EL ARABASI
Rıfat Serdaroğlu
Bazı siyasetçiler vardır, bunlar
aynen el arabası gibidirler.
Arkasından ittirirseniz yürürler
ve belki bir işe yararlar. Arkasından itmezseniz bıraktığınız yerde kırk sene
dururlar, yine kıpırdamaz ve hiçbir işe yaramazlar!
Fakat bunları arkasından ittirenin
aklı ve yönü karışıksa, yol yöntem bilmiyorsa işte o zaman milletin başına
büyük dertler açarlar.
Ahmed-i Sani’ nin fedaisi, Mam
Celal ile Kak Mesud’ un kardeşi, Obama’nın Pilli Tavşanı Kiziroğlu böyle
biridir. Reis abisi, Saraydan kaktırmazsa hiçbir iş yapamaz. Reis’in kafası
zaten doğuştan karışık!
Çocukken babası, komşu kızına
asıldığı için boynundan tavana asmış, dayısı son anda yetişip kurtarmış!
Gençliğinde kendisiyle, çevresiyle, ahlâk anlayışıyla, dürüstlük ile kavga eder
hale gelmiş!
Daha sonra Cumhuriyetin kurucu
ilkelerine- Türk’e-Türk Milletine karşı dururken, Gülbettin Hikmetyar-El Kaide-
Müslüman Kardeşler- El Nusra-Hizbullah ile gönül ilişkisi içinde olmuştur.
Bu ikili ve badem ekibi, yanlış
politikalarla çevremizde kavgalı olmadığımız tek komşu bırakmadılar.
Sınırlarımızı elek haline getirdiler.
Ortadoğu’nun tüm serseri-terörist-
manyak katilleri, ülkeye elini kolunu sallayarak girdiler. Büyük şehirlerimizde
bombalar patlamaya, insanlarımız yüzlerle ifade edilen sayılarla öldürülmeye
başlayınca, "Bize destek olun, teröre karşı bir ve beraber
duralım"ikiyüzlülüğünü Türk Milletine satmaya kalktılar.
Anadolu’da bir söz vardır; "Sarımsağı
nerede yediysen, git ağzını orada kokut!"Kimlere Tırlar dolusu silah,
bavullar içinde para gönderdiyseniz gidin onlardan yardım isteyin! Kimlerle
Oslo’da-İmralı’da-Kandil’de-Habur’da halvet olduysanız gidin onlardan yardım
isteyin. Kimlerle can cana, kucak kucağa olup Türk Ordusunun komuta heyetini
zindana attırdıysanız, gidin onlardan yardım isteyin!
Bu ikilinin ve badem ekibinin
önünde iki yol var;
-Ya Türk Milletinden özür dileyip,
çekip gidecekler,
-Ya da sonları tüm insanlığa ibret
olacak, ibret! Tercih onların…
PKK’nın Nebbaşları:
Ankara’da 10 Ekim’de yaşadığımız
büyük felâketten sonra, kimlikleri belirlenen canlarımız defnedilmeye başlandı.
Cenaze törenlerini içimiz yanarak, onlarla birlikte ağlayarak izliyoruz.
Bir şey daha izliyoruz! Hemen her
cenazede, tabutların üstündeki PKK veya DHKP-C paçavralarını görüyoruz! İnsan
ister istemez kendine soruyor;
Bu törene katılanların hepsi PKK’
lı mı?
Elbette ki değil! İşin doğrusunu
izninizle anlatmaya çalışayım.
54 Bin insanımızın hayatını çalan,
Türkiye’nin tüm gençlerine eğitim-sağlık-iş olarak harcanması gereken 400
Milyar Doları, boşa harcatıp heba ettiren dıştan kurmalı PKK denen uyuşturucu
kaçakçısı terör örgütü, her toplumsal olaydan bir pay kapmak ister. Her
cenazeye gönderilen 15-20 tane PKK’lı milis, tabutun üstüne hemen örgüt
paçavrasını örter, karşı çıkanı anında devre dışı bırakır, sloganlarla,
işaretlerle o cenaze topluluğunu PKK şovuna dönüştürürler.
Cenaze sahibi aile, kaybettikleri
canın acısından dolayı hiçbir şeyin farkında bile olmaz, televizyonda rezilliği
gören halk ürpererek bu olayı seyreder.
Bu alçakça kışkırtmayı dün
İstanbul-Ümraniye’de bir genç, PKK’nın kafasına geçirdi! Harun Katurlu adındaki
genç, Ankara’daki feci olayda babası Ahmet Katurlu’yu kaybetmişti! Cenaze
töreninde, babasının tabutunun üzerine
PKK paçavrası sermeye kalktılar.
Harun, o paçavrayı yere atarak bağırdı;"İstemiyorum sermesinler, babam
onların yüzünden öldü!"
Daha sonra kendisine taziye
ziyaretinde bulunmak isteyen Selahattin Demirtaş’ı da kabul etmedi…
Gerçek budur. Türk Bayrağının altında
yaşamayı şeref kabul eden İstanbul’daki işadamları, lütfen bu onurlu çocuğa
sahip çıkın. Onu da kendi evlatlarınız arasına alın. Size bu yakışır…
Değerli Okurlar;
Twitter kısa mesajında bile 160
karakter var, fakat cenaze evlerini, ölülerimizi bile istismar etmekten
utanmayan bu şerefsizlerde bir tek karakter bile yoktur. Nebbaş bunlar nebbaş…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder