13 Ekim 2014 Pazartesi

İNSANDA ÂLEMLER GİZLİDİR; A. Kemal GÜL

İNSANDA ÂLEMLER GİZLİDİR
Çoğu zaman insan, kendinde var olan değerleri ortaya çıkaramadan bir gün bile yaşamamış gibi sessizce gider bu dünyadan. Mevlana ne güzel söylemiş; ‘’ altın sandık içinde olsa, kapağı açılıp keşfedilme ve o içeriden ben değerliyim diye bağırıp dursa, kıymeti olur mu? Mutlaka keşfedilmesi, değerinin bilinmesi gerekir. İnsan da böyledir ve büyük bir cevher taşır. Ancak keşfedilmesi, işlenmesi, kömürden elmas çıkarılması gibi parlatılması gerekir. İnsan, dünyadaki telefon ağının yüz katı büyüklüğündeki telekomünikasyon ağına sahip beyninin işlemesi için harekete geçmesi sağlanmalıdır.
İşte ‘’ insanda alemler gizlidir’’ sözünün anlaşılabilir olması için motivasyon/ isteklendirme denen desteğin insana verilmesi gereği bu sebepledir. Bu aynı zamanda eğitim dediğimiz disiplinin özüdür.
Bu disiplinin ve yönlendirmenin hayata geçirilmesinde olumsuzluklara yer yoktur. Ruhların incinmişliklerine, kırılganlıklara, düşmanlıklara yer yoktur. Doğru düşünce ve duyguların filizlenmesini önleyerek mutsuz ve başarısız bir hayata imza atmanın yeri yoktur.
Bu anlayış ve kavrayış içeriğinde, bir kısım sorunlarla başlayan yeni eğitim ve öğretim yılının başarılı olması temennisinde bulunarak bazı realitelere değinmek istiyorum.
Eğitim dinamiğinin, motor gücünün pozitif motivasyon olduğu vazgeçilemez bir realite gerçeğinden hareketle birkaç yaşanmış örnek üzerinde duralım:
Tük iye’ye Japonya’dan bir eğitim heyeti gelir. Temas ve incelemeler yapacak, neticeyi yetkililere aktaracaktır. Gerektiği kadar da ikili iş birliği gerçekleştirilecektir. İşler buraya kadar çok iyi…
Japon heyeti, yurdumuzun bazı bölgelerinde gerekli incelemelerini yapar; sonra bakanlıkta toplanırlar. Heyetin hakkımızdaki tespiti ilginçtir: ‘’sizin çocuklarınızda milli şuur yok.’’
Bizimkiler şaşırır! ‘’Bizim çocukların damarlarındaki kan milli duygumuzun kaynağıdır’’derler. Yine de fazla ses çıkarmazlar, ne de olsa misafirdirler! Bizimkiler sorar, ‘’peki, sizin gençlerinizde milli şuur var mıdır’’?
Japon uzmanlar anlatmaya başlar: Biz gençlerimize ilkokula başlamadan ‘’şok testler’’uygularız. Mesela uçak gibi hızlı giden trenlerimize bindirir, bir tur yaptırırız. Çok katlı yollardan geçen tren, onları şöyle bir sarsar. Mini mini çocuklarımız teknolojinin bu baş döndürücü neticesini görerek şok olurlar.
Bu şoktan sonra Hiroşima’ya götürürüz. Bölgeyi aynen koruruz. Bombalanmış bu bölge hakkında bilgilendirir, değil hayvan, bitkinin bile yeşermediğini gösteririz. Ve deriz ki,’’eğer sizler çalışmaz, sizden öncekileri geçmezseniz vatanınız, işte böyle düşmanlar tarafından bombalanır. Hiç bir canlı yaşayamayacak biçimde size bırakıp giderler. Çalışırsanız, bindiğiniz hızlı trenleri bile geçerek yeni vasıtalar yaparsınız. Gerisi sizin bileceğiniz iş.’’Çocuklarımız bununla ikinci bir şok daha yaşarlar. Sizlere şunu hatırlatırım ki, Türkiye’de birçok teknik elemanlarımız bulunmaktadır. Bunların her hangi birine bu konuyu sorabilirsiniz.
Bizimkiler şaşkınlık içinde sorarlar: ‘’Peki ya Türkiye için tespitiniz var mı? Varsa gözlemleriniz nedir?
Japonlar: ‘’elbette var’’derler.’’bizimkinden çok daha önemli.’’Bir tanesi Çanakkale Savaşlarının olduğu bölge. Bu bölge gençlerinizin şok olması için yeter de artar bile. Bir metre kareye altı bin merminin düştüğü savaşta, Türk’ler her şeye rağmen galip çıkıyor, olamayacağı olur hale getiriyorlar. En son teknolojiye ve donanıma meydan okuyarak, inancın galip geldiğinin ispatını yapıyorlar. Üstelik karşılarında tek bir düşman değil, müttefik güçler, sizin tabirinizle’’ yetmiş iki millet’’var.
Evet, metre kareye altı bin mermi! Bileniniz var mıydı?...İnanç ve cesaretin zaferi…
Eğitimin motor gücünü oluşturan milli haysiyet, milli onur, milli şuurla donanımlı olunca, Japon karınca misali çalışıp üreterek, Japon mucizesini yaratmıştır.
Yüce Peygamberimiz,’’diğer ümmetlerden daha ileri, güçlü silahlara sahip olmayan ümmetime şefaat etmem’’ diyor. İşte bu emrin ışığında ve Kur’an Dininin İlme, düşünce üretmeye verdiği önemin çok yerinde yorumlanması sonucudur ki, Türk-İslam Medeniyeti asırlarca o eşsiz adaletiyle dünyaya hükmetmiştir. Osmanlı teknolojiye, sanayiye büyük önem vermiştir. Osmanlı tekstilde ve silah sanayinde fevkalade gelişen bir büyümeyi takip etmiştir. Harp stratejilerine topu sokmuş, nice zaferi topun tehtitinden doğan psikolojik üstünlük ve karşı cepheyi delme gücünü de elde etmiştir. Osmanlı Devleti büyük bir ekonomi, teknik ve askeri güçtür. Bu sayede Kanuni devrinde Hint Okyanusunda on dokuz yıl tam teçhizatlı bir donanmayı hazır tutmuş, Büyük Cava Adası Müslümanlarını Haçlı Hollanda saldırılarına karşı korumuştur…
Tabiatıyla O sevgi medeniyeti Osman Gazi’nin ellerinde bir filize, o filiz bir fidana, o fidan göklere dal budak saran toprağın, denizlerin yüzünü kaplayan Kafkas Dağlarından Alpleri, Fırat, Dicle’den, Coşkun Tuna’ya, hâsılı büyük bir çınara dönüşmüştü. Bu büyük çınarın, Selçuklu Devleti, Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti hep bu çınarın gölgesinde kan dökmeden, sevgiyle, barışla hep geleceğe yürüdüler. Bu çınarın gölgesinde ayrım yoktur, bu çınarın gölgesinde ayrımcılık yoktur, bu çınarın gölgesinde zulüm yoktur, ötekileştirme yoktur. Bu görkemli çınarın gölgesinde Süleymaniye vardır, Selimiye vardır. Bu büyük çınarın gölgesinde Mostar Köprüsü vardır, Drina Köprüsü vardır…
Eğitimde milli şuurdan uzaklaşan Osmanlı’nın son döneminde Türkçenin, buna bağlı olarak Türk Düşünce’sinin ve bilimsel gelişmenin duraklaması ve hatta gerilemesi sonucunda Osmanlı İmparatorluğunun her alanda geriye düştüğünü, diğer büyük devletler tarafından parçalandığını biliyoruz…
Şuurlu ve kaliteyi öne çıkaran eğitim demek, milletin değerleriyle bezenmiş kaliteli bir yaşam demektir. Unutulmasın ki bu milletin evlatlarını yıllarca özlerinden koparmaya çalışmışlar ama başaramamışlar, bundan sonra da başaramayacaklardır. Türk Millet zorlukların insanı olup, bu zorlukları da aşarak okuyup makamlara geldiğinde Türk’e has sistemini de kuracaktır.
Unutulmamalıdır ki,’’Türk Milleti’nin kökleri tarihin derinliklerinde, dalları ise göklerde olan ulu bir çınar ağacı gibidir. Bu çınar ağacı, kökleri ile tarihimizin derinliklerinden beslenirken gövdesi ve daları ile daima daha yükseklere uzanacaktır.’’
Eğitim hizmeti, kendi çarkından geçen insanları ortak duygu ve düşünce birliğine sahip kılmalı, onlara çağdaş ve uygar insanlar olarak bir ve beraber olma bilincini kazandırmalıdır. Bu bakımdan Türk Milli Eğitimi gerek genel eğitimde gerekse mesleki eğitimde milli, üniter, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti esaslarını yüreklerine sindirmiş, çağdaşlaşmayı ve ‘’muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmayı’’amaç edinmiş Türk İnsanını yetiştirmelidir.
Unutmayalım, ‘’alt yapısı olmayan büyüklük hayalleri küçüklükle biter… Küçük insanların büyük gururları olur’’…
Yazımızı Hacı Bayram Veli’nin hikmetli bir sözüyle bitirelim:
‘’Kibir bele bağlanan taş gibidir. Onunla ne yüzülür ne de uçulur’ ve ne de ‘’Türk Milleti’nin büyüklük sırları’’anlaşılır.
A.Kemal GÜL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder