KİM
İNANDIĞI YOLDAN DOLAYI ÖZÜR DİLER?
Cemal
ÇALIŞKAN
Türkiye’de
bir grup insan dinin ve dini tedrisatın zor olduğu dönemlerde milletin
çocuklarını hem maddi hem de manevi yönden yetişsinler diye karıncanın hacca
gitme hesabı, karınca kaderinde bu yola girenler ölümüne koyulmuşlar. Karınca
gibi ölürsem de bu yolda öleyim diyenler de olmuştur. Bu insanlara ve davalarına inanan varlıklı
insanlarda buraları maddi yönden destek olmuşlardır. Anadolu’daki iş
adamlarının önünü nasıl ki, rahmetli Erbakan hoca açmışsa, Anadolu’daki zeki
fakir öğrencilerin önünü de bu davaya yol açanlar açmıştır. Bir zaman gelmiş,
bunların eğitimde açtığı yerler kutup yıldızı olmuş, her eğitimci ve öğrenci
yönüne belirlemede buraları esas almışladır. Buralardan yetişenler maddi ve
manevi kazançla iki kanatlı olduğu için her açılan imtihanların ön sıralarında
yer almışlardır. Bunun böyle olduğunu askerîsi ve sivili öğrenmiştir. Bu
sebeple de çocuklarını bu insanların açtığı okullarda okutmak için yarış içinde
bulunmuşlardır.
Bu
iktidarla beraber bu insanlar, yasaların genişlemesiyle daha da ileri adımlar
atmışlardır. Yetiştirdiği elamanlar iktidarın teşvik ve arkasında durmasıyla
neredeyse askerleri bile hıza getirmişlerdir. Aynı kadro ne zaman ki,
AKP’lilerin hırsızlıklarını görüp yakalamasıyla iktidarın birinci derecede
hasmı olmuş, hatta yapabilseler devleti de bunlara hasım etmeye çalışmışlardır.
İktidar diyor ki, ey arkadaş sen benim emrimde olacaksın, devlet benim. Ben
demek devlet demektir, demeye başladılar. Benim dediklerimi yaparsan seninle
çalışırım, benim yanlışlarıma göz yummazsan hasmımsın, düşmanımsın demiştir.
Böylece bu hizmete çalışanları yardım edenleri birinci derece de düşmanı ilan
etmiştir. Enimse kimseyle bir alış verişim yoktur. Dışardan baktığım
kadarıyla….
“İmam-hatip
okullarının açılma amacı neydi? Tek kanatlı olmaktan milletin evlatlarını
kurtaracaktı. Bu görüşü savunanlar bu günkü iktidardır. Fakat sendikalarında,
belediyelerinde ve iş yerlerinde diğer kanadı temsil eden fikirleri temsil eden
gazete ve yayınlara kapılar kapatıldı. Yine eskiye dönüldü. Demek, bu işin
dindarı ve laik görüşlü olmak önemli değilmiş. Güç kimde ise, herkes onun
taktığı kanatla uçmaya mecbur oluyor.” Ülkeyi bu zihniyetten kurtaracak, vicdan
sahipleri seslerini yükseltmelidir.
17-25
Aralık olayındaki hırsızları yakalayanları, iftiralarla hapse atanlar, hapiste
haksızlık yaptıkları insanlara diyorlar ki “Bizde özür dilesinler de, bu
yaptığımız haksızlıklardan vaz geçelim”. Bu sözü anlayabilmek için barış yapmak
için çalmadık kapı bırakmayan iktidar sahipleri, 30 yılı aşkındır askere,
polise, devlet görevlisine ve sivil halka silah sıkan ve beşikteki bebe katli
kanlı katillere bu iktidar diyor ki, pişman olun da sizi affedeyim. Katiller ve
onların avenelerinin cevabı ise, biz bu yaptıklarımızı bilerek ve isteyerek
yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz. Hiçte pişman değiliz cevabını verdiler.
Pişman olsak dağa çıkmazdık. Diyenlerin gittiği yol yol değil. Bu gittikleri yolun ne dinde ne de toplumda
karşılığı yok. Âmâ adam bu yanlış yoldan
gittiği için pişman olmuyor. Devlete kafa tutarak silah gösterdi. Bugün ise,
iman yolunda çalışan insanlara “ benden özür dile de seni bağışlayayım,
diyorlar. Kabahatleri sizin hırsızınızı yakalamaktır. Karşı olduklarını
yakalamak için her türlü desteği verdin. Bunu dünya âlem biliyor. Ama senin
hırsızların varmış, onları da yakaladılar. O zaman arklarında durmadığın gibi
hırsızları yakaladıkları için cezalandırdın. Böylece devlette kelle koltukta
görev yapan insanların şevkini kırdın. Eğer anladıysan göklerde senden taraf
olmadı. O günden itibaren ülkenin başına çok şeyler geldi, geçti. Şimdi
diyorsun ki, dürüstlüğünü, iman yolunu bırak robot gibi benim elimde kukla ol.
Nazlı
Ilıcak yazısında şunları yazıyor. Mit memurlarını görevlendiriyor. Yakıp
yıkmada görev alıyorlar. Hatta ölümlerde meydana geliyor. Polis olaylara
katılan memurları yakalıyor. Mit bunlar benim görevlim dolayısıyla salıver
diyor savcıya. Savcı soruyor. Bunlar bu çalışma esnasında hainlerle ilgili bir
ipucu yakaladı mı? Mit yanıt veremiyor. Dolayısıyla yanıt alamayan savcı
soruşturma başlatıyor. Hatta izinlerde veriliyor. Ne olduysa bu esnada devlette
olması gereken şeyler tersine gidiyor. İçişleri bakanı ve Vali polislere,
savcının isteklerini yerine getirmeyin diyor. Normal bir demokrasi ülkesinde o
içişleri Bakanı ve Vali kodeste olması gerekirken onlarda değil de, devletin
işlemesi için görev yapanlar birer birer içe tıkılarak devlet mekanizması bozuluyor.
Kimsenin aklının ucundan bile geçmeyen şeyler yapılıyor devlette. Her defasında
da iktidar mecliste çoğunluğum var deyip, halkın desteği de yanımda deyip
yanlışlarını, adaletsizliklerinin açığa çıkan yönlerini kapatıyor. Cezadan
kurtuluyor. Bir zamanlar Mekke putperestlerinin arkasında da çoğunluk vardı.
Firavunun arkasında da çoğunluk vardı. Arkasında çoğunluğum var diye Firavunun
yaptıklarına haklılık payı kazandıramaz. Sütten çıkınca bütün kaşıklar aktır.
Önemli olan çıktığın sütü ak bırakmaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder