2 HAZİRAN 2016
GÜNÜ ERMENİ SOYKIRIM İDDİALARINI İÇEREN ÖNERGEYİ KABUL EDEN SAYIN BUNDESTAG
ÜYELERİNE
AÇIK MEKTUP
Hayatta
ilk ücretli işim 1958 yılında, 18 yaşımda, Cambridge Üniversitesi’nde
mühendislik öğrenimime başlamadan hemen önce, ‘Praktikant’ olarak Essen
şehrinde Krupp şirketi ile idi.
Haziran
ayında Essen’e gelen üst düzey bir Türk bürokratın eşine refakatçi mütercim olarak
yardımcı olmuş, bu sayede hem Villa Hügel’deki yemeklere katılmış hem de
Alfried Krupp von Bohlen und Halbach ile tanışmıştım. (Fotoğrafta beyaz ceketli
genç adam, bugün76 !)
Eylül
ayında Türkiye Büyükelçisi İksel’in Rolandseck’teki rezidansında bir
resepsiyonda Başbakan Adenauer’ı gördüğüm için de kendimi çok mutlu hissettiğimi
hatırlıyorum.
Beş
yıl sonra, Dipl. Ing. olarak yine ilk görevim Münih’te Siemens A. G. şirketi
ile idi.
Yıllar
sonra yirmi yıl, 1975 – 1995, Avusturya’nın Steyr Daimler Puch A. G.’nin
traktör konusunda Türkiye temsilciliğini yaparken ülkenizi sık sık ziyaret
ettim.
Kısaca
ülkenizi, Alman insanını, kültürünüzü ve tarihinizi İYİ bilen bir kişiyim.
Gençliğimin
hobby’si 2. Dünya Savaşı idi. 2014 yılından beri bu konu üzerinde çalışıyorum,
kitaplarım yayımlanıyor ve üniversitelerde konferanslar veriyorum. Bu bağlamda
da NAZİ’leri ve faaliyetlerini yakinen incelemek fırsatım oldu.
Son
olarak, ülkenizi 5 yıl Türkiye’de onurla ve başarı ile temsil eden von Papen’i
ellili yıllarda tanımak bahtiyarlığına da erişmiş bir Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşıyım.
Sayın
Üyeler, 2 Haziran 2016 tarihli kararınızı okudum, Almanca, İngilizce ve Türkçe
olarak. Bir de şerefli bir subayınız olan Fritz Carl Endres’in 1916 yılında
Münih’te yayımlanmış die Türkei başlıklı kitabını okudum,
hem de birkaç kez ve çok dikkatli olarak.
Kararınıza
göre Osmanlı Devleti yetkilileri “1915 –
1916 döneminde” (Dönemi 24.4.1915 – 31.12. 1916 tarihleri arasında 20 ay
olarak kabul ediyorum) “bir milyonu aşkın” Ermeni’ye soykırım uygulayarak
öldürtmüş. Bunu da 1 milyon diye kabul ediyorum. Soykırım sonucu hayatını
kaybeden Ermenilerin sayısı ayda 50 000 olarak hesaplanıyor. (devamı yarın)
Sizler;
soykırım nedir, soykırım uygulamasında çok sayıda insan (Polonya’da 3 milyon
kişi; tarihi bir dünya rekorudur) nasıl öldürülür sorusunun cevabını dünyada en
iyi bilen kişilersiniz. Unutmuş olamazsınız. Çünkü, Almanlar, bu konuda, bir
daha benzerinin yaşanmayacağını umduğum bir deneyim sahibi olmuşlar ve özellikle
kitlesel insan öldürme konusunda uzmanlaşmışlardı.
Şimdi,
şöyle bir hesap yapıyor ve işin içinden çıkamıyorum:
Polonya’da
5 yılda (1940 -1944) ve 2. Dünya Savaşı’nın insan öldürmek konusunda en son
teknolojilerini kullanarak, 1915 yılı Anadolu’nun fiziksel koşulları ile
kıyaslanamayacak ölçüde daha geniş teknik donanıma sahip iken, ayda yine
(tesadüfe bakınız !) 50 000 Yahudi öldürülebilmiş. Üstelik NAZİlerin ırkçılığa
dayalı bir ulusal genosit politikası ilan edilmiş olmasına rağmen Hitlerin
güçlü Reich’ı ayda 50 bin kişi öldürebilmiş. .
1915
yılında, Almanya’nın müttefiki olarak, Karadeniz’e geçip Almanya’nın en büyük
düşmanı olan Rusya’ya yardım götürmek isteyen İngiliz ve Fransız donanmalarını
ölmek pahasına (kendi subaylarınız o olayın canlı tanıklarıdırlar)
Çanakkale’den öteye geçirmemek için 150 bin askerini Gelibolu yarımadasına hapsetmiş
Osmanlı, hangi teknoloji ile, doğru dürüst yolu bile bulunmayan doğu ve
güneydoğu Anadolu coğrafyasında, hangi silah ve askerlerle ayda 50 bin
Ermeni’yi katletmiş olabilir?
Bakınız
Alman subayı Binbaşı Fritz Carl Endres 1915 yılında İmparatorluktaki toplam 1.3
milyon Ermeni hakkında neler yazmış:
“Bütün Türkiye’de Ermeniler de benzer (Rumlarla
kıyaslıyor) bir rol oynarlar. Ari ırktan
eski bir kültür halkı olan Ermeniler, Küçük Asya’nın doğusunda yerleşmişlerdir.
Fakat Ari ırkının tüm özelliklerini, hep tipoloji olarak hem de tavır ve
davranış olarak kaybetmişlerdir… Komşuları
göçer Kürtlerle bitmek bilmez anlaşmazlıkları ve Anadolu’ya yönelik sinsi
İngiliz siyasetindeki rolleri yüzünden giderek artan biçimde bugünkü Türk
devlet yapısının esas gündemini teşkil ediyorlar… Ermeni sorununun makul bir
biçimde çözülmesi, onların milli bir devlet düşüncesinin gerçekleştirilmesinde
gönüllü beraberliğinin sağlanmasında yatıyor. Böylesi bir çözüm yolu, söz
konusu devlet düşüncesi için büyük bir avantaj da olabilecektir.
“Nüfusları bir
milyondan daha fazla olan Kürtler de, genel olarak Ermenilerin güneyinde yaşarlar… geri kültür seviyesinde, vahşi ve gaddardırlar…”
Endres,
Osmanlı imparatorluğunda Ermeni ve Kürt toplam nüfusunu 2 357 bin olarak
vermiş. Kürtleri 1 milyon 57 bin olarak kabul edersek geriye 1 milyon 300 bin
toplam Ermeni nüfusu çıkıyor. Ayrıca İstanbul şehrinde 180 bin Ermeni yaşıyormuş.
Kimse kılına dokunmamış.
Bunu yazan ve
1916 yılında Bavyera Prensine ithaf ederek yayımlayan, bir Alman kurmay subay,
3 yıl (1912 – 1915) Osmanlı ordusunda görev yapmış.
Tehcir
kararı nedeni ile Kuzeydoğu ve Doğu Anadolu’dan Suriye’ye doğru ilerlerken, tüm
askerleri Çanakkale dışında Irak, Filistin ve Romanya cephelerinde konuşlandığı
için Anadolu’yu boş, askersiz, bırakmak zorunda kalan Osmanlı ordusunun bu
durumu sonucu, meydanı boş bulan ‘vahşi
ve gaddar Kürtler’, Ermenilerle bitmek bilmez anlaşmazlıklarına yenik
düşerek, öyle ayda 50 bin değil ama, örneğin, beş bin Ermeni öldürmüş olamaz
mı?
Sayın
Üyeler, bu sorular benim kafamı karıştırdı: Yüksek Nazi Teknolojisi ile derli
toplu Polonya’da, ilan edilmiş ulusal soykırım politikası kapsamında, ayda ancak 50 bin Polonyalı Yahudi. Buna
karşı askersiz-silahsız ve motivasyonsuz Anadolu’da ayda elli bin Ermeni?
Pek inandırıcı gelmiyor. Adam gibi bilimsel
bir araştırma yapmadan, dedikodulara (Morgenthau – Johann Lepsius kaynaklı)
dayalı bir Bundestag Kararı’nı 2016 yılı Almanya’sına, saygın devlet adamı
Adenauer’in torunları sizlere, yakıştıramadım.
EİN
OFFENER BRIEF AN DIE BUNDESTAGSMITGLIEDER, DIE AM 2 JUNI 2016, DIE BEHAUPTUNG ÜBER
DEN VÖLKERMOND AN DEN ARMENIERN AKZPETIERTEN.
Mein erster bezahlte Job im Leben hatte ich 1958, als ich
18 Jahre alt war als Praktikant bei der Firma Krupp in Essen. Das war kurz vor dem Beginn meiner
Ingenieurausbilding an der Universität
Cambridge.
Während dessen begleitete ich die Frau eines hochränkigen
Beamten aus der Türkei als Dolmetscher in Essen im Juni und so nahm an einigen
Abendessen in der Villa Hügel teil und lernte Alfried Krupp von Bohlen und
Halbach kennen. (Der junge Mann in weißer Jacke auf dem Foto, ist heute 76!)
Ich habe auch in Erinnerung, wie glücklich ich mich
fühlte, im September den Kanzler Adenauer bei einem Empfang des türkischen
Botschafter Iksel (mein Onkel) an der Residenz in Rolandseck gesehen zu haben.
Fünf Jahre später, mein erster Job als Dipl. Ing war
wieder in Deutschland, bei Siemens A.G. in München. Viele Jahre später, als ich zwischen
1975-1995 bei der Firma Steyr Daimler Puch A.G. in Österreich arbeitete,
besuchte ich Deutschland wieder regelmäßig.
Noch als letztes bin ich ein Staatsbürger der türkischen
Republik, der das Glück hatte, in den fünfziger Jahren, Herrn von Papen
kennenzulernen, der Deutschland 5 Jahre lang in der Türkei mit Erde und Erfolg
vertreten hat.
In Kürze, kenne ich mich mit Ihrem Land, Ihrer
Mentalität, Ihrer Kultur und Geschichte gut aus.
Der zweite Weltkrieg war meine Jugendhobby und seit 2014
arbeite ich wieder an diesem Thema. Ich
veröffentliche Bücher und gebe Vorträge an Universitäten. In diesem
Zusammenhang hatte ich die Gelegenheit, die NAZIS und ihre Aktivitäten genau zu
untersuchen.
Geehrte Bundestagsmitglieder, ich las Ihr Urteil vom 2
Juni 2016 in Deutsch, Englisch und Türkisch. Ich las auch ein paar Mal und sehr
vorsichtig das Buch vom ihren ehrenvollen
Offizier Franz Carl Endres, das 1916 in München ein wichtiges Buch mit
dem Titel “die Türkei” veröffentlicht wurde.
Laut Ihrem Entschluss, ermorderten die Beamten des
Osmanischen Reiches während "1915 - 1916 Periode" (diese Periode
berechne ich als 20 Monate zwischen 24.04.1915 - 31.12.1916) "über eine
Million" von Armeniern durch Völkermord. Dies berechne ich als 1 Million.
Die Zahl der Armenier, die während des Völkermordes ihr Leben verloren, wird
monatlich auf 50.000 geschätzt.
Sie wissen am besten in der Welt, was Völkermord ist, wie
zahlreiche Menschen durch Völkermord getötet werden, (3 Millionen Menschen in
Polen ist eine historische Weltrekord).
Sie können es nicht vergessen haben.
Da Deutschland in diesem Bereich eine Erfahrung gewonnen hat, die
hoffentlich nie mehr in ähnlicher Weise erlebt werden wird und die Deutschen
insbesondere auf Massenmord sehr viel gelernt haben.
Ich versuche es zu verstehen, komme aber nicht klar.
In Polen in 5 Jahren (1940 -1944) und sogar durch den
Einsatz neuester Technologien des Zweiten Weltkriegs in Bezug auf Tötens, wo
die technische Ausstattung viel umfangreicher war als die anatolischen
Bedingungen 1915, betrug die Anzahl der ermorderten monatlich 50.000 Juden. Trotz
der Verkündung einer Nationalpolitik von NAZIS, die sich auf Rassismus beruhte,
konnte das mächtige Reich von Hitler 50.000 Menschen im Monat töten.
1915, als Verbündeter von Deutschland, stationierten die
Osmanen 150 000 Soldaten an Gallipoli, um die britischen und französischen
Flotten davon zu verhindern, durch das Schwarze Meer nach Russland, dem größten
Feind Deutschlands, Unterstützung zu bringen.
(Ihre deutsche Offiziere sind die
lebenden Zeugen dieser Ereignisse). Wenn dies der Fall ist, wie konnten die
Osmanen die Ausstattung, Waffen und Soldaten zur Verfügung haben, um 50.000
Armenier monatlich in den tiefsten Ost- und Südostanatolien zu töten?
Hier ist ein Ausschnitt von dem, was der deutsche
Offizier, Major Franz Carl Endres, 1915, über 1.5 Millionen Armenier im
osmanischen Reich schrieb:
"In der ganzen
Türkei, spielen die Armeniern, wie die Griechen eine ähnliche Rolle. Armenier,
ein altes Volk der arischen Kultur, sind in der östlichen Kleinasien
angesiedelt . Aber sie verloren die
Merkmale der arischen Rasse, bezüglich Typologien, sowie Einstellungen und
Verhaltensweisen. Wegen ihrer endlosen Streitigkeiten mit ihren wandernden
kurdischen Nachbarn und ihrer Mitwirkung bei der heimtückischen Politik von
Groß Britanien gegenüber Anatolien, repräsentierien die Armenier zunehmend den
wichtigsten Punkt der Tagesordnung des derzeitigen türkischen Staates. Eine vernüftige Lösung des Armeniern Problem
liegt in freiwilliger Zusammenarbeit von Armeniern um Bildung eines nationalen
Staates. Eine solche Lösung würde auch ein großer Vorteil für den sogenannten
Staat.”
“Die Kurden mit ihrer mehr als eine Million Bevölkerung, leben im
Allgemeinen südlich von Armeniern ...
kulturell sind sie weniger entwickelt, sie sind wild und grausam ..."
Endres hat die Gesamtbevölkerung der Armeniern und Kurden
im Osmanischen Reich als 2 357 000
angegeben. Wenn wir die Kurden als 1 057
000 annehmen, wird die Bevölkerung von Armeniern 1 300 000 betragen. Ausserdem lebten 180 000 Armenier in Istanbul,
wo sie nicht belastet wurden.
Dies wurde von einem deutschen Stabsoffiziere geschrieben
und 1916 mit der Widmung an den bayrischen Prinzen veröffentlicht. Dieser
Offizier diente 3 Jahre (1912-1915) in der osmanischen Armee.
Um die Deportationentscheidung zu folgen, wanderten die
Armenier vom Nordosten- und Ostanatolien nach Syrien. Währenddessen waren die
osmanischen Soldaten entweder in Çanakkale, oder in Irak, Palästina und Rumänien
stationiert. Anatolien war leer,
unbewachnet und ohne Soldaten. Kann es
sein, dass die “wilden und grausamen” Kurden die Situation ausnützen wollten
und ihre endlosen Streitigkeiten mit Armeniern zu erliegen vielleicht nicht
50.000 aber 5.000 Armeniern monatlich ermorderten?
Geehrte Mitglieder, diese Fragen haben mich verwirrt: Mit
Hilfe von neueren Ausrüstung der NAZI Zeit, in moderneren Polen, unter der Verkündung
einer Nationalpolitik für Völkermord betrug die Anzahl der toten polnischen
Juden monatlich 50 000. Wie kann im
Gegensatz in Anatolien die Anzahl der toten Armeniern das gleiche sein, ohne
Waffen, Soldaten und Motivation?
Ist es nicht plausibel. Im Jahre 2016 sollte eine
Entscheidung des Bundestages sich auf wissenschaftlichen Forschungen beruhten,
nicht auf Gerüchte (Morgenthau - Johann Lepsius Herkunft). Als Enkelkinder des angesehenen Staatsmann
Adenauers sollten Sie besser recherchieren.
***
1981 YILINDA
ADALET GAZETESİNDE YAYIMLANAN BİR YAZI
1974 – 1982 yılları arasında ADALET Gazetesinde BİZ BİZE
BENZERİZ başlıklı köşemde yazılar yazmıştım. Bir yazımın başlığını hatırladım: Türk Tarih Kurumu'na düşen Görev.
Yazıda bakınız neler önermişim:
“Türk Tarih Kurumu'nu tarihi araştırmalar yapmak üzere
Atatürk kurmuştur. 1981 yılı Atatürk Yılı'dır. Bu yıla aynı zamanda 'Ermeni
Teröristlerinin Yılı' da demek mümkündür. Çoğu Beyrut doğumlu, tarihi
geçerliğini araştırmak gereğini duymayan, 25 yaşlarında Ermeni teröristler 1981
yılında artan bir şekilde Türk diplomatlarına karşı eylemler tertiplemişler
bilmedikleri olayların intikamını almak hevesi ile kan kusmuşlardır. Bu
eylemlerin gerisinde kimler vardır? Eylemleri kim finanse etmektedir? Dahası
Ermeniler “intikam alıyoruz” derken neyin ve kimin intikamını almaktadırlar?
“1981 yılında Ermeniler, bilinmeyen kaynakların da
desteği ile günden güne yeşererek Türk diplomatlarını hedef almaya devam
etmektedir.
“1981 Atatürk yılında, tarihi gerçeklerin su yüzüne
çıkmasından yana olduğu için Türk Tarihi Kurumu’nu kuran Büyük Atatürk’ün de
samimi bir arzusu olacağından hiç şüphe etmediğimiz, bir görev düşmektedir;
Türk Tarih Kurumu’na: Ermeni olaylarının tarihi gerçeğini uluslararası bir
düzeyde ele alarak ortaya çıkarmak ve yapılacak tüm araştırmaları büyük bir
tarafsızlık ve bilimsellik içinde yaparak dünya kamuoyuna arz etmek. Bu amaçla
çeşitli uluslararası bilim adamlarını (varsa Ermenileri de) tebliğ vermek üzere
davet etmek ve en az iki yabancı dilde yayın yapmak…
“Konu ile o tarihte ne Türk Tarih Kurumu ne de başka bir
yetkili ilgilendi. Bizler de takipçisi olmadık.” Bu yazının son cümlesinin
tarihi 2000 yılı. ADALET’teki köşe yazısını Demokrat Türkiye Dergisine taşımışım,
2000 yılında. 1981 yılında ben de çoğu yazarlarımız gibi BEN yerine BİZ diye yazardım !
Türk Tarih Kurumu Ermeni sorunu ile ilgili çok kitap vd.
yayımladı ama İngilizce yayın ben görmedim. Daha çok çeviriler ve Türk
yazarlarının Türkçe yayınları.
Bu arada saymak ve hatırlamak istemediğim kadar yabancı
ülkenin parlamentosundan “Türkler, en az bir milyon Ermeni’yi soykırım uygulayarak
öldürmüştür” iddiasının kabulü kararı çıktı. Yani, Ermeni iddiaları
doğrulanıyor. Bu gidişle 50 yıl sonra NAZİ Almanya’sı ile 1915 Osmanlı devleti
ikiz kardeş ilan edilecek. Nokta.
Digitürk’te son aylarda birkaç kez verilen çok güzel bir
film vardı: UNITED. 1958 yılında uçak kazası geçirerek oyuncularının hemen
hemen tümünü kaybeden Manchester United’ın öyküsü. Filmde antrenör yeni
futbolculara çok basit bir anlatımla nasıl gol atılacağını anlatıyor: “Topu alacaksın. Pasını vereceksin. Golü
atacaksın !”
İşte böyle yalın düşünen insanlara 1915 yılında Türklerin
Ermenilere soykırım uygulamadıklarını anlatarak anılan parlamento kararlarını
ters yüz etmek durumundayız. Bunun en yanlış yöntemi de söze, “Ama onlar da
daha çok sayıda Müslüman Türk öldürdü” ile başlamaktır. Dinlemiyorlar bile.
Önerim: “Türkiye’de 1.5 milyon Ermeni vardı” (“Topu
alacaksın”), “Tehcire gönderilen Ermeni sayısı 500 binden azdı” (“Pasını
vereceksin”) ve “Tehcir sonunda Suriye’ye en az … bin Ermeni sağ salim varmıştı”
(“Golü atacaksın”). Bugün “1.5 milyon Ermeni” üzerinde bir mutabakat var gibi.
Diğer iki konu üzerinde yoğunlaşmalıyız, ki tükürdüklerini yalasınlar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder