Prof. Dr. Birgül Ayman GÜLER
AKP yeni-anayasa istedi.
Yeni-anayasa, küreselcilerin 8. Dalga Anayasacılık dedikleri
şey, ulusal devletin ortadan kaldırmayı amaçlayan ve egemenliği ırk-etnisite
temelinde bölerek din-inanç-mezheplerin iktidar kavgaları devrini açan bir
perişanlık.
AKP bu trenin lokomotifi oldu. Atatürksüz anayasa diye
başladı, Türksüz olacak noktasına vardı. Başlangıcı da vardığı nokta da,
olmayacak iki duaya peşin peşin amin demekti. Bu düşüncelere karşı toplumdan
aldığı derin tepki, AKP’yi fena sarstı.
CHP – MHP bu trene vagon olmak için AKP ve HDP ile anayasa
uzlaşma masalarına oturdu. Türk ulusunun “n’oluyor orda?” diye sorması bile
yetti. Masalar darmadağın oldu, CHP ile MHP sarsıntılardan payını fazlasıyla
aldı.
Türkiye’nin yeni-anayasa saldırısını püskürtmesi, dünyanın
mazlum ülkeleri için de yeni bir nefes olacak. Küresel sömürgeciler, Libya’dan
Mısır’a, Irak’tan Suriye’ye yarattıkları vahşetin hesabını vermek zorunda
kalacaklar. Bunun için, yeni-anayasa saldırganlığını püskürtmek yetmez, tarihin
çöplüğüne göndermeyi başarmamız gerek. Daha epeyce işimiz var.
*
AKP şimdi bir adım geri çekildi, “partili
cumhurbaşkanlığı”ndan söz ediyor.
Onlara söyleyelim, uğraşmasınlar.
Cumhurbaşkanı bir “siyaset”ten gelebilir; ama cumhurbaşkanı
olan kişinin partililiğini sürdürmesi “devletin ve milletin temsilcisi olmak”la
bağdaşmaz. Bu sıfat belediye başkanlığında bile “seçilen belediye başkanı
seçildikten sonra partili olsa da artık tüm kasabanın/kentin belediye başkanı
olmalıdır” kabulüyle fiilen düşen bir sıfattır. Ülke yönetimi söz konusu olunca
o sıfatın fiilen düşmesi yetmez, hukuken de söze konu edilmemesi gerekir.
Bizim, devlet yaşamında siyasal bölünmüşlüklerin üstünde seyredecek bir makama
ihtiyacımız var; o makam cumhurbaşkanlığından başka hangisi olabilir ki?
Bırakın, memleketin yatırım ve hizmet işlerini başbakan ile
bakanlar, hükümet yapsın. Bırakın, farklı siyasal programlar, en iyi yolu
mecliste görüşüp tartışarak sürdürsün. Bir makam da, ülkenin yüksek çıkarını,
her siyasal görüşün içinde illa ki var olan doğru olan parçaları alıp
birleştirecek bilgeliği harekete geçirsin. Bırakın, her siyasal görüşün içinde
illa ki var olan yanlışlara karşı ses verecek dirençli bir bent olsun.
Cumhurbaşkanlığı çıpasını, şu ya da bu partinin programına değil, ülkenin uzun
vadeli yararına atsın. En temel ilkeler bakımından bu kadar büyük yarılmalar
yaşayan bu ülkede başka türlüsü, ülkemize kötülükten başka bir şey getirmez.
*
CHP genel başkanı, yüzlerce asker, sivil aydın Silivri’de
duymaz-görmez mahkemelerde perişan edilirken gömüldüğü suskunluğu bozmuş, şimdi
“bizi de hapse atsınlar” gibi tuhaf bir tepkiyle haykırıyor. Böyle yapıyor, ama
aynı anda da televizyon ekranında “yeni-anayasada ABD tipi başkanlık
getirsinler, görüşelim” diyor. Bu sözlerle 8. Dalga Anayasası’na teşne olduğunu
açığa vurduğu yetmiyor, üstüne bir de kuvvetler ayrılığının değil federalizmin
örneği olan ABD başkanlık rejimini görüşebileceğini söylüyor. Türk ulusu o
niyeti tarihe gömmeye başladı, bundan bile habersiz görünüyor ve AKP’nin yolunu
açıyor.
MHP temsilcileri, “biz anayasa uzlaşma masasından kalkmayız”
sözleriyle akıllarımızı zorlayan tavırlarının nedenini hala açıklamadılar. Son
zamanlarda “Başbuğ Türkeş başkanlık rejimi istiyordu” diye yüklenen AKP
sözcüleri karşısında sessizlikleri de dikkat çekiyor. Ama onlar şimdi kendi
parti-içi dertleri içine gömülmüş, Türkiye’nin sorunlarına ilişkin sözleri
yokmuş gibi görünüyorlar.
*
Evet, yeni-anayasacılığa karşı verdiğimiz mücadele,
gericiliğe ve bölücülüğe karşıdır; ama asıl küresel emperyalizme karşı
mücadeledir. Memleket içinde bunların partisi şu ya da bu imiş, fark etmez.
Parlamentodaki muhalefetin durumu şöyleymiş ya da böyleymiş, fark etmez. Bu
lokomotif şişti, vagonlarda da iş yok. Biz çabalarımızı yoğunlaştıracağız.
Gayrımilli anayasacılığa karşı ulusal egemenlik hakkımıza el koyulmasına niyet
etmişler hangi partide ve kimler ise, onlara karşı direnişimizi sürdüreceğiz.
Farkındayız, zaman Türk ulusundan yana işliyor.
Birgül Ayman Güler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder