GEÇMİŞTEKİ BOZKIRA
BİR ZİYARET
Cemal ÇALIŞKAN
Günümüzden
181 yıl önce zamanın Padişahı tarafından Osmanlı ordusunun 70. alayının 4.
taburunda görev yapan Bozkırlıların savaşta gösterdikleri kahramanlık sonucu
Bozkıra Sancak vermiştir. Bu sancağın aslı Belediyede bulunmaktadır. Veriliş
tarih:1834 Tarihiyle tescillidir” Bozkırdan söz ederken uzun süre önce yazdığım
bir şiirden bir dörtlüğü buraya yamak istiyoruz. Bozkırın etrafı dağdır
geçilmez/ Her şeyden geçilir senden geçilmez/ Soysuz namertlere yaşam çekilmez/
Adın Bozkır fakat he taraf yeşil/ Bozkırı anlatırken Rum bir ailenin sineması
olduğu vakitten itibaren söz edeceğiz. İstiklal harbinde devletimiz yorgun ve
fakirdi. Bozkırda öyle. Fakat Devletimiz zenginleştikçe siyasiler rant elde
edecekleri bölgelere yatırımları yönlendiler. Bozkır gibi rant kazanç olmayan
bölgelere gereken ilgiyi göstermediler. Tıpkı petrol olmayan ülkelerdeki
halklara sahip çıkmayan Amerika gibiler.
Bir bahar mevsimi, yeryüzü yemyeşil
olmuş, canlanmış cuşe gelmişler. Ben varım yeniden dirildim diye haykırıyordu.
İşte böyle bir günde, zamanımızdan kırk yıl öncesini hayal ederek, yola revan
olmuşken hayal dünyasıyla bir Bozkır ziyareti” düştü gönülle. Yolculuk
Konya’dan Bozkır’a. Konya’da söz edeceğimiz mekânlar var. Geçmişte Bozkırlıların
anılarında yer almış olan yeler; Karatay
Belediyesi tarafından yaptırılan otogarın yerindeki, Eski Garaj vardır. Garajın
karşısında Akseli'lerin Kahvesini söylemek gerekir. Orası Bozkırlıların buluşma
mekânıydı. Kahvenin güneyinde Üç pınarlıların sahip oldu oteldi. Akselilerin
kahvesinde polisler bir arama yapmıştı. Adamın biri fötür şapkasını masaya
koydu. Belindeki tabancasını da çıkarıp şapkasının altına koymuştu. Polis
aramasını yapıp gidince, tekrar silahı şapkasının altında alıp beline koydu.
O
günlerde Başta Akseliler olmak üzere Bozkırlıların özelikle Konya’da sözü geçerdi.
Sözleri dinlenen insanlardı. Deccal lakabıyla meşhur olan Akseli hemşerimizin
adını duymayan yoktur. Geçmişte Bozkırlılar, gurbette ve askerlikte aynı
ana-babanın evlatları gibi kardeş gibiydiler. Bir yerde sözü dinlenen bir
Bozkırlı varsa, Bozkırlılar güvende demekti
Konya ilçeleri içinde, Bozkırlılar kendilerine en yakın hemşeri
olarak, Akören ve Hadimlileri görürlerdi. Onlar da bu düşünce içindeydiler.
Bozkıra giden anayola çıkınca sağımızda ve
solumuzda dükkânlar gözüküyor. Dükkânların üstlerinde “Bozkır” ismi çoğunlukta.
Elbette Bozkırlı esnaf varken başka bir esnafa alış veriş yapmak Bozkırlıya
yakışık almaz. Bozkırlı ve Hadimli Konya ve gurbette diğer hemşerilere göre
daha bir dost olurlar. Bu gün, bu düşüncenin devam etiği toplumlar Karadeniz
uşağı ve Doğulular devam ettirmekteler.
Konya’yı çıkıyoruz, iki tarafımız Konya
Şeker tarafından ağaçlandırılmış. Yol Çumra’ya. Çumra’dan Bozkır havasının
esmeye başladığı Sarı oğlana ulaşıyoruz. Bozkıra ayrılan yoldan ilerliyoruz.
Önce bu yolar şose denilen dar iki arabanın yan yana geçemeyecek kadar dardı. O
günlerde yol gürazgahında Motorlu araçlardan daha çok, yollarda eşek ve kağnı
arabaları görünürdü. Traktör yoktu. Daha çok tarlalarda öküzlerin çektiği sabanlar
ve pulluklar görürdük.
Yollardan
geçerken sağda ve solda Bozkır köylerinin isimleri yazan tabelalar bizi karşılıyor.
Bizde tanıdık arkadaşların köy ismini, yollarda görmek için daha dikkatli bakıyoruz.
Yolun sağ tarafında Boyalı, Ayvalıca, Kil dere ve Kayacılar köyler görülüyor.
Sol tarafın da ise, Kuzörön, Kınık ve acılar köyleri yer alıyor. İşte bu yollarda
girdikten sonra görsel olarak, metafizik duygular yükseliyor içimizde. Kendimizi
bir başka hissediyoruz.
Bu
sınırdan itibaren bahar yağmuru yağmaya başlamış gibi oluyor. Yolumuz
ilerledikçe çevremizdeki orman ve dağlar daha bir görünür oluyor. Dağlarda
çamlar ve meşelerin kokusu ruha ve burundan ciğerlerimize dolmaya başlıyor.
Aldığız oksijenler bollaşıyor. Böylece Bozkıra giriyoruz.
Cuma
günleri Bozkırın pazarını düşüyoruz. Bugünden daha çanlıydı. Antalya Yörükleri
bile ihtiyaçlarını Bozkırdan karşılardı. O günlerde sık sık kan daları yüzden
çay kenarında Cuma Namazı için abdest alanlar kurşunlara hedef olurdu. Şükür o
kötü adetler unutuldu.
Selçuklu eseri Çarşı camisine gidiyoruz. Tavanları,
minber ve mihrabı orijinal ahşaptandır. Bu caminin geçmişinde meşhur hocalar
görev yaptı. Bildiğimiz kadar en meşhuru
Fen ve Din ilmine hâkim ve öğrenci yetiştirmiş olan “Kör Tevfik" lakaplı
Tevfik efendidir. Konuşmasının bir bölümünde“şart mı önemlidir, yoksa farz mı? Abdest
namazın şartıdır. Abdest olmadan namaz kılınmaz. Şayet namaz dinin şartı
olsaydı. Dünyada Müslüman kalmazdı. Ahırlıya fetva için bir adam gelir.
Hanımına kızmış” eşekten inersem benden boş” demiş. Akrabaları fetvasını sorar.
Hoca “ Siz eşeği bir ağaç altına çekin. Adam ağaca geçsin, oradan insin” diye cevap verir. Camiden çıkıyoruz, Selçuklu
eseri kemerli köprüyü ziyaret ediyoruz. .
Bozkırın simgesi olan hükümet konağının yerinde
yelleler esmiş, O konak kevgir bina olup tavanları ve merdivenler tahtadandı.
Yürürken bina sallanır e sesler çıkardı. Bozkırın ortasında yükselen devasa bir
kaya vardı. Elli yıl önce Türkiye’nin durumu malumdu. Hapishanelere “Dam”
denirdi. Damın çatısı köylerdeki evlerin gibi topraktı. Bozkırda bıçakçılar,
semerciler terziler ve ayakkabı tamircileri vardı. Evlerin bahçelerinde
kavaklar olurdu. Cumaya pazar için gelenler eşeklerini kaklara bağlarlardı.
Onların yerine binalar yükseliş.
Esti bu sabah, bahar mevsimi,
Gönlümü yakıyor, bahar rüzgârı,
Coşuyor baharla gönlüm bu sabah,
Kış uykusundan Yer Gök uyanır.
Ne güzel ya Rabbi, bahar mevsimi
Ruhlara zindelik, güzellik verir,
Baharın kokusu ruhlara yürür,
Coşuyor ırmaklar, bahar sevinci.
Baharla tazelenir gönül karası,
Yağmurla gelen bereket güzel,
Güneşi, sıcağı, yağmurlar güzel,
Koşuşan çocukla baharda güzel!.
Ne güzel Rabbin, lezzetler bize,
Akıl bir güzel, nimetler sonsuz,
İnsanı yaratman gelmez ölçüye,
Seni tanımaya akıl yetişmez.
Bu bahar coşturur yaşayanları,
Tabiat yaşama heyecan katar,
Kırılan gönüller sevinçle coşar,
Baharla birlikte hayat yükselir.
Baharı tanıyan, bakar ve görür,
Yerdeki yeşillikle, donanır
büyür,
Akıl fark ediyor bu güzelliği,
Çocukla koşan ruhlar övünür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder