28 Ağustos 2015 Cuma

TÜRK MİLLETİNİ KABULLENEMEYENLER;.. A.Kemal GÜL

TÜRK MİLLETİNİ KABULLENEMEYENLER
A.Kemal GÜL
İhanet odakları iş başında.
Güzel ülkemin üzerinde toz toprak havada dönüyor. Ortam karmakarışık. Giderek kargaşa derinleşiyor. Ülkemde kokuşmuşluk var. Otobüsler yakılıyor. Polislerimiz, askerlerimiz şehit ediliyor. Havada ağır mı ağır kurşun kokusu. Patlayan bombalar. Parçalanan bedenler. Kandırılarak ölüme götürülen çocuklar… Büyük Türk Milletinin sağduyusuyla aşılması gereken ve insanın içini yakan acı olaylar… Namusuyla, onuruyla devletine bağlı her Türk vatandaşı bu aşağılık terör belasını aşmak için sağduyuyla kafa yoruyor.
Kandan beslenen ihanet odakları çok iyi bilirler ki ‘’Türk Milleti’’sözü, bu ülkedeki insanların birliğini ve beraberliğini gösterir. Türkiye Cumhuriyetini kuran ahalidir. Ümmetten millete dönüşümün ifadesidir.’’Türk’’ ifadesi de, anayasada tarif edildiği gibi, bu ülke vatandaşlarının uluslar arası ve ulusal kimliğidir.
Kendini aydın sayan birileri milletvekili yemin metninde Atatürk ilke ve inkılâpları için ‘’saçma sapan’’ diyebiliyorsa, yeminin Büyük Türk Milleti önünde yapılması söylemini ‘’ilkellik’’ olarak tanımlayabiliyorsa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milletinin değerlerini rencide eden, erozyona uğratan konuşmalara TV erde yer verilirse,  kan emici ihanet odaklarına fırsat ve cesaret verilmez mi? Bu davranışların hukuki karşılığı nedir, hukuk nerede?
Devlet adabından ve yönetiminden, içinde bulunduğu tarih ve kültürden habersiz, her şeye ticari kafa ile bakan, Cumhuriyet değerlerine saldırarak beslenen yönetimlerin itibar gördüğü ülkemde kan emici ihanet odaklarına gün doğmaz mı?  Haramzadelere gün doğmaz mı?
Henüz emekleme aşamasında olan demokrasimizde Türk seçmeni genelde hayal kırıklığına uğrar, kandırılır. Çünkü zayıftır, muhtaçtır, daha vahimi örgütsüzdür. Bir gerçeği vurgularsak, Türk seçmeni çoğu kez seçtiği vekillerinden, yöneticilerinden daha asil kalır, dürüst ve düzgün kalır, haysiyetli kalır. Seçilenler, yöneticiler demokratik sistemimizi olgunlaştırma adına ne yaparlar, ne gibi projeler üretirler/ geliştirirler, orta ve uzun vadede stratejiler nedir, bilinmez.  Politika üretmek, stratejik ve taktik geliştirmek yerine bağırıp çağıran politikacılarla nereye kadar gidersiniz.
   Açılım, çözüm, barış ve demokratikleşme süreçlerinden bahsediliyor. Bu süreçler adı altında üniter yapıyı bozma, federalleşme, ufalarak büyüme,  diğer bir ifadeyle kendi ülkesinin topraklarından bir bölümü Kürt etnisiteye bağlı özerk bir yapılanmaya çevirmek gibi anlaşılmaz garipliklerden bahsediliyor. Bu durum, vatana ortak aramanın diğer adı değil midir? Çözüm/ açılım süreci adı altında ‘’Türk Milleti’’ olgusunu ve onun değerlerini ortadan kaldırmaya çalışmak gibi bir aymazlığa düşmek değil midir?
Evet, Türkiye’deki parçalanmış, kokuşmuş ve çatışmacı siyasi ortamından kurtuluşun yolu ve başarılı olması adına en önemli unsur, evvela Türk milletine sarsılan ortak değerlerini ve zayıflayan birlik ve beraberlik ruhunu kazandırmak sonra da paralelcilerin ihaneti diye dillendirdikleri yaşanan aşağılık ve vahim bir süreci sonlamak, çöken devlet ve hukuk düzenini kurmaktır. İdeolojik körlükten kurtulup Türkiye’nin ulusal çıkarlarının yönünü tayin etmek ve sorunlara akılcı çözümler üretmek yeteneğine kavuşmaktır. Umutsuzluğa kapılmadan ‘’Atatürk’ün dediği gibi, Milletin istiklalini, yine milletin az-mü kararı kurtaracaktır’’sözünü eyleme geçirmektir. Türkiye’ye karşı yürütülen fiili saldırılara karşı akılcı hareket tarzı ‘’çözüm’’ inisiyatifinden vazgeçmemek, fakat bunu aktif bir terörle mücadele stratejisiyle birlikte yürütmektir. Hiçbir düşünce ve yaklaşım Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlığı, bütünlüğü, güvenliği ve ikbalinin üzerinde tutulmaz. İhanetin cezasını kesmek Yüce Türk Milletine düşer.
Türkiye’nin demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü alanındaki eksikliklerini gidererek, hiçbir ayrımcılığın olmayacağı ve tüm vatandaşların eşit hukuku paylaşacağı bir demokratik sistem inşa etmek olmalıdır. Yönetimlerde ‘’adalet ruhu’’ kutsiyet kazanmalıdır. Sesiz kitleye mensup sade bir Türk vatandaşı olarak ‘’çözümün özü’ de budur diyorum. Edep yahu!  diyorum.
***
Durum endişe vericidir. Çünkü terörden siyasi ikbal bekleyen siyasetçiler var… Siyasete, demokrasiye, ekonomiye, adalete güvensizlikten beslenenler var…
Kandan beslenen, ancak barış ve kardeşlik sözünü dillerinden düşürmeyen odaklar, devletimizin tüm kurumlarına ve teşkilatımızın kılcallarına giren örgütle de kol kola girerek ihanetle buluşan paralelcilerden pişkinlikle söz ediliyor…
Öyle ki, küresel ölçekte fitne, fesat ve çıkar amaçlı projelerden beslenen ihanet odaklarının sergiledikleri küresel bir savaştan ülkemiz de etkilenmektedir ve malum terörün ortasındadır. Asırlardır kardeş olmuş, komşu olmuş, dost olmuş, elleri birbirine kavuşmuş Türk Milleti birbirine düşürülmek istenmektedir. Buna karşılık bize düşen, siyasi ihanet odaklarının şirin sözlerine, sahte vaatlerine kanmadan, güzel yurdumuza fitne ve fesat tohumları ekmeye çalışan odaklara, haramdan geçinenlere hiçbir zaman fırsat tanımamaktır. Bu büyük ve insafsız oyuna karşı her daim basiretli olmaktır. Kararlı davranmaktır. Gün, birbirimize kenetlenme günüdür. Gün, kardeşliğimizi perçinleme günüdür. Gün, birbirimizin gözyaşına ortak olma günüdür. Gün, vahşete ve teröre karşı uyanık olma günüdür. Gün dayanışma günüdür, dirlik günüdür. Türk Milleti geçmişte olduğu gibi bugün de bütün bu badireleri sebatla, metanetle, sağduyu ile aşacak güçtedir. Biliyor ve inanıyoruz ki tarih boyunca yaşattığımız yüce değerler etrafında kenetlendiğimiz müddetçe hiçbir güç birliğimizi, dirliğimizi ve huzurumuzu bozamayacaktır. Daha güçlü ve huzurlu bir geleceğe bu birlik ve beraberliğimizle ulaşabileceğimizi unutmamalıyız. Yüreklerimizi dağlayacak, birlik ve dirliğimizi bozacak fitne ve fesat ateşleri körükleyen, kandan beslenenlere fırsat tanımamaktır; milli bütünlüğümüze sahip çıkmaktır.
***
Türkler ve Kürtler hep iç içe yaşadılar, kız aldılar/ verdiler, akrabadırlar, aynı dinin mensuplarıdırlar. Bu bin yıllık kardeşliktir, içiçeliktir. Türk Milleti’ne mensubiyetle tarihte var oldular. Bu netameli coğrafya parçasını ebedi yurt edinmenin birlikten, güçlü olmaktan geçtiğini görmeliler. Birbirini ötekileştirmeden sevgi bağlarını güçlendirmek siyasi önderlerin ana ilkesi ve hedefi olmalıdır.  Türkler bu toprakları ne Kürtlerden aldı, ne de değişik ad altında Türk Milletine mensup diğer unsurlardan. Anadolu’yu Türk Milleti namıyla Bizans’tan aldı ve yurt edindi, ebedi vatan edindi. Tarihi vesikalar ortada. Karadeniz’de halk ağzında güzel bir deyim kullanılır: ‘Akıllı olun akıllı !’’.
Ve unutmayalım ki altı asır süren ecdadımız Osmanlı imparatorluğunun mevcudiyetindeki asıl unsur, farklılıkları kaşıyan değil birleştiren, ayrılıkları kışkırtan değil bütünleştiren, kimlikleri tahrik eden değil millet kimliğinde barındıran, dirliği ve düzeni bozmaya kalkışana dersini veren bir yönetim tarzı anlayışının bozulmaya başlaması gerileme devrinin de başlangıcı oldu… Süreç sonuçta Osmanlının devamı Türkiye Cumhuriyeti Devletini tarih sahnesine çıkarttı.
Evet, Kendine yabancılaşmamış, milli değerlerini içselleştirmiş (dindar ya da değil, gerçek kimliğini gizleyerek ırkçılıkla suçlama şovuna soyunanların değil, namertlerin değil ) varoluş ıstırabıyla yoğrulan ‘’can’’lara, ‘’yiğit’lere ne kadar da ihtiyacımız var. Millet olarak bu netameli ve yaşlı coğrafyada güçlü kalmanın, ebedi kalmanın reçetesi, bir bilgenin ifadesiyle ‘’Birleyerek Oluşalım’’ ifadesinde billurlaşır, gerçek yerini alır.
 Bu reçete,’’Türk Ulusal Kimliğinin’’ reçetesidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder