Zahide UÇAR
Ulusalcı
kesildiler birden… “Bizim askerimiz-ordumuz” bile diyorlar. Oysa o askerin
şerrinden Bürüksel’in şefaatine sığınalı çok olmamıştı. F Çete ile birlik olup
askerlerimizi esir aldıklarını da çabuk unuttular.
Pilotlarımız
istifaya zorlandı. THY’de çalışan asker kökenli pilotlar işten çıkarıldı.
Yerlerine Yunan pilot bile aldılar. Deniz kuvvetlerinde “dümenini kırarcasına”
esir alınmayan komutan bırakmadılar.
Polis
“Erdoğan’ın deyimiyle” askerlikten yırttı(!).. Parası olan para karşılığı
askerlikten muaf oldu. Muaf olan çoğalsın diye, bankalar kredi bile verdi.
Parası olmayan askerlik yapsın dediler. Adalet duygusunu yok ederek, askerliğe
olan saygıyı bitirmek için algı operasyonu yaptılar.
Devrik
iktidarın birdenbire milli maske takması neyin nesidir? Söylemlere bakılınca şu
anda ülkenin en milliyetçi partisi AKP(!)… Bütün söylemleri bu doğrultuda
gerçekleşiyor. Katranı reçel diye pazarlama sürecine hoş geldiniz(!)..
Suriye’de
İŞİD’e vuruyoruz(!).. Türkiye’de uyuyan İŞİD hücrelerinden ne haber? İŞİD
Ankara’nın göbeğinde okul açıyor. İŞİD Konya’da, Yalova’da, İstanbul’da,
Ankara’da, Adıyaman’da… Onlara da bir el atsanız diyorum(!)… Hani Erdoğan’ın
bir türlü dili varıp terörist diyemediği için;
“Öfkeli
çocuklar” dediği cani yamyam çete…
Erdoğan
diyor ki;
“-Hatta
İstanbul’un ortasında silahla gezme cüretinde bulunuyor(!)..”
Sanki bu
tablo onların eseri değil, kendisi Merih’ten yeni gelmiş, konuşuyor…
Ya
Davutoğlu? O da etnik ve mezhep bölücülüğü yapanlardan hesap soracakmış(!)…
Yahu bunlar şaka gibi diyeceğim ama,
Şaka yapmak için de zeka lazım. Sizden önce bu
ülkede 35 etnik grup diyen mi vardı? Erdoğan her ağzını açtığında;
“Alevi-Sünni,
Kürt-Türk-Laz-Çerkes…” diye saymıyor muydu? Demek ki hesap sormaya Erdoğan’dan
başlayacaksınız(!)…
Sonra
PKK’ya vuruyoruz dediler… Kandil’e postacılık yapanlar, Kandil’de ki teröriste
“kazanılmış hak” diyerek maaş ödemeye devam edenler Kandil’i vurma kararı
alabilir mi? Yoksa vurmaya mecbur mu kaldılar?
Yeni dünya
savaşları terör ve algı operasyonları ile yürütülüyor. Gerçekler değil,
planlananlar gerçek gibi pazarlanıyor. Bütün insanlığın başına bela olan
terörün öncü gücü;
İletişim, basın
ve medya terörüdür…
AKP
iktidara geldiğinde bebek katili yakalanmış, PKK moral olarak çökmüş bir
örgüttü. Milli bir hükümet iş başında olsaydı bu fırsat değerlendirilirdi. PKK
emperyalist devletlerin taşeronu olması nedeniyle tamamen yok olmazdı ama, yeni
eleman kazanması engellenir, etkisiz hale getirilebilirdi. Akıl hocaları
küresel elit, ortakları F-CİA olunca, PKK’nın güç kazanması sağlandı. Güvenlik
güçlerinin eli-kolu bağlandı. PKK’lı katiller gizli tanık yapılarak esir alınan
askerler üzerinden askerin morali çökertilmeye çalışıldı. Ülkenin Genelkurmay
Başkanı;
“PKK’ya
karşı psikolojik operasyon üstünlüğünü kaybettik” mealinde açıklama bile yaptı.
Çünkü Ordu’nun psikolojik Operasyon birimi AKP hükümeti tarafından kapatıldı.
PKK’nın yaptığı bütün eylem ve cinayetlerden sonra AKP’li bakan ve sözcüleri,
yandaş medya birlik olup koro halinde; “Zamanlama
manidar…” çığlıkları atarak PKK saldırılarını Türk Askerine yüklemeye
çalıştılar. Kendi itirafları ile;
“PKK’nın
büyük şehirlerimizi silah deposu haline getirmesini” seyrederek ülkeye ihanet
ettiler.
Teröristler
ile iş birliği yapanlardan hesap soracaklarmış(!).. Sorun beyler, sorun… Yalnız
önce kendinizden başlayın hesap sormaya… Öcalan ile Kandil’in yılanları
arasında postacılık yaptınız. Habur’da bayrağımızı indirip teröristlerin
ayağına devletin valisini-hakimini-savcısını yolladınız. PKK’ya hamilik yapan
Barzani’yi kırmızı halılarda karşıladınız. Davutoğlu’nun “Kak Mustafa’sı…”
Barzani ile gurur duydunuz. Diyarbakır’da Türk Milletine meydan okurcasına
PKK’nın Türk askerine sıktığı kurşunlara övgü düzen Şivan Perver şarkıları ile
göz yaşları döktünüz. Yani PKK ile sarmaş-dolaş birlikteliğinizden 10 yıllık
dizi film çıkar. Bu durumda hesabı kendinizden sormalısınız.
Türk
Askerinin eli-kolu çözüldüğünde PKK’nın üstesinden gelir de, siz kendinize
düşen vazifeyi bir yapın bakalım. Mesela PKK’nın paralarının izini sürüp
dondurulması için gerekli yollara başvurun. Türkiye’de PKK ile bağı olanların
mallarına el koyun. PKK’ya yardım eden ülkeler yardımlarını sürdürdükleri sürece
terör anlaşmalarını askıya alıp dondurun. Türkiye’den “eğer kaldıysa” ihale
almalarını engelleyin.
AKP
öncüleri ve Erdoğan Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanma korkusu ile
İŞİD’e vurma kararı almak zorunda kaldı. Asker de bu zorunluluğu Türkiye lehine
değerlendirdi diye düşünüyorum. Çünkü AKP “öfkeli çocuklar” dediği İŞİD’e vurma
konusunda samimi olsaydı, Türkiye içindeki İŞİD hücrelerine de operasyon
yapılırdı. Yapılmıyor.
Aldığım
duyumlara göre askerler PKK ile ilgili raporları ültimatom verir gibi “devrik
hükümetin” önüne koymuşlar. Devrik Hükümet operasyona izin vermek zorunda
kalınca, halkın milli duygularına hitap ederek operasyondan seçim rantı elde
etmeye çalışıyor.
AKP yeni
vekillerini seçim bölgelerine gönderdi. Halk ile temas halinde nabız yoklaması
yapıyorlar. Olası bir erken seçim için hazırlık yapıyorlar. Milli söylemler ile
de milliyetçi oyların peşine düştüler. Kısacası; mecbur kaldıkları
operasyonların rantını yemeye çalışıyorlar. Malum, bunlar bir koyundan kırk
post çıkarıp pazarlamakta çok mahirdir.
13 yıl
önce morali çökmüş, lideri içeri tıkılmış bir terör örgütü vardı. Şimdi El
Kaide, Nusra, İŞİD sapkın terör
örgütleri de ilave oldu. 13 Yıl önce Güneyimizde bir devlet vardı. Şimdi YPG,
İŞİD, ÖSO, Nusra gibi terör grupları var. Yani en uzun sınıra sahip olduğumuz
Suriye sınırı da terörize oldu. Sınır kevgire döndü.
KİLİS’ten
Haber Var
2 gün önce
Kilis’te yaşayan bir okurum aradı. Bilinçli ve akıllı bir geç kızımız. Kilis’te
olanları anlattığında tüyleriniz diken diken oluyor. Diyor ki;
“-Kilis’te
biz ölüyoruz. Eli silahlı yabancılar her yerde. Bunlar gerçekten Suriye’den
gelen sıradan hakl mı? Yoksa YPG dahil, terörist gruplar mı? Kilis’in içinde
yolda yürürken eli silahlı bir Suriyeli silahı bir adama doğrulttu. Sonra
silahı sağa-sola yöneltti. Bir anda namlu üzerime doğruldu. Kendimi arabanın
arkasına yere attım. Eşyalarım etrafa savruldu. Bizler artık sokağa
çıkamıyoruz. Herkes kızına, çoluk-çocuğuna sokağa çıkmayın diye tembihliyor.
Kilis şu anda savaşın içinde ama kimse bilmiyor. Hiçbir basın yazmıyor.
Kilis’te Suriyeliler market-bakkal-konfeksiyon mağazaları açtı. Yerli esnaf
battı. Halk bilinçsiz. Gidip Suriyelilerden “ucuz” diye alışveriş yapıyor.
Suriyeliler işe alınıyor, Kilisliler işten çıkartılıyor. Aile yuvaları yıkıldı.
Eşini boşayan erkekler Suriyeli kadınlar ile evlendi. Kilis’te Suriyeliler
sığınmacı değil de, bizler sığınmacı gibiyiz. Suriyeliler bizlere diyor ki;
-Burası
yeni Suriye oldu. Burayı terk edin.
Birçok
Kilis’li can güvenliğim yok diye Kilis’i terk ediyor.”
Kilis’i
Kilislilerin terk ettiğini duyunca, Türkiye’nin Güney sınırı şaibeli diyen
emperyalist devletlerce nasıl bir oyun kurulduğunu da anlıyorsunuz. Terör ve
göçü kullanarak Güney illerimiz boşaltılıyor. Yerine gerçekte kimlerin olduğu
bilinmeyen birtakım insanlar yerleştiriliyor.
İçlerinde
ne kadar CİA, MOSSAD, MI6, Muhaberat, BND gibi istihbarat elemanı var
bilmiyoruz.
Bize AKP
Sultanlığının sunduğu Türkiye tablosu işte budur!…
İhanetin
bu kadar açıktan yapıldığı bir zaman sürecini Damat Ferit Hükümetinden beri ilk
defa görüyoruz. 12 yıldır bütün ihanet şebekeleri, ajan sivil kuruluşlar,
yazar-çizer takımı cesaretle ortalığa fırladı. Onlara göre Türkiye Cumhuriyeti
artık avuçlarındaydı. Türk Milletine meydan okuyor, sakladıkları kimliklerini
açık etmekten çekinmiyorlardı. Unuttukları bir şey vardı:
Bu
milletin binlerce yıllık kadim devlet geleneği…
Ve bu gelenek hücrelerine kodlanmıştır.
Abdullah
Gül Başbakan olduğu dönem bir arkadaşımın eşine aynen şöyle söylüyor;
“-Biz 40
yıl bu günler için hazırlandık. Sıfır hatayla geldik…”
Huber
Köşkünü işgal eden zavallı İngiliz Gülü… Siz 40 yılı uzun bir süreç sanıp,
binlerce yıllık bir devleti yıkabileceğinizi mi sandınız?
Zahide
UÇAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder