İslâm bir Din'dir; ideoloji değil!..
Doç. Dr. BEKIR ÇINAR*
İdeoloji kelimesi, sosyal bilimlerde en çok kullanılan fakat
anlamı Türkiye özelinde en az bilinen bir kavramdır.
Bunun sebebi insanlar kendi düşüncelerinin ideoloji olduğunu
reddedip başkalarının ideolojik bakış açısına sahip olduğunu kabulden
kaynaklanmaktadır. Türk Dil Kurumu ideoloji kelimesini ‘siyasi veya toplumsal
bir öğreti oluşturan, bir hükûmetin, bir partinin, bir grubun davranışlarına
yön veren politik, hukukî, bilimsel, felsefî, dinî, moral,
estetik düşünceler bütünü' olarak tanımlamaktadır.
İdeoloji kavramının tarihi gelişimine bakılırsa, daha çok
iktidar ile ilgilidir ki, ‘egemen grupların iktidarlarını meşrulaştırmak' için
kullanılmaktadır. Meşruluğu sağlayacak her türlü inanç, olgu, kavram burada
‘doğruluğu kendinden menkul' ve kendine karşı konulamayacak şekilde yeniden
üretilir ve genelleştirilir. Kendisine muhalif görülen her düşünce, inanç ve
yaşam tarzı aşağılanarak ötekileştirilir, etkisizleştirilir. Toplumda var olan
duygu, düşünce ve inançları kendi penceresinde tekrar üreterek meşrulaştırır.
Siyasi konumlarını korumak ve pekiştirmek için davranışlarını meşrulaştırmak
için mitoslar ve yeni değer yargıları üretilerek hızlıca toplumda yayılması
sağlanır. İdeolojilerle sağlanan taraftarlık ve aidiyet propaganda kuvvetiyle
daha da müsamahasızlaşırlar ki bu ideolojiden daha çok bazı grupların lehine
maddi menfaatler elde etme ve bu grupların çıkarlarını korumaya dönüşür. Bu
yolla kendi iktidarını korumak için yeterli derecede meşruiyet sağlamamış ve
diğerlerini de ötekileştirerek değersizleştirmiş, elinde yeterince baskı
grupları toplamış iktidar ideolojiyi bir araç olarak kullanarak egemenlik
alanlarını sürekli genişletirler. Bu durumu Karl Mannheim ‘İdeolojilerin egemen
grubun çıkarlarını korumanın dışında bir görevi yoktur.' diyerek açıklar. Buna
ek olarak da Althusser ‘Devletin ideolojik aygıtları üzerinde egemenlik
kuramayan bir sınıf, devlet iktidarını koruyamaz.' diyerek iktidarı korumanın
yolunun ideolojik araçlara sahip olmaktan geçtiğini gösterir. Bundan dolayı
iktidarlar, demokratik siyasal sistemler dışında, muhaliflere tahammül
edemezler çünkü onlar ideolojiye iktidarın egemen olmasına engel olurlar, üstün
ideoloji ortaya çıkamaz. Oysa iktidarın korunması için iktidar tarafından
üretilen üstün ideolojiye ihtiyaç vardır.
İSLAM İDEOLOJİK BİR ARAÇ YAPILIRSA...
Emeviler ilk defa Müslüman topluluğu devletli bir
sistemle yönetmeye başladıkları devleti kurduklarında varlıklarını
sürdürebilecek bir ideolojiye ihtiyaç duydular ve İslam'ı
ilk defa din kisvesinden çıkararak ideoloji elbisesine büründürdüler. Amaçları
İslam'ın esaslarına göre bir devlet sistemi kurmaktan daha çok kendi
iktidarlarını sürdürmekti. Onlardan sonra da Müslüman topluluklar farklı ad ve
unvanlarla anılan devletler tarafından yönetildiler. Hemen hemen hepsi, gerek
gördüklerinde, İslam'ı bir ideoloji olarak kullanmaktan çekinmediler. Bu durumu
Sasani krallarından Ardaşir, oğlu Şapur'a ‘Kıymetli oğlum, din ve hükümet kız
kardeştirler, biri diğerinin yardımı olmadan hiçbir şey yapamaz. Gerçekte din
yönetimin temeli, yönetim de dini koruyan bekçidir. Temeli ve koruyucusu
olmayan hiçbir şey varlığını sürdüremez dağılır.' der. Gerçekte dinin varlığını
sürdürmesi için hiçbir zaman devlete ihtiyacı olmamıştır. Fakat devlet
iktidarını sürdürmek isteyenler tarihte hep dini kendi çıkarları için bir
ideoloji olarak kullanmışlar ve günümüzde de devam etmektedirler.
Konu İslami devlet ya da İslam devleti gibi sık sık kullanılan
kavramlara getirildiğinde özellikle daha dikkatli olunması gerekir. Haşa,
bazıları belki de farkında olmayarak, Hz Peygamberi (sas) ‘devlet başkanı'
sıfatına uygun görmektedirler. O'nun (sas) Allah tarafından uygun görülen
‘peygamberlik' unvanını göz ardı etmektedirler. Gerçekte ise Hz Peygamber (sas)
hiç devlet başkanı olmamıştır ve O'nun kurduğunu iddia ettikleri bir devlet de
yoktur. Burada karıştırılan şey ‘devlet' ile ‘toplum'dur ki günümüzde hemen
hemen bütün Müslümanların yaşadığı coğrafyada benzer bir durum söz konusudur.
Bu durumu birisi şöyle dile getirmektedir: ‘Arap dünyasında devlet toplumla
birlikte tanımlanmakta ve her ikisi de yöneticilerle birlikte anılmaktadır ki,
bu yönetici diktatörlerdir. Bunların sultan ya da başkan ya da kral olması hiç
önemli değildir. Mısır'ın dininin İslam olduğunu düşünemem çünkü Mısırlıların
dini İslam, Hıristiyanlık ve Yahudiliktir. Burada bütün insanları temsil etmesi
gereken devletin nasıl sadece bir dine indirgenebileceğini kim söylüyor? Bundan
dolayı devletin dini olmaz, devletin sınırları içinde yaşayan insanların dini
olur.'
İslam'ı din olmaktan çıkarıp ideoloji olarak kabul edenlere
göre İslam onları siyasi, ekonomik ve sosyal davranışlarını da içine alacak
şekilde yönlendirecektir. Fakat İslam'ın emrettiği gibi Müslüman olmadan,
İslam'dan yukarıdakileri beklemek sadece ham hayalden başka bir şey değildir.
Bundan dolayıdır ki, 1979 İran islam' devrimiyle birlikte ‘İslamcı militanlık'
her yerde yükselmeye başlamıştır. Bunlardan bazıları, Sovyetler'in işgaline
karşı Afganistan direnişi, Lübnan'da Hizbullah'ın çıkışı, Filistin'de Hamas
intifadaları, Keşmir'de bağımsızlık hareketi, Çeçenistan'da Rusya karşıtı
eylemler, Amerika'ya karşı Afganistan ve Irak'ta El Kaide terör eylemleri, Bako
Haram terör eylemleri ve son zamanlardaki IŞİD terör eylemleri sayılabilir.
Bütün bunların ortak özelliği Müslüman toplumlarda yaşanan siyasi ve ekonomik
şartların sebebinin ‘İslam' esas alınmadan yapılan uygulamalarla Batı'nın bu
ülkelerdeki siyasi ve ekonomik baskılardan kaynaklandığına dair olan inançtır.
Bu durumdan kurtulmak için de ‘gerçek Müslüman' gibi yaşamak yerine İslam bir
ideolojik araç olarak kullanılarak şiddet meşrulaştırılmaktadır. Bu düşüncenin
temeli İslami olmadığı gibi geleceği de İslami olamaz. İslam'ı din değil de
ideoloji olarak kullananlar bundan fayda sağlamaya çalışıyor. Siyasetçiler
kendi ülkelerinde, terör örgütleri ise eylemleriyle farklı ülkelerde gerçek
Müslümanların yaşam alanların sürekli daraltmakta adeta Müslümanca yaşanmasını
zorlaştırmaktadır. Çünkü amaçları sadece kendi iktidarlarını sürdürmek.
Son söz olarak tavsiyemiz İslam bir dindir, ideoloji
değildir. İslam'a ideoloji olarak bakanlar ve İslam'ı ideoloji olarak
kullananlara aldanmamak Müslüman'ın şiarı olmalıdır.
*Doç. Dr., Epoka Üniversitesi, Arnavutluk. Siyaset Bilimi ve
Uluslararası Terör Uzmanı
+ BİR YORUM VE KATKI:
ÖZGÜR GÜNDEM GRUP
Ozgur_Gundem@yahoogroups.com
Ben abinin yalancısıyım.
Abi böyle demiş.
Ben bu güne kadar tam tersini duydum hep.
İslam doğumunun ilk anından itibaren politik bir olgu.
İslam ahlakı, İslam tıbbı, İslam bilimi, İslam şusu, İslam busu her şeyden bahsediliyor.
Kendinden önceki her şeyi sıfırlayan, bütün yanlışları doğrultan, bütün eksikleri tamamlayan öylesine muhteşem bir şey yani.
Üstelik bunları söyleyenler büyük imamlar, kurucu imamlar.
Af edersiniz ben totomdan uydurmuyorum.
Doğrusu ben böyle olsun arzu ederdim.
İslam kişi ve ilah arasında kişisel bir sözleşme olsun isterdim.
Hiç değilse, bu şekilde zararı daha minimal olurdu.
Oraj POYRAZ
Abi böyle demiş.
Ben bu güne kadar tam tersini duydum hep.
İslam doğumunun ilk anından itibaren politik bir olgu.
İslam ahlakı, İslam tıbbı, İslam bilimi, İslam şusu, İslam busu her şeyden bahsediliyor.
Kendinden önceki her şeyi sıfırlayan, bütün yanlışları doğrultan, bütün eksikleri tamamlayan öylesine muhteşem bir şey yani.
Üstelik bunları söyleyenler büyük imamlar, kurucu imamlar.
Af edersiniz ben totomdan uydurmuyorum.
Doğrusu ben böyle olsun arzu ederdim.
İslam kişi ve ilah arasında kişisel bir sözleşme olsun isterdim.
Hiç değilse, bu şekilde zararı daha minimal olurdu.
Oraj POYRAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder