ŞOK MANGALARI'NI
AŞTI, MİT'İN ERGENEKON CD'SİNDEN KURTULDU AMA ŞİMDİ DARBECİLİKTEN HAPİSTE!..
Müyesser YILDIZ
[Nakleden ve ULUSAL HABER'e Gönderen: Cesur Yorum]
Ülkeye, millete, şehitlere ihanet ettiler.
[Nakleden ve ULUSAL HABER'e Gönderen: Cesur Yorum]
Ülkeye, millete, şehitlere ihanet ettiler.
Ama hep söylediğimiz gibi, “Onlar için bile hukuk,
onlar için bile adalet”...
Tek kişiye dahi haksızlık, hukuksuzluk yapıldı, yapılıyor,
yapılacaksa, ilk ses çıkaran bizler olmalıyız..
“FETÖ'cü” damgası vururlar diye korkmayalım.
Zira, onlar “beraber yürür, beraber ıslanır ve ne
isterlerse altın tepside sunarken”, biz bu ihanetin adını koyup, o sınavı
çoktan vermiştik.
Yeniçağ'dan Yavuz Selim Demirağ bugünkü yazısında
gözaltındakilere “işkence” iddialarını gündeme getirmiş.
Maalesef benim de duyduklarım, bildiklerim var.
Ki, o gözaltı görüntülerini her kim servis ettiyse bilinsin
ki, bu dahi FETÖ davasının içini boşaltmaya hizmet edecektir.
Kumpas operasyonları ve davaları bu hainler için bir
deneydi.
Darbe senaryolarını bizler üzerinden yazıp, 15 Temmuz'da
uyguladılar...
Demek birileri araya “yaşları” da katmış.
100 suçlunun arasında bir tane bile masum varsa, bunun
sadece suçlulara yarayacağını unutmayalım.
O yüzden “aman dikkat” dedikten sonra bir “yaş” örneğini
paylaşmak istiyorum.
Bu “yaş”ın adını şimdilik veremiyorum, çünkü babası
halen muvazzaf bir asker, üstelik Güneydoğu gazisi...
Baba asker olunca, o da asker olmak ister.
Bu karar aileyi çok sevindirir.
2006'da askeri lise sınavlarına girer.
Sağlık muayenesinde bin bir zorluk çıkarılır.
Zira birileri asker çocuğunun, askeri liseye girmesini
istememektedir.
İtiraz sonucu iki ayrı hastaneden sağlam raporu alınır ve
ilk engel aşılır.
2011'de Maltepe Askeri Lisesi'nden mezun olup, Kara Harp
Okulu'na geldiğinde, takım komutanları ellerindeki bir listeden isimleri
okuyarak, öğrencileri üç gruba ayırır.
Üçüncü grup çok şanslıdır, hiçbir sıkıntı çekmezler.
Tamamı sivil liseden gelen öğrencilerdir.
“Yaş”ın içinde bulunduğu birinci gruba ise öyle bir eziyet
edilir ki, büyük kısmı ailelerini çağırıp, dilekçe vererek okuldan ayrılır.
O dönemde olay, “Harp okulunda 19 saat işkence” başlığıyla
basına da yansır.
Aileler şikayetçi olur.
Olayı araştırmak üzere İzmir Urla'daki Menteş kampına giden
tahkikat heyeti, iddiaları geçiştirir.
İşte o 19 saat işkence gören dört öğrenciden, biri de “yaş”tır.
Diğer üç öğrenci okuldan ayrılır, ama o, kolu su bardağını
kaldıramayacak, bacakları dermansız, böbrekleri iflas etmiş olduğu halde okulda
kalır.
Anne-babasına da hiçbir şey söylemez, sadece eğitimlerin
ağırlığından söz eder.
Aile ancak bir gün Menteş Kampı'na oğullarını ziyarete
gittiğinde olanları duyar.
Okuldan ayrılma kararı verip, kapıda ailesini bekleyen bir
öğrenci onların “yaş”ın ana-babası olduğunu öğrenince, ağlamaya başlar.
Sebebi, kendisine yapılan işkencenin, “yaş”a yapılanın
onda biri bile olmamasıdır.
Bunları öğrenen baba, oğlunun halini de görünce, “tazminatı
ne olursa olsun ödeyip, derhal okuldan ayrılması” kararı verir.
Ancak oğlu, “Burası ana kucağı değil, asker ocağı.
Anlatılanlar doğru. Yine de askeri liseden arkadaşlarla konuşup, ayrılmama
konusunda and içtik. Arkadaşlarımın yüzüne bakamam” diyerek, bunu
reddeder.
“Yaş”ın sonrasında yaşadıkları da hem feci,
hem uzun...
Notları aşağı çekilir...
Fazladan sorumluluk verilip, uykusuz bırakılarak, hata
yapmaya zorlanır...
Arkadaşları arasında aşağılanır, sicil notu düşürülür...
Mezuniyetine 4 ay kala bir haftada 5 kez savunma istenip, 30
puanı birden kırılır vs.
Tabir-i caizse okuldan kıl payı mezun olur.
Kendisine yaşatılan sıkıntıların sebebini çok sonra anlar.
2010, 2011 ve 2012’de MİT Müsteşarlığı’na sahte isimle
gönderilen, MİT'in de Genelkurmay'a verdiği “Türk Silahlı Kuvvetleri’nde,
Ergenekon benzeri illegal bir yapıda yer alan 1426 personele” ilişkin
CD'de kendi adının da yer aldığını, 5 yıl süren soruşturmanın takipsizlikle
sonuçlandığına dair Genelkurmay Askeri Savcılığı'ndan gelen tebliğle öğrenir.
Bunu da aşmıştır ve artık Jandarma subayıdır.
Tuzla Piyade Sınıf Okulu'nda 3 ay kaldıktan sonra Ankara
Beytepe’deki Jandarma Subay Sınıf Okuluna gelir.
İşkence ve haksızlıkların geride kaldığını düşünüp,
sevinmektedir.
Ama birisini görünce, sevinci kursağında kalır.
Çünkü; kendisine Kara Harp Okulu’nda en çok eziyet eden “Ramço” adını
verdikleri komutan diğer kurs bölüğünün komutanıdır.
Yeniden aynı şeyleri yaşamamak için ondan uzak durmaya
çalışır.
Ve geldik 15 Temmuz gecesine...
Anne-babası memlekettedir.
Babasını telefonla arayan “yaş”, “gece eğitimi
için okula çağrıldığını” söyler.
Plan dışı gece eğitiminin normal olmasa da yeni bir uygulama
olduğunu zanneden asker baba, “Elbette emrin gereğini yerine getir” der.
O da gider.
Birlik komutanları gelen tüm subayları amfiye alır.
Bir süre sonra gelen bir komutan, elindeki listeden isimler
okur ve isimleri okunanlar gruplar halinde dışarı çıkarılır.
Bunlara silah ve mühimmat da verilir.
Ancak “yaş”la birlikte 56 subayın ismi okunmamıştır.
İşte bu ismi okunmayanlar da bir komutan “nezaretinde” o
amfide “gözlem altında”tutulur ve sabaha kadar çıkmalarına izin verilmez.
Sabaha karşı çıkmalarına izin verilince, okuldan ayrılıp bir
arkadaşına gider ve olan biteni o zaman öğrenir.
Hiçbir olaya karışmadığı için içi rahat yeniden okula gider.
O ve okula gelen subayların tamamı hiçbir ayırım yapılmadan
bir araca bindirilip, Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne götürülür.
Önce gözaltı...
5 gün sonra da mahkemede, “Bu adamlardan en fazla çile
çeken kişi benim. Bunlarla birlikte olmak çok ağırıma gidiyor. Jandarma Okullar
Komutanlığı veya Jandarma Genel Komutanlığı'ndan o gece kimlerin amfide
tutulduğunu sorun” demesine rağmen tutuklama...
O şimdi Sincan Cezaevi'nde...
Cezaevine dair ise sadece gazi babanın yaşadığını aktarmakla
yetineceğim.
Anne-babanın göz retinaları okunur, kayıtları yapılır.
Sıra duyarlı kapıya geldiğinde anne geçer, baba geçemez.
Bir terörist kurşununun kırdığı kemiği tutturmak için koluna
takılmış platinden dolayı.
Baba gülümseyerek kolunu açıp, yara izini gösterir.
Jandarma albay olduğunu, zamanında bu ülke için kanını
verdiğini söyler.
Dinleyen olmaz, “Kardeşim kolunda metal olduğuna dair
raporunu göster” denir.
Ziyaret saati akıp gitmektedir.
Koşa koşa cezaevindeki Jandarma Taburuna gidip, jandarma
sistemine (JNET) girerek “bilgi kartı”nı çıkartır.
Cezaevi yönetimi, resmi evrak olmadığı, kaşe ve imza
bulunmadığı gerekçesiyle bunu da kabul etmez.
Yani muvazzaf ve gazi albay babayla, albay oğul görüşemez.
Annenin çağrısıyla bitireyim;
“Sesimizi duyan var mı?”!
--
"Şerefle bitirilmesi gereken en ağır görev;
HAYAT'tır."
Nusret DEMİRAL, DGM (Onursal) Cumhuriyet BaşSavcısı
--
''Muhterem Milletim'e şunu tavsiye ederim ki; sinesinde
yetiştirerek başına taç ettiği adamların kanındaki ve vicdanındaki cevheri
asliyi çok iyi tahlil etmek dikkatinden, bir an tevakki etmesinler...''
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ATATÜRK
--
"Ey KUL!
Kendini küçükler'den küçük gör,
Bütün KUL'a saydırmak istersen kendini eğer..."
Raif DEMİRAL
--
''Bizler;
Gözünde Vatanını,
Gönlünde ATATÜRK ilke ve İnkılaplarını tutabilen,
Vicdanında dinini saklayabilen,
Milliyetçilik ve laiklik düşüncesi içinde görev
yapanlardanız.''
Nusret DEMİRAL, DGM (Onursal) Cumhuriyet BaşSavcısı
--
"Cumhuriyet’in temelinin laik bir dünya görüşüne dayalı
olduğu hiçbir zaman unutulmamalı ve bu gerçek gözden kaçmamalıdır.
Zira Türk halkı teokratik yönetimden çok acı çekmiştir.
Geri kalışının nedenleri arasında bunun önemli bir yeri
vardır."
Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK, 1930/Kırklareli
--
Demokratik düşünce ve kanaatlerimin engellenmesi ve/veya
şiddet/baskı altına alınması, bu nedenle, "hakkımda olası her türlü
antidemokratik yasal girişimi" TC Anayasası, AİHM ve İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesi kapsamında, her türlü yasal haklarım saklı kalmak üzere,
peşinen reddederim.