CAYDIRICI OLAMAYAN DIŞ POLİTİKA
Prof. Dr. Mustafa E. ERKAL
Hocalı şehitlerini rahmet ve saygı
ile anıyoruz. Dünyanın neresinde Türk varsa; 23 yıl önce gerçekleşen ve 613
soydaşımızı kaybettiğimiz bu insanlık dışı cinayetleri ve katliamı çevresine
tanıtma görevi vardır. Kana susamış Ermeni militanlarının bu alçakça ve
insanlık dışı soykırımını sadece telin etmekle, salon toplantılarıyla yetinmekle
şehitlerimize görevimizi yapmış sayılamayız. Çevremizdeki ve yurtdışındaki
yayın organlarında, görüntülü ve yazılı basında sivil halka yönelmiş bu
katliamı açık ve öz bir şekilde, aşırı ayrıntıya girmeden, israrla ve bıkmadan
ele almalıyız. Yaşayanlar şehitlerine lâyık olabilirlerse yaşamanın bir anlamı
olabilir; yoksa hayat boş geçmiş sayılır.
***
Yine Malatya civarında iki askeri
uçağımızı kaybettik. Dört değerli subayımızı şehit verdik. Daha önce de o
bölgede uçağımız düşmüş veya düşürülmüştü. Sabotaj olup olmadığı
açıklanmamıştı. Bu defa da birilerinin aleyhine rapor hazırlanabileceğini hiç
düşünmeyelim. Uçakların modernleştirilmesinde sorunlar olabilir; ama asıl
dikkatler Malatya Kürecik Üssüne ve Suriye’ye çevrilmelidir.
***
Ortadoğu politikamızın tutulacak bir
tarafı kalmamıştır. Bize yakışmayan, itibar ve güven kaybettiren, çelişkilerle
dolu, ciddiyetten uzak ve mezhepçi bir çizgi izlemiştir. Bir dönem El Nusra ve
IŞİD’e dolaylı veya dolaysız destek ve yardımlarda bulunduk. Yaralıları tedavi
ettik. Daha sonra IŞİD karşıtı peşmerge ve PKK’ya Ayn-el Arap (Kobani) ‘da
destek olduk. Silahlı peşmerge ve PKK’lıların yasalar çiğnenerek Suriye
topraklarına topraklarımızdan geçirilmesine izin verdik. Sayın Başbakan’ın
Kobani’de IŞİD ile savaşan peşmergelerin alınlarından öptüğünü ifade eden
beyanları basında yer aldı. Böylece IŞİD’in hedefi haline de geldik.
Sultanahmet’teki turizm polis bürosu dahil bir çok yere yapılan saldırıda
IŞİD’in izine rastladık. Gelişmelere ciddi olmayan, duygusal ve Sünnici bir
yaklaşım sergiledik. Bu yanlış ve çelişkileri İslam’ı kullanan, ama İslamcılık
iddiasındaki bir mahalle derneği de yapabilirdi. Suriye’de Esad yönetimini
kınayın, destek de vermeyin; bunlara diyecek yok...Ama ABD’den daha fazla Esad
düşmanlığı ve milletlerarası hukuku hiçe sayar şekilde Türkiye’nin itibarını
kırmak neden?
Süleyman Şah Türbesinin ve
Karakolunun başına gelmedik kalmadı. Daha önce baraj suları dolayısıyla
mecburen yeri değiştirilmiş ve Suriye hükümeti ile anlaşma yapılmıştı. Bu defa
yanlış politikalarla IŞİD’in hedefi olunca; Türk toprağı -Türkiyeli toprak
değil- olan türbe ve karakolu terk edip askeri geri çektik ve binayı da yıkıp
gittik. Bu defa Suriye sınırları içinde sınırımıza 200 metre mesafede bir
araziyi üstelik sahipli bir alanı işgal ettik. Bunun hangi akla hizmet ettiği
anlaşılır gibi değildir. Türkiye’yi işgalci konumuna sokan, gecekondu kurar
gibi komşu ülkede davranış sergileyen bir zihniyete ülke yönetimi ve dış
politika nasıl teslim edilebilir? Bu ülke böyle tavır ve politikalara acaba
lâyık mı?
Suriye’de Süleyman Şah Türbesi ile
doğan toprak kaybımız ilk değildir. Ege’de bizim karasularımızda olan küçüklü
büyüklü 16 ada ve adacık ve 1 kayalık Yunan işgali altındadır ve terk
edilmiştir. Bu ada ve adacıklarda Yunan askeri birlikleri vardır ve hava
sahamız askeri helikopterlerle sürekli delik deşik edilmektedir. İç siyasi
çatışma ve kavgalardan fırsat bulup gerçekleri göremiyoruz. Ülke çıkarlarını
koruyacak iradeyi de zaman zaman gösteremiyoruz. Tabii ki milliyetçiliği reddeden
bir anlayışın ülke çıkarlarını koruması da zorlaşmaktadır. Bu ve benzeri
çelişki ve yanlış politikaların cevabını 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerinde Türk
Milleti sandıkta vermek durumundadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder