15 Nisan 2015 Çarşamba

AK PARTİ DOĞRU VE YANLIŞI., Cemal ÇALIŞKAN

AK PARTİ'NİN DOĞRULARI VE YANLIŞLARI
Cemal ÇALIŞKAN
“Meğerse hepsi taktikmiş, Aldatılmış enayi yerine konulmuşuz. Yetişmiş genç kadroları kullanmışlar.”Prof Niyazi Öktem ”Birden kral olduğumu fark ettim. Devlet benim”14. Louis Fransa kralı
İktidar partisi bir zaman sonra devlete hâkim olduğuna inandı ve buna kani oldu. İşte buradan itibaren doludizgin kimseye kulak asmadan sağa, dışarıya bakmadan danışmanlarının ve parti kurmaylarının söylediklerini sanki düşmandan mal kaçırma hızıyla uygulamaya koydu. Bu arada fincanlı katırları ürkmüş filan önemli değildi. Çünkü bütün ipler ellerindeydi. Nerede kendisine ve projesine engel gördüyse vatan haini veya başka bir yaftayla isimlendirmeyi uygun gördü. Hala seslerini kesemediklerini de mahkemeleri kafasına göre dizayn ederek istediğini hapsettirdi, istediklerini de damda çıkardı. Bu arada parti içinden ve akıl sahibi insanların iyi ve kötü her bir uyarıya kulak vermek yerine, o söz söyleyenleri azarlayarak, onların sesinden daha yüksek sesle küçümsemeye ve aşağılamak adına lakap taktılar. Böylece ülke birlik beraberlikten her geçen gün biraz daha uzaklaştı. Olmadığı kadar savruldu.
Bu savrulma esnasında içeride kendisine %.50 s’n’ düşman yaptı. Bu sivri söylemler dostluğu değil, düşmanlığı pekiştirmek için bilinçli şekilde kullanıldı. Bu millet ihtilal öncesi ancak düşman eliyle böyle yapılmıştı.
İktidarın İlk iki döneminden toplumun bütününe yakını memnundu. Demek ki, Hz. Ömer adaletine benzemeye çalışan vicdan sahipleri varmış. Bize öyle gelmişti. Ne zaman ki, iktidar askerleri ve mahkemeleri kendi hâkimiyetleri altına aldı, herkesi kendilerinden korkar hale getirdiler. Kendi gizli gündemlerini devletin her kurumuna icraata koydular. Ülkesi için şehit olanlara değil, başka devlet kurmak için soyunan çetelerin sözcülerine rağbet ettiler. Vatan evlatlarını kalleşçe şehit edenler güruhlara değer kaygısı oluşturdular.
Seçim konuşmalarında dini referans almayacak dediler, her konuşmalarında dini kullandılar, dinin özünden uzaklaşarak her tarafa şekilden ibaret olan dini görünür kılma çabasından hiç vaz geçmediler. Kendi dini anlayışlarından olmayan anlayış sahiplerini dışladılar. Tarih boyunca ve günümüzde en kanlı boğuşmalar fark din yorumlarında çıktığını unutturmaya çalıştılar. İnançların devlet yönetimine taşınmasının yanlış olduğunu söyleyenlere türlü yaftalarla susturdular.
Ak parti kendisine her muhalif sese dinden bir alıntıyla yanıt vermeye kalktı. Dini getirip siyasetin ortasına oturttu. Fakat siyasi etiğe ve ahlaka gelince selefleri kadar ahlaklı davranamadılar. Menderes” Avrupa’dan gelen oğlu ticaret yapmak isteyince, Menderesin yanıtı “ben başbakanlık görevinde olduğum sürece Türkiye’de ticaret yapamazsın”  demişti. Bunların normal akıl seviyesindekiler filan devlet eliyle büyük mal varlıkları edindiler. Bu iktidar taraftarları tarafından dinsiz görülen Hasan Ali Yücel Millî Eğitim Bakanıyken “oğluyla bir başkası dışarıda burslu okumak imtihanda eşit puan alır. Yetkililer kimi gönderelim diye sorarlar. Bakan Hasan Ali yücelin cevabı” Benim oğlum kalsın, diğerini gönderin “olur. Bunlar geleceği tehlikeye atarak işe yaramaz yakınlarını imtihansız olarak devletin kritik yerlerine yüksek maaşlarla yerleştirdiler. İslam ahlakını akıllarına getirmediler. Siyasette hakkaniyet ölçüsüne uygun davranmadılar. Allah, akrabaya sahip çıkmamızı emrediyor diye yedikleri kul haklarına dini referans gösterdiler
            Böyle giderse bir zaman sonra milletin bir kısmı“ Hristiyanların dediği gibi Bizanslıların külahını görmektense, Müslüman sarığına razıyız” dedikleri gibi,  insanlar Ak parti yanlışından askerleri özler hale gelebilir. Devlet terbiyesi ve umuru görmüş insanlar,  devletin ve Meclisin yıpratılmasına bu kadar göz yummamalıdır. Bir günde çıkardıkları kanunu aynı gün iptal edip onun yerine yenisini yapamaz. Kanunların gün üç kere değişime uğradığı cumhuriyet boyunca bu iktidarda görüldü.
            Türkiye Cumhuriyeti dıştaki Müslümanlara katkı yapmaya devam etmelidir. Son yüzyılda İslam âleminin ittifak edebilmesi için imkânlar var oldu. Fakat bunları bazıları kendi egoları yüzünden heba etti. Suriye ve Mısırı felakete sürüklendi. Libya’dan Türkler kovulur hale geldi. Ortadoğu’da bütün kapılar kapandı. Seksen beş yıllık ihvana diktatörlerin bile veremediği zararı bu kafa verdirdi. İHA başkanı Bülent Yıldırım,” Mavi Marmara gemisini organize eden kişidir. Sözleri” Biz hiçbir zaman Suriye’de iç savaşı istemedik. Kimin İstediğini Ak partililer millette açıklamak zorundadır. Ne olursa olsun, Suriye ile diplomatik ilişkiler kesilmemeliydi. Mısırda İhvan seçimlere girmek istemiyordu. Türkiye’nin zoruyla, yani Tayip beyin zoruyla girdi. Türkiye mavi Marmara davasında Filistin’e büyük haksızlık yaptı. Uluslararası mahkemeye belgeleri göndermedi. Bunlar söylediklerinin aksini yapıyorlar.  Münafık üç alametinden biri yalan söylemek değil mi? Üst perdeden konuşarak hak sahiplerini haksız çıkarmak peygamberi ahlaka yakışmaz.
İşte yüksek sesle İsrail ve Amerika düşmanlığı yapanlar birşeyi başaramayınca, şimdi paralel yapı diye yel değirmenlerine savaş açtılar. Hayırlı olsun.
***
MİNARE VE EZAN,
MÜEZZİN GÖRMEK

Bu ses ne diyor, hiç düşündün mü?
Ezan sedasıdır, sakın yanılma,
Sen hiç uğradın mı cami yoluna;
Gel de kurtul diyor, mübarek ezan.

Bu ses nedir,  dalga dalga yayılır;
Mümin münafık birbirinden ayrılır;
Gerçek inananlar yola koyulur,
Gel de kurtul diyor, mübarek ezan.

Ne zamandır, hala kulak vermedin,
Bir türlü sen, bu çağrılara uymadın;
Niçin yaratılış olan gayeni bilmedin,
Gel de kurtul diyor, mübarek ezan.

Hele bir kere düşün, ecdadı -atanı;
Bu ses için asırlarca düşmanla savaştı,
Tarihler dolusu tarihe zaferler yazdı,
Gel de kurtul diyor,  mübarek ezan.

Artık yeter müezzin tembelliği bitmeli;
Güzel minareler müezzinler görmeli,
Ezanla cami, din istismarı bitmeli,
Gel de kurtul diyor, mübarek ezan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder