TÜRK MİLLETİNİ KABULLENEMEYENLER
A.Kemal GÜL
İhanet
odakları iş başında.
Güzel
ülkemin üzerinde toz toprak havada dönüyor. Ortam karmakarışık. Giderek kargaşa
derinleşiyor. Ülkemde kokuşmuşluk var. Otobüsler yakılıyor. Polislerimiz,
askerlerimiz şehit ediliyor. Havada ağır mı ağır kurşun kokusu. Patlayan
bombalar. Parçalanan bedenler. Kandırılarak ölüme götürülen çocuklar… Büyük
Türk Milletinin sağduyusuyla aşılması gereken ve insanın içini yakan acı
olaylar… Namusuyla, onuruyla devletine bağlı her Türk vatandaşı bu aşağılık
terör belasını aşmak için sağduyuyla kafa yoruyor.
Kandan
beslenen ihanet odakları çok iyi bilirler ki ‘’Türk Milleti’’sözü, bu ülkedeki
insanların birliğini ve beraberliğini gösterir. Türkiye Cumhuriyetini kuran
ahalidir. Ümmetten millete dönüşümün ifadesidir.’’Türk’’ ifadesi de, anayasada
tarif edildiği gibi, bu ülke vatandaşlarının uluslar arası ve ulusal
kimliğidir.
Kendini
aydın sayan birileri milletvekili yemin metninde Atatürk ilke ve inkılâpları
için ‘’saçma sapan’’ diyebiliyorsa, yeminin Büyük Türk Milleti önünde yapılması
söylemini ‘’ilkellik’’ olarak tanımlayabiliyorsa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti
ve Türk Milletinin değerlerini rencide eden, erozyona uğratan konuşmalara TV
erde yer verilirse, kan emici ihanet
odaklarına fırsat ve cesaret verilmez mi? Bu davranışların hukuki karşılığı
nedir, hukuk nerede?
Devlet
adabından ve yönetiminden, içinde bulunduğu tarih ve kültürden habersiz, her
şeye ticari kafa ile bakan, Cumhuriyet değerlerine saldırarak beslenen
yönetimlerin itibar gördüğü ülkemde kan emici ihanet odaklarına gün doğmaz
mı? Haramzadelere gün doğmaz mı?
Henüz
emekleme aşamasında olan demokrasimizde Türk seçmeni genelde hayal kırıklığına
uğrar, kandırılır. Çünkü zayıftır, muhtaçtır, daha vahimi örgütsüzdür. Bir
gerçeği vurgularsak, Türk seçmeni çoğu kez seçtiği vekillerinden,
yöneticilerinden daha asil kalır, dürüst ve düzgün kalır, haysiyetli kalır.
Seçilenler, yöneticiler demokratik sistemimizi olgunlaştırma adına ne yaparlar,
ne gibi projeler üretirler/ geliştirirler, orta ve uzun vadede stratejiler
nedir, bilinmez. Politika üretmek,
stratejik ve taktik geliştirmek yerine bağırıp çağıran politikacılarla nereye
kadar gidersiniz.
Açılım, çözüm, barış ve demokratikleşme
süreçlerinden bahsediliyor. Bu süreçler adı altında üniter yapıyı bozma,
federalleşme, ufalarak büyüme, diğer bir
ifadeyle kendi ülkesinin topraklarından bir bölümü Kürt etnisiteye bağlı özerk
bir yapılanmaya çevirmek gibi anlaşılmaz garipliklerden bahsediliyor. Bu durum,
vatana ortak aramanın diğer adı değil midir? Çözüm/ açılım süreci adı altında
‘’Türk Milleti’’ olgusunu ve onun değerlerini ortadan kaldırmaya çalışmak gibi
bir aymazlığa düşmek değil midir?
Evet,
Türkiye’deki parçalanmış, kokuşmuş ve çatışmacı siyasi ortamından kurtuluşun
yolu ve başarılı olması adına en önemli unsur, evvela Türk milletine sarsılan
ortak değerlerini ve zayıflayan birlik ve beraberlik ruhunu kazandırmak sonra
da paralelcilerin ihaneti diye dillendirdikleri yaşanan aşağılık ve vahim bir
süreci sonlamak, çöken devlet ve hukuk düzenini kurmaktır. İdeolojik körlükten
kurtulup Türkiye’nin ulusal çıkarlarının yönünü tayin etmek ve sorunlara akılcı
çözümler üretmek yeteneğine kavuşmaktır. Umutsuzluğa kapılmadan ‘’Atatürk’ün
dediği gibi, Milletin istiklalini, yine milletin az-mü kararı
kurtaracaktır’’sözünü eyleme geçirmektir. Türkiye’ye karşı yürütülen fiili
saldırılara karşı akılcı hareket tarzı ‘’çözüm’’ inisiyatifinden vazgeçmemek,
fakat bunu aktif bir terörle mücadele stratejisiyle birlikte yürütmektir.
Hiçbir düşünce ve yaklaşım Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlığı, bütünlüğü,
güvenliği ve ikbalinin üzerinde tutulmaz. İhanetin cezasını kesmek Yüce Türk
Milletine düşer.
Türkiye’nin
demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü alanındaki eksikliklerini
gidererek, hiçbir ayrımcılığın olmayacağı ve tüm vatandaşların eşit hukuku
paylaşacağı bir demokratik sistem inşa etmek olmalıdır. Yönetimlerde ‘’adalet
ruhu’’ kutsiyet kazanmalıdır. Sesiz kitleye mensup sade bir Türk vatandaşı
olarak ‘’çözümün özü’ de budur diyorum. Edep yahu! diyorum.
***
Durum
endişe vericidir. Çünkü terörden siyasi ikbal bekleyen siyasetçiler var…
Siyasete, demokrasiye, ekonomiye, adalete güvensizlikten beslenenler var…
Kandan
beslenen, ancak barış ve kardeşlik sözünü dillerinden düşürmeyen odaklar,
devletimizin tüm kurumlarına ve teşkilatımızın kılcallarına giren örgütle de
kol kola girerek ihanetle buluşan paralelcilerden pişkinlikle söz ediliyor…
Öyle ki,
küresel ölçekte fitne, fesat ve çıkar amaçlı projelerden beslenen ihanet
odaklarının sergiledikleri küresel bir savaştan ülkemiz de etkilenmektedir ve
malum terörün ortasındadır. Asırlardır kardeş olmuş, komşu olmuş, dost olmuş,
elleri birbirine kavuşmuş Türk Milleti birbirine düşürülmek istenmektedir. Buna
karşılık bize düşen, siyasi ihanet odaklarının şirin sözlerine, sahte
vaatlerine kanmadan, güzel yurdumuza fitne ve fesat tohumları ekmeye çalışan
odaklara, haramdan geçinenlere hiçbir zaman fırsat tanımamaktır. Bu büyük ve
insafsız oyuna karşı her daim basiretli olmaktır. Kararlı davranmaktır. Gün,
birbirimize kenetlenme günüdür. Gün, kardeşliğimizi perçinleme günüdür. Gün,
birbirimizin gözyaşına ortak olma günüdür. Gün, vahşete ve teröre karşı uyanık
olma günüdür. Gün dayanışma günüdür, dirlik günüdür. Türk Milleti geçmişte
olduğu gibi bugün de bütün bu badireleri sebatla, metanetle, sağduyu ile aşacak
güçtedir. Biliyor ve inanıyoruz ki tarih boyunca yaşattığımız yüce değerler
etrafında kenetlendiğimiz müddetçe hiçbir güç birliğimizi, dirliğimizi ve
huzurumuzu bozamayacaktır. Daha güçlü ve huzurlu bir geleceğe bu birlik ve
beraberliğimizle ulaşabileceğimizi unutmamalıyız. Yüreklerimizi dağlayacak,
birlik ve dirliğimizi bozacak fitne ve fesat ateşleri körükleyen, kandan
beslenenlere fırsat tanımamaktır; milli bütünlüğümüze sahip çıkmaktır.
***
Türkler ve
Kürtler hep iç içe yaşadılar, kız aldılar/ verdiler, akrabadırlar, aynı dinin
mensuplarıdırlar. Bu bin yıllık kardeşliktir, içiçeliktir. Türk Milleti’ne
mensubiyetle tarihte var oldular. Bu netameli coğrafya parçasını ebedi yurt
edinmenin birlikten, güçlü olmaktan geçtiğini görmeliler. Birbirini
ötekileştirmeden sevgi bağlarını güçlendirmek siyasi önderlerin ana ilkesi ve
hedefi olmalıdır. Türkler bu toprakları
ne Kürtlerden aldı, ne de değişik ad altında Türk Milletine mensup diğer
unsurlardan. Anadolu’yu Türk Milleti namıyla Bizans’tan aldı ve yurt edindi,
ebedi vatan edindi. Tarihi vesikalar ortada. Karadeniz’de halk ağzında güzel
bir deyim kullanılır: ‘Akıllı olun akıllı !’’.
Ve
unutmayalım ki altı asır süren ecdadımız Osmanlı imparatorluğunun
mevcudiyetindeki asıl unsur, farklılıkları kaşıyan değil birleştiren,
ayrılıkları kışkırtan değil bütünleştiren, kimlikleri tahrik eden değil millet
kimliğinde barındıran, dirliği ve düzeni bozmaya kalkışana dersini veren bir
yönetim tarzı anlayışının bozulmaya başlaması gerileme devrinin de başlangıcı
oldu… Süreç sonuçta Osmanlının devamı Türkiye Cumhuriyeti Devletini tarih
sahnesine çıkarttı.
Evet,
Kendine yabancılaşmamış, milli değerlerini içselleştirmiş (dindar ya da değil,
gerçek kimliğini gizleyerek ırkçılıkla suçlama şovuna soyunanların değil,
namertlerin değil ) varoluş ıstırabıyla yoğrulan ‘’can’’lara, ‘’yiğit’lere ne
kadar da ihtiyacımız var. Millet olarak bu netameli ve yaşlı coğrafyada güçlü
kalmanın, ebedi kalmanın reçetesi, bir bilgenin ifadesiyle ‘’Birleyerek
Oluşalım’’ ifadesinde billurlaşır, gerçek yerini alır.
Bu reçete,’’Türk Ulusal Kimliğinin’’
reçetesidir.