
bulunanlara dağıtıldığı söylüyor.
Yani bir Kürt Koridoru açılması meselesi, ABD tarafından
yeniden gündeme getiriliyor. Bir başka bakışla; ABD’nin Kür Koridorundan hiçbir
şekilde vaz geçmediği, bu konuda ısrarının devam ettiği ortaya çıkıyor.
Hakan Fidan ise, 2000’e yakın TIR’la silah gönderdiğini
itiraf etmiş oluyor. Artı kendisi için savaşa gerekçe üretmenin basit olduğunu
ifade ederek, iktidara psikolojik savaşta da yardımcı olduğunu dair ipuçları
veriyor.
Dört MİT elemanı sekiz füze attın mı algı yönetimi
tamamlanmış oluyor.
Asıl Türk Halkına ifşa edilen gerçekse, Davutoğlu’nun
ağzından geliyor. ABD Dışişleri Bakanı Kerry ile yaptığı görüşmelerden birine
atfen; Kerry’nin “siz Suriye’ye karşı savaş kararı alabildiniz mi, siz savaş
kararı alın gerisi kolay demeye getiriyor.” Yani Kerry Türkiye’nin savaş
kararı alamamasından mustarip.
Anlaşılan odur ki; çok kereler, ADB tarafından savaş kararı
alınması için zorlanmışlar.
Gerek ordudan gerekse halktan gelen muhalefet bunları
korkutmuş.
Kimin sızdırdığı konusu ise, şöyle bakmak gerekir; savaş
çıkmaması Türk Halkı ve Suriye halkının yararınadır. ABD ve Avrupa’nın
aleyhinedir.
Her yerde, halkını düşünen birileri elbet olacaktır. Bu
ülkede hainler olduğu kadar fedailer de vardır.
28.3.2014, bulentesinoglu@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder