TARİH
BOYUNCA TÜRKLER VE HAKANLAR
Cemal
ÇALIŞKAN
Türklerin
seçkin bir millet oldukları tarihte sabittir. Nede şudur. Hz. İbrahim’in üçüncü
hanımı Kantura Turan soyundan Bir Türk hakanın kızı prenses Asena’dır. Arap
bilgini Cahıza göre Hz. İbrahim’in dört oğlu Horasana gitmiş, Horasan Türkleri
bunlardır. Türkler her zaman” Babamız Hz. İbrahim, amcamız İsmail’dir”
demişlerdir. Kerbela'da Azerbaycan’dan gelen atlılar yardım etmek isteyince Hz.
Hüseyin ”siz Zeynel Abidin’i korun, götürün” emrini verir. Atlılar Zeynel
Abidin’i alıp Azerbaycan’a Geri dönerler. Türklere siz Müslüman değilsiniz
niçin bu tehlikeye atıldınız? Sorusuna onlar bizim amcamızın oğlu, diye cevap
vermişlerdir. İşte kimin milletindensin sorusuna cümlemiz” Hz. İbrahim’in
milletindeniz” cevabını vermemiz bundandır.
Hz.
Peygamberimizin Mekke’yi fethi ettiğinde Hz. Ali, Kâbe anahtarını zorla Osman
bin Talha’nın elinden alıp efendimize teslim eder. Anahtarı amcası Abbas’ın
İstemesi üzerine Kurandan” İşleri ehline
teslim edin” emri gelir. Anahtar Hz. Ali eliyle Osman bin Talha’ya teslim
edilir. Tarihçi Erol Çal’ının eserinde” Türkler İslam’ın son karakolu olduğu”
bildirilir. Türklerin vazifeli bir millet olduğunu söyler. Kuranda çoğumuzun
bildiği “Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir milletsiniz. Çünkü siz
iyiliği emreder, kötülüğü nefyedersiniz” ayeti müfessirler tarafından Bu
milletin Türkler olduğu söylenmiştir. Osman bin Talha’nın Kâbe’nin bakımına en
ehliyetli kişi olduğunu beyan edilmiştir. Osman’ın Suruç kabilesinden olduğu
söylenir. Bu kabilenin Orta Asya’dan geldiği Arapça eserlerde yazmaktadır. Bu
kabile kılıç yapmakta çok ileridir. Peygamberimiz zamanındaki bazı kılıçların
üzerinde ay-yıldız resimlerinin var olduğu kesin görülmüştür. İşte bu Türkler Hz. İbrahim’in evlendiği Kan
tura Türklerinden olan üçüncü hanımı Asena’nın çocuklarıdır. İbni Arabi’nin Osmanlıdan 300 yıl önce
yazdığı Şecere tün Osmaniye isimli eserinde ”Allah yakında Osmanlı diye bir
millet getirecek, sahabeden sonra İslam’a bunlar kadar hizmet etmiş ikinci bir
millet olmayacaktır. Ne vakit ki, “Sin, Şina girer. Benim kabrim açığa çıkar” demiştir.
Yavuz Selim “Şam’a girince ibni Arabi’nin kabri bulunmuştur. Sait Nursi” ey
Türk kardeş! Bilhassa sen dikkat et, senin milletin, İslam’ın içerisinde
kaybolmuştur. Ondan uzaklaşırsan mahvolursun. İslam'la bu aziz millet tarih
boyunca aynı yolda buluşmuştur.
İslam öncesi Mete Hanı ele alalım.
Milletin varlığını tehlikeye atmamak için Çinliler atını isterler verir, hanımı
ve kızını isterler kabul eder. Sonunda toprak isterler. Bu söz üzerine Mete Han
diklenir ve tarihi sözünü söyler. At, avrat ve evlat benim şahsi malımdı,
onları verdim. Fakat toprak milletin malıdır, onu veremem cevabını vermiştir.
Günümüzde bazı siyasiler ailelerinin çıkarı için milleti ateşe atmaktan kaçınmıyorlar.
Bunlar Türk tarihinden habersizler. Kendilerini tatmin etmek isteyenler,
İnsanları zindana tıkarak gerçekleri milletten gizleme istekleri mi?
İkinci
örnek: Fatihin oğlu şehzade Cemden söz edelim. Abisi 2. Beyazıt’la Padişahlık
için yaptığı savaşı kaybedince Ak deniz Korsanlarının eline düşer. Deniz
Korsanları büyük paralar karşılığında İtalyan, Papaza satarlar. Papada Cem
kullanarak 2. Beyazıt’tan yüksek paralar ister, Devletin güvenliği için istenen
paralar ödenir. Bu paralar karşılığında Cem tutsak olarak tutulur. Sultan Cemi Hristiyan olması istenir.
Osmanlıya açılacak savaşta Cem askerlerin başına geçmesi için zorlanır. Fakat
bu hain istekleri Cem kabul etmez. Baskılara Sultan Cem fazla dayanamaz.
Yüzüğünde bulunan gizli zehirle hayatına son verir. 2. Beyazıt padişahlığı
Cem’e bıraksaydı, Osmanlı için daha mı, hayırlı olurdu? Çünkü savaş bilgisi ve
cesareti 2. Beyazıt’a göre üstündü.
Gelelim
yaşadığımız zaman dilimde yaşananlara. Büyük Millet Meclisinin aldığı kararla 3
Mart 1924 tarihinde 600 yıllık devleti yöneten Hanedanlık mensubu Halifelik
kaldırılır. Ve Osmanlı Hanedanlığına dâhil kadınlar ve erkeklerin tümü Türkiye’den
çıkarılmasına karar verildi. Son Osmanlı
halifesi Padişah Vahdettin ülkeden çıkarken devlet hazinesinden kuruş para
almaz. Kendine ait olanları bile götürmemiştir.
Günümüzde,
siyasi liderlerden Paralarını İsviçre Bankalarına yatırmayan yok. Buna dindar,
Milliyetçiyiz diyenler de dâhildir. Neden
Ülkenin bir türlü düzlüğe çıkamadığına bunlar belge niteliğidir. Yaptıkları cami, Kuran Kursu, dindarlık
bağırtılarına hep gönüllerini insanlarımız açılmış, ucuz oy avcılarına av
olmuşlardır. Hiçbir zaman bunları
sorgulamamışlardır. Kendilerine büyük haksızlığı yapanlar, ceplerine ve mallarına
göz dikenler hep din adını kullananlar olmuştur. Osmanlıyı yok eden de bu zihniyetlerdir.
Osmanlı
oğulları, dışarıda çok trajediler yaşadılar. Onlardan hiçbiri bu yaşamlarını
kullanarak devlete zarar vermediler. Abdülmecid’in torunu Mısırda yaşarken
başta Cemal Gürsel olmak üzere, yetkililerden sade bir vatandaş olarak vatanda
yaşamak ve ölmek istiyorum izin verin dedi.
Olumsuzlukla karşılandı.
Abdülhamid’in Fransa’da yaşayan Kızı Zekiye Sultandır. Öldüğünde
vatanına gömülmeyi istedi. Ölümü
Türkiye’ye getirilmesine izin verilmeyince 30 yıl bir kilise de cenazesi saklı
kalmıştır. Sahip çıkmayınca 30 yıl sonra Fransa’da Nice
de belirsiz bir yere gömüldü.
***
Şair-Yazar CEMAL ÇALIŞKAN |
HASRETLİ YILLAR
Hasretinle
geçti bunca yıllarım,
Yıllardır
bir tek, sana hasretim,
Bazen
sevincimdin, bazen kederim
Bitmesin
ömrümde, sana hasretim.
Bölünür
gecelerde uykularım
Rüyama
gelir doğar ışığın,
Aydınlanır
biter sana hasretim
Günüme zinde
başlar giderim.
Bulduysam
yaşamımda bir anlam,
Ayım
günüm neşe dolar yaşarım;
Gündüzü
gecemin anlamı sensin,
Sensiz
geçen günlerime şaşarım.
Havada
rüzgâr kül rengi eser,
Gökler
yaşlarını, hep yere döker,
Ormanın
yeşili gönül’ deşeler,
Bende
mavilik seninle güzel…
Bulurum
içimde seni ararım,
Zeytin
renkli gözlerine bakarım;
Seninle
hayatı, güzel yaşarım.
Besmeleyle
dua eder yaşarım
Yollara
düşmekle geçti yıllarım,
Aşığınım
senin durmaz ağlarım,
Bir deniz
mavisiyle bakar gözlerin,
Kement
attım yollarını beklerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder