6 Şubat 2015 Cuma

Demiral Gözü İle: DAĞINIK DEMOKRASİ?!‏ "Demokrasi, her şeyin aynası değildir." Nusret DEMİRAL

Demiral Gözü İle: 
DAĞINIK DEMOKRASİ?!‏
"Demokrasi, her şeyin aynası değildir."
Nusret DEMİRAL
Basit bir anlatım içinde Cumhuriyet, "halkın idaresi" anlamına gelir.
Halkın kendi kendini idarede seçtiği yol ise "demokrasi" ile ifade edilir.
Demokrasinin öndeki görüntüsü "çoğulcu demokrasi" çeşidi yanında, "katılımcı demokrasi"dir.
Tarih içinde demokrasinin kendine bir yol çizdiğini de görürüz.
Bu yol üzerinde demokrasi, kendini dağıttığı var sayılırsa, nedir "dağınık demokrasi" dersek, cevaplar çeşitlenir.
Misal, zaman dilimleri çizgisinde demokrasi;
İşçinin üstünlüğüne,
Siyasetçinin üstünlüğüne,
Memurun üstünlüğüne,
Çiftçinin üstünlüğüne dayalıdır.
Son yıllarda, bir de, bu aydınlatmaya "fanatik dinci erbabın demokrasi türü"nü eklemek isteyenlerin sergisi açıldı.
Bu şekillerin toplu hali içindeki demokrasi ise, zaman dilimleri içinde;
Çoğulcu demokrasi,
Katılımcı demokrasi'dir.
En iyi örnek çeşidi, bu iki dalda gözleyebiliriz.
Daha geniş bir ifade tartısında, seçilen kişinin görev süresi bitmeden kendine verilen oylar geri çekileceği düşüncesi altında olursa, buna "katılımcı demokrasi" diyoruz.
Bu tür demokraside seçilenler, görevlerinde devletine, milletine karşı yanlış işler yapmamaya çalışırlar,
Ya da yapmaya cesaret edemezler.
Böyle bir demokrasi anlayışı, "KATILIMCI Demokrasi" olarak görüntülenir.
Günümüzde en geçerlisinin “katılımcı demokrasi” olduğu söylenebilir.
Neden "iyi demokrasi katılımcıdır" sorusu yanıtında, “seçmenlerin, seçtikleri kişilerin her zaman ve her zeminde oylarını geri alma yetkileri vardır” da onun için "en iyi demokrasi budur" diyoruz.
Bir örnek vermek gerekirse; seçmenler, seçtikleri kişiyi görevindeki aksamalarda kastı oluştuğunda, ona verdiği oyları geri almak suretiyle görevinden geri çekmeleridir, almalarıdır.
Seçmenlerinin böyle bir eylemi yapacaklarını bilen, düşünen seçilmişler, verilen süre içinde görevlerini aksatmamaya, halkına dürüst, doğru ve faydalı işler yapmaya vaatlerini yerine getirmeye uğraşırlar.
Türkiye’mizde seçmenler, genelde, Devletini mahallerindeki yönetenleri "çoğulcu demokrasi" usulü ile seçmektedirler.
Seçim dönemi, görevi süresinde seçilen kişiler, yaptıkları eylemleri için ancak "Yargı" ile hesaplaşırlar.
Görevleri geri alınamaz.
Ancak seçmenlerin oylarının, çoğunluğun varsayılan çerçevesinde, çoğunluk oyu gerisinde yani %10'luk baraj altında kalan artık oyların da, çoğunluğu kazanan partiye kaydırılması işi, halkın serbest iradesini demokrasi dışına çektiğinin gözlenmesi, çoğunluk olmaktan çıkarması, devlet idaresinde kırma ortamı yarattığı söylenebilir.
Yurdumuzda bu "çoğulcu demokrasi" sistemini bozan olayı anımsarsak, "%10'luk baraj" olduğunu görürüz.
Yüzde 10'luk baraj’da işi düzeltmeye kalkarsak, kendi bölgesinde bu rakamı aşan adayın seçilmiş sayılması, "demokrasi çiziğini kaldırmaya yeterlidir", diyoruz.
Şimdi böyle bir varsayım karşısında, kendi seçim bölgesinde seçilme oyu almış adaylar dahil oldukları parti içinde ve de dışında söz sahibi olacaklarını düşünürsek, bir başka olumsuzluk doğar diyebilenler çıkar, ama bu durum parti içinde de her zaman aşılabilir.
Böyle bir ortamda, dar bölgeye %10'luk durum, siyasi partinin, yurdun tamamındaki oyu ile geçmemiş olması halinde de kendi bölgesinde seçilen parti adayı kişi en çok oyu almış, o adayın seçilmiş sayılması hali çoğulcu demokrasi sistemini sağlığa kavuşturulabilir.
Çoğulcu demokrasi seçim sisteminde sonucun "halkın samimi iradesi" olarak yansıması, yurdumuzdaki baraj sistemi içinde, daima çoğunluk oyunun demokrasi içindeki aktif çerçevesini hep bozmuş, halen de bozmaktadır.
Misal, ne var ki, zamanla bir kesim siyasetçimiz seçim dönemleri sırasında görevlerini yaparken vaatlerini tutmadıkları gibi, bürokraside yaptıkları atamalarda amaç kendi ve yakınları için çıkara bağlı şekle dönüşmesi ile yurdumuzda faydalı işler ve yatırımlar anımsanmayacak kadar az olmuştur.
Bozuk düzen kurgusu, devletimizin "ödeyemeyeceği borcun altına girmesinin tek nedeni"dir.
Gelecek neslimize, acı ve üzüntü verecek faturaların kaldığı görülmektedir.
Böyle bir ortamı yarattığını düşünen, vaatlerini yapamayan, görevde eksileri çoğalan siyasetçilerimizi; bu durum, muhalefetin de baskılarıyla ister istemez katılımcı demokrasi yönündeki değerlendirmeye götürmüş, seçim dönemi bitmeden zamanla kendi kendilerini erken seçim bahanesiyle görevden çektikleri de görülmüştür.
Son ve ondan önceki seçimlerin erken yapıldıkları örnekler olarak gösterilebilir.
Dış devletlerin, özellikle Amerika ve Avrupa Birliği'nin ekonomik, sosyal ve siyasi baskıları, Milletimizin şanına yakışmayacak eylemler düzeni gündeme sokmuştur.
Şekilleri ve verilişleri bozuk vaatler ile alınan borçlar, yerinde ve faydalı işlerde kullandırılmamış olması, yatırımların yapılan planlar dışına taşırılmaları, borç deliğini büyüttüğü gözler önündedir.
Son iktidarın böyle bozuk düzeni düzlemeye kalkışması da bundandır.
İstenilen düzeye gelme, her Türk vatandaşının özlemidir.
Türk halkının, özellikle Türk milletinin seçmen olarak oylarını her zaman ve mekan içinde değerlendirme yetkisi ile hareketi oluşturulsaydı, seçilerek görev alan siyasetçiler, bürokraside üst düzeyde yaptıkları atamalarda işi isteyene değil de bilene vererek daha dikkatli olacaklardı.
Başka bir özellik de, Büyük ATATÜRK’ün veciz anlamdaki "Milletime şunu tavsiye ederim ki; sinesinde yetiştirerek, başına taç ettiği adamların kanındaki ve vicdanındaki, cevheri asliyi çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an tavakki etmesinler" sözleri ile vaatlere kapılmadan, milletçe oylarımızı daha dikkatli kullanabilmek, Milletçe oy verdiğimiz kişileri bu sözler çerçevesinde değerlendirip seçebilmek, vatandaşlık görevidir.
Gene de geçmiş zamanı iyi değerlendirerek, katılımcı demokrasi çizgisi içinde bir seçim yasası yapılarak, yukarıda izahına çalıştığımız faturanın, önümüzdeki seçimlerde çoğunluğun oyları, o oyu alan kişilere götürülmesi, çok faydalı bir demokrasi yaratabilecektir.
Katılımcı demokrasi yolunu seçmekte faydalar vardır.
Ayrıca lider olacakları, seçeceğimiz kişileri, vaatlerini iyi tartarak oylarımızı kullanmakta kendimizi zorunlu kılmalıyız.
Böyle bir eylem ile işbaşına gelecekleri seçersek, herhalde bundan sonra milletine hizmette kusur edenlerin yanlış ve hatalı eylemeleri en aza ineceğini, hata yapmadan görev ifa edecekleri ümidini kavramış oluruz.
Artık zaman geçirmeden, seçim yasasında değişikliğe gidilerek, çoğulcu demokrasi şemsiyesi altında "katılımcı seçim" yoluna girmeliyiz.
Örgütsel toplumlar içinde fiillerimizi, fikirlerimizi birleştirerek doğru yolu bulmaya, lider değişikliği getirilerek görev alanları değerlendirmeye gitmeliyiz.
Devletimizin dünyadaki yeri, jeopolitik çevresi, Milletimizin tarih, Yurt toprağının yer altı ve üstü zenginliği, devlet olarak güçlü olduğumuzu göstermektedir.
İstiklal Savaşı bitiminde kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti semalarında şehitlerimizin ruhları dolaştıkça, şanlı bayrağımız Vatan topraklarında dalgalandıkça, Milletimizin sonsuza dek hür ve bağımsız yaşayacağını bilmeliyiz.
Kendimizi tanımak, tanıtmak feyzi içinde düşmanı dost edinmeden dostça geçinerek yaşam sürdürmeliyiz.
Türkiye’de büyük adın TÜRK olduğunu, “Ne Mutlu Türküm Diyen” vatandaşımızı ATATÜRK’ün deyimi ile değerlendirip, seçip göreve davet etmeliyiz.
Kendimizi tanıyıp tanıtmalıyız.
İtimatlı insan olup itibar kazanmış hale girmeliyiz.
Seven sevilen kişilik içinde, "birimiz herkes için herkes birimiz için" çalışma yolunu seçerek, bilgimizi, işimizi ve aşımızı paylaşan Millet olduğumuzu kabul edip, o ortamda çalışmaya koyulmalıyız.
Demokrasinin, Cumhuriyetimiz şemsiyesi altında kullanılan oyların, oyu hak eden seçilene yönlendirerek zarar değil fayda getireceğini, ancak bu tür ortamda oluştuğunu bilmeliyiz.
Dağınıklığı bırakıp, birlikteliği kavrayarak, çoğulculuk içinde katılımcı olmalıyız.
Görev verdiklerimiz, her zaman milletinin nefesini ensesinde hissetmelidir.
Keyfe hareketin bitirilmesi isteniyorsa, "en iyi yol bu"dur.
Nusret DEMİRAL
DGM Onursal Cumhuriyet BaşSavcısı
(CESURYORUM GRUP; 05.02.2015)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder