Rıfat Serdaroğlu: BEN OLSAM!..
Cumhurbaşkanlığı Makamında Ben Oturuyor Olsaydım!,
TÜSİAD gibi, Türkiye’de özel sektörün yarattığı iş gücünün yüzde altmışını yaratan bir topluluğun Hanımefendi Başkanına asla “Sen” diye hitap etmezdim.
-TÜSİAD Başkanını basın önünde eleştirmeden önce, Ak-Saray’da yapılan Cümbüşlü eğlenceye ara verip, kendisini davet eder ve ekonomi konusundaki görüşlerini yüz yüze tartışmak isterdim.
-Türk Sanayici ve İşadamları Derneği üyelerini; “İstikrar ve güveni baltalamaya çalışan, iş dünyasını tedirgin eden bir tavır” içinde olmakla suçlamazdım.
-TÜSİAD mensuplarını; “Yatırın bunları masaya, hepsi güçlerini beşe katladılar. Bire beş katlıyorsun, hala istikrarsızlıktan bahsediyorsun” diye mahalle dedikoducuları gibi, basitçe ve yakışıksızca suçlamazdım.
-TÜSİAD Başkanını; “Geçmişte Türkiye’ye ne tür bedeller ödettiğini gayet iyi bilen birisiyim” deyip, belge-bilgi-açıklama yapmadan, sadece iftira ederek karalamaya çalışmazdım.
-Anne ve eş olan Tüsiad Başkanı Hanımefendiye söz söylemeden önce, onun şimdiye kadar aldığı eğitimi, edindiği birikimleri, uluslararası alanda kazandığı ödülleri incelerdim.
Sonra da kendi eğitimime ve siyaset dışında ne işler başardığıma bir bakar, utanır, çenemi kapar otururdum.
TÜSİAD Başkanlık Makamında Ben Oturuyor Olsaydım!
-Ülke ekonomisi ile ilgili durum tespitini ve eleştirilerimi, ekonomiyi“sucuk-bisküvi satmak” sanan, ilkokul başarıyla bitirmiş kişilerin anlayacağı şekilde tane-tane anlatarak yapardım.
-Ülke yöneticilerine “Nasıl Beyefendi olunur”, “Toplum önünde nasıl konuşulur”, “Ekonominin Alfabesi” gibi ücretsiz kurslar açardım.
-Ülke yöneticileri, “Maaşını vergilerimle alan, Devlet Gücünü (Adalet-Emniyet-Maliye güçleri ile) benim topluluğumu tehdit etme aracı” olarak kullanmaya kalkarlarsa, Türkiye’yi ve Dünyayı ayağa kaldırırdım.
-Şahsım ile ilgili olarak “Belgesiz-Bilgisiz-Yalan-Yanlış”konuşmalar yaparsa, o kişiyi Türk Milleti önünde “İspata davet eder”ve hakkımı Bağımsız Türk Yargısı önünde arardım.
-Topluluk üyelerimi haksız yere suçlayan kişiye şunu sorardım;
“Şimdiye kadar, tüm yaşamınız boyunca, kendi işletmenizde kaç kişiye iş verdiniz? Bu yaşınıza kadar TC Devletine kaç TL Vergi verdiniz?
-TÜSİAD Üyeleri için “Yatırın bunları masaya, hepsi güçlerini beşe katladılar” diyerek haksız yere zenginleşmekle suçlayan kişiye Türk Milleti önünde şunu sorardım;
“Siyasete girdiğinizden bu yana siz-çocuklarınız-eşiniz, yani aileniz servetinizi kaça katladınız?
Biz TÜSİAD Üyeleri olarak TC Devletinin her türlü denetimine açığız. Ya siz?”
-Ben TÜSİAD Başkanlık Makamında oturuyor olsaydım;
Demokrasi’ye, Lâik Cumhuriyete, Hukuk Devletine, Sosyal Devlete ve Atatürk’e sonuna kadar sahip çıkardım. Elimdeki tüm olanaklarla Türk Siyasetini, cahillerden-hırsızlardan-gericilerden-bölücülerden temizleyecek sistemin kurulması çalışmasına destek olurdum.
-Ben olsam KORKMAZDIM. Haksızlık ve hakaret karşısında SUSMAZDIM.
Böylelikle, “ERKEKLİĞİN” sadece bacak arasında değil, yürek ve beyinde olduğunu hem kendi topluluğumun erkek üyelerine, hem de Türk Milletine öğretirdim…
Değerli Okurlar;
Gökyüzüne direk, denize kapak olur mu? Herkes haddini bilecek!
Makamlar mevkiler halka hizmet için, insanlar tarafından oluşturulmuştur. Makamları, hiç kimse kendi kişisel amacı ve hakaret etmek için kullanamaz.
Hadsize haddini bildirmek, yetime giyim-kuşam vermek kadar sevaptır.
Boğaz dokuz boğumdur sözü, düşünerek konuşulsun demek içindir.
Ağızdan çıkan bilinmelidir!
Bilmeyenler için bir gün biri çıkar, bir söz söyler, onlar yerin dibine geçerler…