PKK Eşkiyasının Zana Anası
Mahiye MORGÜL
Eşkiyanın köyü ne zaman basacağı
belli olmazmış. Ama bu sefer belliydi. Her evden bir genç alıp dağa
götürdüklerinde o evin annesi bir gün oğlunun komşu köyü basacağını ve
kendisine oğlunun öldüğü haberinin geleceğini biliyordu.
Bu noktada sözüm Leyla Zana’ya.
Ölüm orucuna yatacakmış.
Biz ölelim PKK’lı Kürt gençler ölmesin diyor,
doğrudur, yaşamak hakkı öncelikle çocukların ve gençlerindir. Öyleyse eşkıya
çetesi her evden bir genç devşirirken annelere"Vermeyin oğlunuzu, ölüme
götürüyorlar, PKK eşkiyasının önüne atın kendinizi, direnin..." neden
demedi?
Biz bu topraklarda binlerce yıldan
beri bizi yağmalamaya Atina’dan ve Roma’dan gelen yağmacılara karşı birlikte
savaşma geleneğinden geliyoruz. Venedikli ve Cenevizli Yahudi köle tacirlerini
Babil’den ve Anadolu’dan kovmak için Anadolu (MED’ler/Medea) ile İran’ı
(PERS’ler/Persia) birleştirerek Egemen (Akhamen) MİLLET uygarlığını kuran Büyük
KURUŞ’un oğullarıyız.
Biz tarih boyunca "birliğimiz
dirliğimizdir" dediğimiz için sömürgeciler burada barınamadılar.
Gizli yollarla bizi bölmeyi hep denediler. En sonunda aramıza kripto
Hıristiyan, kripto Müslüman, kripto Türk, kripto Kürt, kripto Ermeni ajanlar
soktular. Yüz elli yıl öncesinde Ermenilerle Türkleri ve Ermenilerle Kürtleri
ektikleri karşılıklı kin tohumlarıyla birbirine düşürmeyi başardılar. Ortak
düşmanımız İngilizlere karşı Ermeni Türk Kürt, birlikte savaştık ve o büyük
savaştan birbirimizin yaralarımızı sarmış olarak evlerimize döndük.
Tarih boyunca bu topraklarda
Türkler diğer kavimlere ağabey olmuş, ayırmadan hepsine kol kanat germiştir.
Osmanlı olmak da zaten bu demekti. Osmanlı yönetimi ne zamanki ağabeyliği
bırakıp İngiliz Yahudi şirketlerine borç kölesi oldu, ondan sonra ağabeyliği
bitti, kendisi emir kulu oldu.
Aklını kullanan Ermeniler "Biz
Türk’üz" diyerek kendi can güvenliklerini millet bütünlüğü içinde
korudular.
Batıya karşı birleşmek doğal
refleksimiz olmuştur. Sultan Alparslan’ın ordusuna katılan Ermenilerin bu
refleksi ondan bin yıl önceye kadar gider. Sezar döneminde (MÖ.1.yy) birleşik
ordular kurarak Romayla savaştık. MÖ.1 yüzyılda 22 Oğuz boyunun 8 ordusunu
birleştiren Oğuz kralı VI.Büyük Bedri’nin baş komutanlığında Atinalı ve Romalı
yağmacılara karşı 48 yıl savaştık. Sezar’ın sponsoru olan Yahudi tefecileri bir
gecede (MÖ.88) Efes’ten ve tüm Anadolu’dan kovduk.
Birleşerek direnme kültürümüzde
evlilikler de var. Birleşik Oğuz Ordusunun (Kırım, Sirkasya, Trakya, Dimaskos,
Petra, Komagene, Persia, Azeri ve Ermeni orduları) komutanları Rizeli kral
VI.Büyük Bedri’nin ya kızlarıyla ya da kız kardeşleriyle evliydi.
Millet birliği evliliklerle böyle
başladı.
Bu gelenek halk arasında aynen devam etmiş,
buna "Birliğimiz dirliğimizdir" denilmiştir.
Aramıza nifak sokarak milleti parçalama silahı her seferinde geri tepti. Ancak geçtiğimiz yüzyılda Ermeniler bir tuzağa düşürüldü. Bu tuzaktan en büyük zararı onlar gördü. Önemli bir Ermeni nüfus Türklüğü ve Müslümanlığı seçerek tuzaktan kurtuldu. Şimdi Kürtlere aynı tuzağı kurdular. Bu tuzağa düşmek istemeyen Kürtler aynı tarihi refleksle "Biz Türk’üz" diyecektir. Bu kaçınılmaz sonuçtur. Tarih bilmeyen Kürt eşkiyası bu matematiği kuramaz.
buna "Birliğimiz dirliğimizdir" denilmiştir.
Aramıza nifak sokarak milleti parçalama silahı her seferinde geri tepti. Ancak geçtiğimiz yüzyılda Ermeniler bir tuzağa düşürüldü. Bu tuzaktan en büyük zararı onlar gördü. Önemli bir Ermeni nüfus Türklüğü ve Müslümanlığı seçerek tuzaktan kurtuldu. Şimdi Kürtlere aynı tuzağı kurdular. Bu tuzağa düşmek istemeyen Kürtler aynı tarihi refleksle "Biz Türk’üz" diyecektir. Bu kaçınılmaz sonuçtur. Tarih bilmeyen Kürt eşkiyası bu matematiği kuramaz.
Basit bir örnek vereceğim. Rize’de
yaşayan Erzurumlu bir aile ile komşuyuz. Okul çağında iki çocuğu olan komşumuz
artık buraya yerleşmiş, ev almış, güzel güzel yaşıyorlar. Bana dert yandı, "Bize
Kürt diyorlar, gidin diyorlar, biz Türküz" dedi. Bu annenin
endişesine kaynak olan kavram yanıltmasının nedenlerini sosyolojik olarak
düşündüm. Rize ve Trabzonlular Kars ve Erzurumlu olana Kürt der, Erzurumlular
da Trabzon’a kadar tüm sahil insanına Laz der. Antik Trabzon’u da içine alan
Elazya bölgesidir kastedilen.
Evet, hepimizin ortak adı
Türk’tür. "Hilal inanışlılar" demektir. Bir diğer adımız da
Oğuzoğullarıdır. Türk olmayı bir sığınma şemsiyesi olarak görenler tarihten
gelen korunma içgüdüsü ile kendine Türk der ve bu doğru sosyolojik kavramdır.
Erzurumluya bugün "sen
Kürtsün git buradan" demek hangi ajanların saldığı dezenformasyon
virüsü olabilir diye düşünmek lazım. Aynı apartmanda oturan İngiliz kökenli
Amerikalı iki aile var, her bir komşuyla konuşma fırsatı yaratıyor, Türkçe
konuşuyor, Lazca bilenle de Lazca konuşuyor, burada bulunma nedenini herkese
bir başka söylüyorlar. Bana anlatılanları sıralayayım:
1-Evi kiralarken ev sahibine: "Amerika’da
bir enstitüde çalışıyorum, burada sosyoloji araştırması yapıyorum, futbol
fanatizmi üzerine tez hazırlıyorum."
2-Emniyet mensuplarına: "National
Geografi’nin muhabiriyim."
(Sanıyorum bunu Ayder yaylalarında
tüfekle ava gittikleri şikayeti üzerine emniyete verdikleri ifadede söylediler.
Keşke yaylalara giderken götürdüğünüz karton kutularda ne taşıyordunuz, bitki
köklerini mi söküyordunuz, onu da sorsalardı.)
3-Apartman toplantısında: "Komşuluk
ilişkileri üzerine kitap yazıyorum."
4-Erzurumlu komşuya: "İlahiyat
üzerine kitap yazıyorum."
5-Kapıcıya: "Seninle
biraz muhabbet edelim."
6-Bakkala: "Kitap
yazıyorum."
Bakıyorsunuz, adam yalan söyleme
ustası. Onun herkese farklı konuştuğu konuşuluyor. Bir yandan da yalancılık
öğretiyor etrafına, bu da ileride sosyolojik sonuçlarını test edeceği bir başka
kitabın konusu olmalı.
Amerikalı kiracının bu
araştırmalarını rapor ettiği stratejik araştırma enstitüsü bu bilgileri hangi
lobiye satıyor, bilemiyoruz tabii. Amerika’da bilgi toplama faaliyetleri devlet
eliyle değildir, özel şirketlerin kurduğu sosyolojik araştırma enstitülerinin
maaşlı elemanları yapar bu işi, topladıkları bilgileri devlete satarlar. Neden
halkımızda Amerikan karşıtlığı bu kadar yükseldiği halde bu sosyoloji(!)
araştırmacılar tası tarağı toplayıp gitmedi diye merak ediyorsanız, cevabı
budur, burada kaldıkları sürece maaş alıyorlar.
Halkımız gerçek bir savaşın içinde
olduğumuzu bilmeli. Amerikan beslemesi PKK’yla "barış" olmaz,
PKK bir Türk-Kürt iç savaşı çıkartmak için kan davası yaratmanın peşindedir.
Biz zaten binlerce yıldır Kürtlerle barış içinde yaşıyoruz. Kürt insanımızı da
PKK eşkiyasının elinden kurtarmak zorundayız.
Tarihte düşmanlarımız bu
topraklarda Ermenilerle Türkleri ve Kürtleri kapıştırmayı başardılar ve bundan
en büyük zararı Ermeniler gördü. Şimdi aynı vahşi batı ilk defa Kürtlerle
Türkleri kapıştırmayı deniyor. Bundan en büyük zararı kimin göreceği bellidir.
Leyla Zana PKK eşkiyasını korumak
için ölüm orucuna gireceğini ilan etti. Onun bir Fransız annesi vardı, Bayan
Mitterand, ölürse o çok üzülür, söyleyin ağlatmasın Fransız annesini!..
11.9.2015 (mahiye@gmail.com)
M.Morgül & İktibas: Serendip ALTINDAL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder