IŞİD,
Saddam'ın yeni ordusudur!
-Kadim Laçin-
Fırat ve Dicle havzasında bir
İslâm devleti kurulur mu?
1335 yıldır
bir hayal dolaşır ‘’Bereketli Hilal’’ denilen bu topraklarda. Tek tanrılı ve
tek peygamberli inanç sisteminin başladığı günden bu yana bu topraklar da inanç
çatışmalarından milyonlar katledildi ve hala kan akmasına doymadı insanoğlu.
Nice dinler, inançlar ve medeniyetlere ev sahipliği yapan Mezopotamya 21.
Yüzyılda da bedel ödemeye devam ediyor.
İsimler
değişti, inançlar değişti, peygamberler değişti, halifeler değişti, örgütler,
ülkeler, devletler ve halklar değişti ancak ölüm değişmedi.
Şimdi de
ölüm’ün adı IŞİD yapıldı.
Temmuz
sonuydu, BBC'nin ünlü 5 Live isimli canlı Radyo programıydı Suriye de IŞİD'e
katılan bir Britanya vatandaşı canlı yayında konuşuyordu. 22 yaşında ki genç
Pakistan kökenli Anne ve Babadan ve İngiltere de doğup büyümüş. Türkiye
üzerinde Suriye ye girmiş ve oradan da örgüte katılıp silahlı eylemlere
katıldığını açıklıyordu. Çok sayıda öldürme eyleminde görev yaptığını anlatıp
duruyordu. BBC muhabirinin '' Ne zaman Britanya'ya döneceksin?'' sorusuna iyi
derecede ingilizce olan IŞİD militanı şöyle yanıtlamıştı '' Londra da ki
Kraliçenin yaşadığı Buckingham sarayına birgün İslam bayrağı çekilirse o
gün dönerim'' demişti. İşte bu inançta binlerce insan Ortadoğu da kutsal topraklar
adına savaş girdabına koyuldu. Avrupa ülkelerinde doğup büyüyen yüzlerce genç
cihad savaşına götürülmüştü. Hristyan olduğu için 'Gavur' denilen Britanya'da
1600 camii ve mescit var, sadece Londra da 82 camii bulunuyor. Woking
kasabasında 1889 yılında ilk camii açılmıştı. Almanya da ise ilk camii 1924
inşa edildi. 'Hristiyan' Avrupa da binlerce camii bulunuyor ve hiç birine
karşı ırkçı, mezhepçi ve dinci saldırı yapılmamakta, özel zamanlarda özel ırkçı
girişimler hariç. Avrupa farklı inançlara karşı hoşgörü merkezine dönüştüğünü
bilmemiz lazım.
Din, mezhep
ve hurafi inanç savaşları artık tarihsel rolünü tamamlamıştır. 21. yüzyılda
insanoğlu yeni bilimlere sarılması gerekmez mi?
Maalesef ki
ortadoğu halen mezhep, din ve dinsel yaşamın hesaplaşmasına arena olmaya devam
ediyor.
Nisan
2013’te ismini bugünkü IŞİD olarak değiştiren örgüt 2004 yılında "Tevhid
ve Cihat” adıyla Ebu Musa Zerkavi tarafından Irak'ta kuruldu. Kısa adı
IŞİD olan (Irak ve Şam İslam Devleti) adlı sünni islamın hilafete dayalı
devlet projesi Arap milliyetçiliğinin geçtiğimiz yüzyılda hayaliydi. Arap
Kaplanları olarak anılan Libya, Suriye ve Irak’tan oluşan devletlerin 350
milyonluk nüfusuyla Arap aleminin birleştirilip İslam devleti etrafından
şekillendirilmesi hedeflenmekteydi. 22 Arap devletinin tek çatıda
buluşması ve yaklaşık 1400 yıl önceki islamı yaratan Hz.Muhammed’in
hilafet döneminde ki sünni islam anlayışının yerleşmesi öngörülür. Aslında daha
da anlamlandırırsak M.Ö 680-750 tarihlerinde kurulmuş Emevi islam devleti kopya
edilmektedir. Libya’nın Kaddafi’si, Irak’ın Saddam’ı ve çöl tilkisi lakaplı
Suriye devlet başkanı Hafız Esad’ın önderliğini öngörmekteydi. Bu üçlüye zaman
zaman Mısır da eklenirdi. Mısır, Libya, Irak ve Suriye Arap aleminin öncü
devletleri ve birleşik Arap ülkesi fikri 1.dünya savaşından sonra ortaya çıkar,
2. Dünya savaşı sonrası yaygınlaşır. Mısır ve Kızıldeniz-Süveyş kanalına
yönelik 1952 de ki ABD ve İngiltere saldırısında büyük bir direniş gösteren
Mısır devlet başkanı Nasır’la gözle görülür bir milliyetçi yükselişe rastlarız.
Oysa Nasır’ın boyun eğmeyişi Josef Stalin ve SSCB’nin büyük desteği
sayesindeydi. İşte 1960’lar da Libya, Mısır, Suriye ve Irak’ta ulusalcı
Arap partileri ikitdara taşındılar, ibrer despot ve diktatör liderleriyle Arap
camiasında yer edindiler. Kuşkusuz bunların başında Irak’ta ki Baas Partisi
gelir. Arap milliyetçisi Baas Partisinin başına gelen genç diktatör Saddam
Hüseyin devlet başkanı olarak bölgede öldürülünceye kadar adından söz ettirir.
1968 de
darbeci asker olan Saddam Hüseyin Baas Partisinin milliyetçi ve ulusalcı
sosyalist ne olduğu belli olmayan nasyonelist sosyalist bir Arap hareketi devam
ettirir.
Saddam
bölgede en güçlü orduyu kurari en güçlü ve en son teknolojiyle donatılmış
silahları batıdan ve Rusya dan satın alır. Mısır,Suriye,Libya ve Irak sadece
siyasi değil askeri olarak ta ortadoğu ve Arap alemi içerisinde sık sık gövde
gösterisi yaparlar. Petrol kayaklarında elde edilen gelirler har vurup har
savuran bu devletler ve diktatörleri herkese zaman zaman meydan okurlar.
1970’li yıllardan yıkıldığı 2003’e kadar Irak devlet başkanı olan Saddam 30
Aralık 2006’da idam edildi. 1991 de ve 2003’te ABD önderliğinde ki batılı
emperyalistlerin askeri işgaline maruz kalan Irak 9 Nisan 203’te Saddam’ın
işgal askerlerinin eline geçirilmesiyle bir dönem kapanmıştı. Ancak onun
oluşturduğu ordu vardı. Irak işgali ve Saddam’ın devrilmesinde fazla bir varlık
gösteremeyen ordunun başındaki generallerinin 2003’ün sonlarında işine son
verilmişti. ABD, Irak ordusunu dağıtmış yönetici ve generallerini işssiz
bırakmıştı.
2004 yılında
İşsiz kalan bazı generaller, Saddam’ın elemanları ve yöneticileri
tekrardan yeralatına çekilip örgütlenmeye başladılar. İşgale karşı çıkmak
şiarıyla yeraltında savaşmak, sabotajlar yapmak ve ülkede kaos örgütlemek
isterler. Din, Devlet, Vatan, Millet ve namus adına islamcı milliyetçi gençler
yeraltına çağrılır. Eski general ve askerler eğitim çalışmaları, askeri ve
savaş taktikleri öğretir. İşte Tevhid ve Cihad ismiyle bir örgüt kurulur.
Irak’ta
işgalci güçlere karşı sabotaj ve bombalamaların ardı arkası kesilmez. Bu
örgütlenme igalcilere karşı ‘bağımsız Irak’ perspektifiyle yola çıkar ancak
giderek sünni islamın, milliyetçi Arap örgütlenmesine dönüşür. Bunu Kürtlere ve
Şii’lere, yerleşim alanlarına, inanç ve ibadet merkezlerine yapılan silahlı ve
bombalı saldırılarda anlamak mümkün. ABD ve müttefiklerini bölgeye çağıran
ve onlarla işbirliği yaptığını iddia ettikleri Şii inançlı Arapları ve Sünni
inaçlı Kürtleri hedef alıp katletmeye başlarlar. Bu eylemler ve işgalin
muhtevasından kaynaklanan koşullar Kürtler ve Şii’leri ortak hükümet kurmaya
zorlamıştı. YNK (Kürdistan Yurtseveler Birliği) lideri Celal Talabani
cumhurbaşkanlığına, Şii lider Maliki ise başbakanlığa getirilerek bir ittifak
cephesi yaratılıp iktidar yapılmaya çalışılır. İktidarsız iktidarın olduğu Irak’ta
işgalci güçler herşeyi belirleyendir. Kürtlere Özerklik ve tartışmalı Kerkük
meselesi anayasal bir hak olarak Kürtlerin hanesine yazılırken, Şii’lere
hükümet, ordu ve diğer bütün kaynaklar bağlanmıştı. Psikolojik ve sosyolojik
olarak ta Irak üç parçaya bölünmüştü. 1. Dünya savaşından bu yana ülkenin
horlananları, aşağılananları veya yok sayılanları olarak ötekileştirilmiş
Kürtler ve Şii’ler ABD’nin desteğiyle sözde iktidara oturmuşlardı. 90
yıldır ülkeyi yöneten tekçi anlayış Sünni Arap milliyetçiliği ise iktidardan
düşmüşlüğün ‘kahrını ve öfkesini’ dışa vuruyordu eylemleriyle. Aslında Sünni
Arap nüfus Irak’ta azınlıktaydı fakat iktidar elindeydi. Despot yönetimleriyle
Şii inancındaki Arap’ları, Türkmenleri, Kürtleri ve Hristiyan inançlı diğer
halkları eziyordu, katlediyor ve sürgüne gönderiyordu. İran’la 10 yıl süren bir
savaşta 1 milyon kişiyi katleden Saddam Hüseyin despotizmi şimdi yeraltına
çekilmiş ve islam Arap Milliyetçi çetesine dönmüştü.
2004-2014
arasında bu çete değişik isim ve taktiklerle yüzlerce silahlı eylem ve
bombalamaya imza attı. Hepsinin başında Saddam’ın generalleri vardı. İşte
Haziran 2014’te Musul’da adını duyuran IŞİD'i generallerin yönettiği yaklaşık
50 bin silahlı millitandan oluşuyordu. Bir gece de ve hiç bir silah patlamadan Musul’u
ele geçirdiler.
Musul, sünni
Arap nüfusunun en yoğun olduğu ve Saddam’ın da en güçlü olduğu bir bölgeydi.
Irak’ın ikinci büyük kenti Musul’da Hilafet ilan eden IŞİD’in TC konsolosluk
çalışanlarını da misafir etmesi dikkat çekicidir. 11 Haziran 2014’te konsolosluk
görevlleri ve şoförlerden oluşan 49 kişi IŞİD’in korumasına alındı. Dengelere
bağlı olarak bu ‘misafirlere’ davranacaklar. AKP hükümetinin IŞİD’e karşı
sessizliği, imzasız desteği devam ettikçe bu rehine misafirlerin yaşamları
uzayacak aksi durumda katledilmeleri an meselesidir.
IŞİD NEDEN
BAŞKA YERDEKİ İSLAM İÇİN SAVAŞMIYOR?
Örgütün
dikkat çekici bir yanı var. İsrail-Filistin arasında Ağustos ayında büyük bir
çatışma çıktı. Gazze İsrail’in ablukası altında üç hafta boyunca inlim inlim
inledi. Sünni İslam inançlı Filistin halkına karşı bombardıman kampanyası
yürüten İsrail 2150 kişiyi katletti. Afganistan, Somali, Nijerya, Mısır,
Libya’da da mezhep çatışmaları yaşanıyordu. Fakat IŞİD Irak ve Suriye’nin
dışına çıkmadı. İslamın ilk yıllarında Emevi inancı temelinde ki Sünni İslam
devletini kurmak için kent ve köylerde halifelik ilan etmeyle meşgul oldu. Her
iki ülkede Kürtler, Şii’ler ve diğer inançlı grupları hedef aldı.
Yezidileri ve diğer Hristiyan inançlı toplulukları bölgede soykırımdan geçirmeye
başladı. Taciz, tecavüz, kesme, yakma ve yıkma eylemleriyle diğer halkları yok
etmeye başladı. Kürtlerin güney ve batı Kürdistan’da ki kazanımlarını yok
etmeye çalıştı. Şiilere ait camii, okul, yurt, ibadethane, tapınakhane,
kütüphane veya müzeleri bombalayarak tahrip etti. Kadın, Kız ve çocuklara
yönelik tam bir vahçet uyguladı ve hala uyguluyor.
Peki neden
sadece bu halkları hedef aldı?
IŞİD’i kuran
güç ve irade Saddam döneminin ordusu, general ve yöneticileriydi. Hesaplaşmaya
İslam kılıfı giydirilerek bütün İslam aleminin desteği alınmaya çalışıldı. En
garip ele veriş ise Sünni İslama inanan bölgede ki Kürtlere yönelik
saldırındaydı. Kürdistan’a yönelik saldırısıydı.. Mademki Sünni İslam
devleti kuracaksın neden Sünni Kürtleri katlediyorsun?..İşte IŞİD burada
kendisini ele verdi. Saddam’ın generalleri Kürtler den intikam almak istiyordu.
Irak’ın işgalinin vebalini Kürtlere ve Şii’lere yıkan IŞİD Saddam’ın yeni
ordusuydu.Bu Ordu Suudi Arabistan, Türkiye ve Katar’ın Sünni
yönetimlerinden de destek almışlardı. Bunlara da Sünni İslam devleti
kurup sizinle olacağım demişti. ABD ve batılı emperyalistlerin de desteğini
alarak bölgede 2012’den bu yana palazlanmışlardı.
BAŞBAKAN
MALİKİ KANDIRILDI..
2011 VE 2012
yıllarında Nuri Maliki başbakanlığında ki Irak hükümetiyle çeşitli görüşmeler
başlar. ABD ve müttefikleri Irak’tan askeri işgal güçlerini çekiyorlar ve Irak
ordusu yeniden yapılandırılıyordu. Saddam döneminin bazı üst düzey ordu
generalleri Maliki hükümetiyle görüşmeler yapar. Bu görüşmelerde pişmanlık duyduklarını,
Saddam döneminde ki hatalarını bir daha yapmayacakalrını, Irak’ın hepimizin
olduğunu, ABD’de gidiyor ve bize tekrar görev verin teklifi Maliki hükümetince
kabul görür. Bazı en üst düzey generalleri tekrar ordu içerisinde göreve
getirilir. Bu dönemde güney Kürdistan’da ki Mesud Barzani yönetimiyle Irak
merkezi hükümeti arasında Petrol antlaşmazlıkları baş gösterir. Barzani zaman
zaman ‘bağımsızlık’ ilan edebilirim gibi açıklamlarla Irak merkezi hükümetini
sıkıştırır... Merkezi hükümette bu generalleri olası olağanüstü durumlara
istisnaden yeniden görev verir. Bu generallerin göreve getirilmesine Barzani
yönetiminin de onay verdiği iddia edilir. Barzani ve Talabani’in IŞİD’in
oluşumu ve eski generallerin yeni Irak ordusunun başına getirilmesinden haberdar
olduğu ileri sürülüyor.
Dahası bu
generallerin bazılarının Barzani yönetimiyle çalışıtığı da iddia
edilmektedir. Maliki ve Barzani-Talabani yönetimi generallerden ve
IŞİD’den haberdardır. Fakat bu generallerin Haziran 2014’te Musul’u 1 saatte
ele geçrimeleri, Bağdat’a yönelmeleri, bazı şehir ve havalimanların ele
geçirilmelerde ordu adına bir tek kurşun sıkmamış olmaları, geriye çekilip
kaçmalarıyla açığa çıktı. Irak ordusu ve Peşmerge IŞİD’e karşı neden
savaşmadı? Şeklinde ki bir soruya da yanıt vermiş olalım. Irak ordusunu
yönetenler aynı zamanda IŞİD’i de yönetiyorlardı.
Saddam’ın
yardımcısı İzzet İbrahim Al Douri’nin IŞİD’de baş rol oyanayan kişi olduğu
İngiltere de yayımlanan The Independent gazetesinde 14 Haziran 2014’te
açıklanmıştı. Saddam döneminin ünlü generali Al Douri Baas Partisi üyesi,
Muhabarat istihbarat yöneticisi ve Özel Devrim Muhafızları komutanıydı. Şimdi
IŞİD’i yönetiyordu.Çok sayıda eski Saddam generalı istihbarat ve devrim
huhafızı şimdi IŞİD içerisinde intikam için gençleri 'Tanrı ve İslam' adına
savaşa, ölüme yolluyor. Sadece onlar mı? Elbetteki hayır.. Onun gibi olan
çok sayıda kişi var IŞİD içerisinde. Saddam döneminde ki Irak ordusu
yöneticilerinin yüzde 85’i Musul ve El Tikrit bölgesinden sünni Arap
kökenli, milliyetçi ve sünni islamcı fikirlere sahiplerdi.
2014 yılının
ilk altı ayında yaklaşık 50 bin silahlı kişiyle ordulaşan IŞİD, Irak ve Suriye
de Bereketli Hilal denilen bölgeyi ele geçirmek için, yani Mezopotamya, Kerkük,
Musul, Sincar, Kerbala, Necef, Bağdat...yani Kürdistan’a karşı savaşmaya
başladı. Fırat ve Dicle arasında kalan topraklarda Hilafet ilan etme peşine
düştü bunun için cennete gidecek gençleri topladılar. Kutsal toprakları
kurtaralım propogandasıyla tam 17 ülkede yaklaşık 8 bin kişiyi bölgeye getirdiler.
Sünni Arapların yoğun yaşadığı ve geçmişte Saddam Hüseyin’in kaleleri olarak
bilinen bölgelerde ayrı devlet, ayrı yönetim ilan ettiler. Felluce, Ramadani,
Musul, Tikriti gibi kent ve bölgelerde hakimiyet kurdular..Ele geçirdikleri
banka ve şirketlerden 2 milyar dollarlık bir nakit sermaye elde ettiler. Günlük
2 milyon dollar masrafı olan silahlı gençleri islamın kurtuluşu için cihad
görevine getirdiler, ölmenin cennete gitmek olduğunu enjekte ettiler. Binlerce
beyaz renkli Toyota marka kamyonetler, Irak ordusuna ait tank ve uçaksavarlar,
ağır silah ve bombalarla bölgeyi kan deryasına çevirdiler. Bu büyük
organizasyon sadece El Nusra, El Kaide veya küçük dinci grupların işi olamazdı?
Nuri Maliki
döneminde Irak ordusuna sızan eski Saddam yanlıları bugün Irak ordusunu ele
geçirmiş, dağıtmış, etkisiz hale getirmiştir. Bugün Irak ordusu çökmüş
durumdadır.
Sadece Irak
ordusu mu? ..İran da bir tek açıklama yapmadı IŞİD’e karşı.. Irak’ın eski
başbakanı Nuri Maliki İran’ın müttefiki, Şii ve birlikte çalışıyordu. Aynı
şekilde Suriye ordusu IŞİD’e karşı çok büyük operasyon ve çatışma veya
yok etme eylemleri gerçekleştiremedi.
Suriye, Irak
ve İran devletleri, hükümetleri bir yönüyle deyim yerindeyse IŞİD’e karşı
sessiz kaldılar. Aynı şekilde ABD ve batılı kapitalist devletlerde ilk üç ay
sessiz kaldılar. Ne zaman ki çıkarlarına dokunuldu, yurttaşlarının kafaları
kesildi ve bu vahşetin videosu yayımlanmaya başladı batılılar da
homurdanmaya başlamışlardı. Kürtlere, savaşın size silah verceğim demişti. Peki
aynı batı neden Irak ve Suriye devletlerine bunu söyleyemiyordu?
IŞİD, Saddam
eski ordusunun yeni ismidir. İslamlaştırılmış ruhudur, islamın ilk çıktığı
yıllarda, yaygınlaştırıldığı yıllarda ki gibi islami motivasyon hareketidir.
İslam dan kopartılamaz. İslamın anayasası Kuranı Kerim’in Nisa süresinin
uygulnamasıdır. Emeviler dönemindeki Arap İslam milliyetçiliği örnek alınmış!
Onden dır ki IŞİD islami argumanları kullanarak bölgede terör estiriyor.
Savaşçı gençler topluyor ve farklı inanç, kültür ve kimliklere saldırıryor.
IŞİD, Saddam
Hüseyin’in intikamını almaya çalışıyor. Kürtleri ve Şii’leri hedefleyen bir
örgütün İslamcılığı inandırılığı da zayıflıyor. Eğer islamcı ise İsrail’e karşı
sessizliğinde bir sebep ve derinlik olmalı.
***
IŞİD
KRONOLOJİ:
Anlamı:
- Irak ve
Şam İslam Devleti
- Devlet'ül
İslâmiyye fi'l Irak ve'ş Şam...
- Irak and
Damascus İslam State
IŞİD...
İlk
kurulduğu yıllarda ismi "Cemaat el-Tevhid vel-Cihad" idi. Ekim
2004'te "Tanzim K?id?t el-Cih?d fî Bilâd el-Rafidayn" ya da daha çok
bilinen "Irak el-Kaidesi" adını aldı. Ocak 2006'da birkaç küçük
grupla birleşerek "Mücahidîn Şûrâ Konseyi" adını, Ekim 2006'da da
"Irak İslâm Devleti" adını aldı. Nisan 2013'te adı "Irak ve Şam
İslâm Devleti" olarak değiştirildi. Temmuz 2014'ten bu yana Ebu Bekir
el-Bağdadi'nin sözcüsü Adnani'nin Hilafeti ilan etmesi ile ismi "İslam
Devleti" olarak kaldı.
Ocak 2014'te
Anbar'daki çatışmalarda örgüt Felluce'yi ve Ramâdî'nin bir kısmını kontrolü
altında aldı. 3 Ocak 2014'te IŞİD Felluce'de bağımsız bir İslâm devleti ilan
etti.
Halep'te ise
İslâmi Cephe ve Özgür Suriye Ordusu, IŞİD'e karşı birlikte bir saldırı
başlattı.
25Ocak 2014'te
IŞİD, Lübnan'da Şii Hizbullah'a karşı savaşmak üzere yeni bir milis kanat
kurulduğunu açıkladı. 18 Şubat 2014'te Irak Süleymanbeg'de polis merkezine
düzenlenen IŞİD saldırısında üç kişi ölmüş, 11 kişi de yaralanmıştır. Özgür
Suriye Ordusu ve İslamcı gruplar parçalandı. 1 Mart 2014'te örgüt, hakim olduğu
Türkiye sınırındaki A'zâz kasabasını Özgür Suriye Ordusu güçleriyle yapılan
yoğun çatışmalar sonucunda terk etti.Doğusunda da Suriye Kürt savaşçılarının
hışımına uğradı.
17 Mart
2014'te Halep'in Sarin kasabasında YPG'yle çıkan çatışmalar sonucu bölgeyi
kontrol altına aldı. Bölgede Süleyman Şah Türbesi de bulunuyor. Bu bölge
Osmanlı zamanında Türk toprağı sayılıyordu ve IŞİD, bir video yayınlayarak Türk
Ordusu'na bölgeden çekilmesi için üç gün süre tanıdı. 20 Mart 2014'te Niğde'nin
Ulukışla ilçesinde uygulama yapan güvenlik güçlerine ateş açılması sonucu ilk
belirlemelere göre iki asker ve bir polis öldü, saldırıyı yapanların IŞİD üyesi
olduğu bildiriliyordu. 27 Nisan 2014'te Irak ordusuna ait helikopterler, Suriye
sınırları içindeki sekiz araçlık bir IŞİD konvoyuna saldırdığı haberi yayıldı.
Bu Irak ordusunun Körfez Savaşı'ndan sonraki ilk yurtdışı operasyonu olduğu da
söylenebilir.
10 Haziran
2014'te IŞİD, Irak'ın ikinci büyük kenti Musul'da ve Musul'un başkenti olduğu
Ninova vilayetinde kontrolü tamamen ele geçirdi.
11 Haziran
2014'te IŞİD, Türkiye'nin Musul Başkonsolosluğu'nu girerek ele geçirdi.
Başkonsolos ile birlikte 49 kişinin alıkonduğu bildirildi. Türkiye konsolosluk
görevlilerinin iyi olduğu haberleri ve pazarlıklardan söz edildi. Musul’da
IŞİD’in Başkonsolosluk ve elektrik santrali baskınlarında toplam 80 Türk
vatandaşı rehin alındı. Türkiye, Birleşmiş Milletler ve NATO nezdinde girişimde
bulunurken Güvenlik Zirvesi Çankaya Köşkü’nde toplandı. Fakat sonuç yoktu.
Yaralı IŞİD üyeleri sınırda Türkiye hastanelerine getirilip tedavi ediliyor,
yurtdışından gelip IŞİD’e katılmak isteyenler Türkiye topraklarını kullanarak
Suriye ve Irak’a geçiyorlardı.
11 Haziran
2014'te Musul Valisi, IŞİD’in Musul’daki Merkez Bankası şubesini yağmaladığını
doğruladı. Örgütün buradan 420 milyon dolar aldığı söyleniyor. IŞİD, kendisini
âit twitter hesabından merkez bankası şubesindeki para ve altına el koyduğunu
doğruladı. Bu, IŞİD’i Dünya'nın en zengin terör örgütlerinden biri haline
getirmektedir. Bu durum aynı zamanda, IŞİD’in artık uluslararası kamuoyu veya
devletleri tarafından illegal kabul edilen örgütlerin hepsinden daha fazla
paraya hükmettiği anlamına gelmektedir.
***
IŞİD’İN
KURULUŞU
Cema'at
el-Tevhid vel-Cihad (Arapça: ???? ??????? ??????? ) Ebu Musab Zerkavî
tarafından kuruldu. Yerli ve yabancı İslâmcılardan oluşuyordu. Ürdünlü bir
selefî olan Zerk?vî, Sovyet-Afgan Savaşı'na katılmak için Afganistan'a seyahat
etmiş, fakat Sovyetlerin askerlerini çekmesiyle o da ülkesine geri dönmüştü.
Daha sonra tekrar Afganistan'a geri dönen Zerk?vî, Herat yakınlarında İslâmî
militan bir kamp kurarak eğitim vermeye başladı. Başlangıçta gerçek anlamda
Müslüman olmadığını düşündüğü Ürdün Krallığı'nı yıkma amaçlı çıktığı yolda başka
ülkelere de yayılan bütün bir ağını bu düşünce ve ideal üzerine kurdu. İçinde
bulunduğu şebekenin 1999 yılında milenyum saldırılarının da sorumlusu olduğu
iddia edilmekte. 2002 yılında Ürdün'de öldürülen ABD'li bir diplomatın da
sorumluluğunu örgütü üstlendi.
İslam
dünyasında örgütlenir.
ABD'nin
Afganistan'ı işgaliyle Zerk?vî Irak'a gitti. Burada yara aldığı ayağı için
tıbbi destek aldı. Irak'ın kuzeydoğusunda etkin Kürt İslâmcı militan bir grup
olan Ansar al-İslâm ile geniş bir ilişki ağı kurdu. Ansar örgütünün Irak
istihbaratı ile birlikte çalıştığı, Saddam Hüseyin'in bu grubu Kürdistan'ın
bağımsızlığı için savaşan seküler Kürt gruplara karşı kullandığı da iddia
edilir. Ocak 2003'te Ansar'ın kurucusu Molla Krekar Saddam Hüseyin rejimiyle
herhangi bir bağlantıları olmadığını açıklamıştı. Bölgede ki İstihbarat
birimlerinin raporlarına göre Zerk?vî ve Saddam arasında herhangi bir bağlantı
bulunmadığı, Saddam'ın Ansar grubunu rejime bir tehdit olarak gördüğü ve bu
yüzden örgüt içine istihbaratın sızmış olabileceği öne sürüldü. ABD senatosunun
2006 yılında hazırladığı Irak raporunda "savaş sonrası edinilen bilgiye
göre Saddam Hüseyin Zerk?vî'yi yakalamaya çalıştı, fakat bunda başarısız
oldu" denildi. ABD'nin Irak'ı işgalinden sonra Cema'at el-Tevhid vel-Cihad
al-Ansar ve diğer yabancı örgüt üyelerini de içine katarak ağın daha da
genişletti ve Irak işgaline katılan güçlere karşı mücadeleye girişti. Irak'a
savaşmak için giden pek çok savaşçı bir şekilde Zerk?vî grubunun içinde kendini
buldu. Mayıs 2004'te Cema'at el-Tevhid vel-Cihad bir başka aşırı İslâmist
militan grup olan Salafiah al-Mujahidiah ile birleşti.
***
FİNANSMAN
GÜCÜ:
Örgütün
kendi iç bağışları, zenginlerde para toplama, soygun gibi finansal
etkinliklerin yanısıra başka gelirleri de var. RAND araştırma şirketi
tarafından Irak el-Kaidesi ve Irak İslam Devleti'ne ait ele geçirilen 200'den
fazla belge, harcama raporu ve benzeri döküman analiz edilerek bir araştırma
yapıldı. Araştırma sonuçlarına göre 2005 ile 2010 arası örgüte dışarıdan
yağılan bağış oranı sadece %5 idi. Geri kalan operasyonel bütçe açığı Irak
içinde karşılandı. Örgüte bağlı birimlerin kaçırma, alıkoyma, rehin alma ve
diğer aktivitelerden elde ettikleri gelirin %20'sini grup merkezine göndermek
zorunda olduğu belirlendi. Yüksek rütbeli komutanlar bu gelirleri yeni
saldırılar gerçekleştirilebilmesi için yerel veya bölgesel birimlere aktarır.
Kayıtlar Irak İslam Devleti'nin nakit para açısından Musul'daki üyelerine
bağımlı olduğunu gösterir. Irak istihbarat birimlerinin bir IŞİD ajanından edindiği
bilgiye göre örgütün 2 milyar dolarlık finansal gücü var. Bu servetin büyük
çoğunluğunun Musul Merkez Bankası'ndan çalınan paralar ve altınlar olduğu
belirtilir.
Yollar da
soygunlar yapılır. IŞİD rutin olarak rehin alma eylemleri gerçekleştirir. Bunların
çoğunluğunu tır şoförleri oluşturur. Banka soygunu başka bir gelir kaynağıdır.
Örgütün Körfez ülkelerinden yüksek miktarlarda bağış topladığı da iddia edilir.
Hem İran hem de Irak, Suudi Arabistan ve Katar'ı IŞİD'i finanse etmekle
suçladı.Örgütün ayrıca Doğu Suriye'deki petrol kaynaklarından da gelir elde
ettiği iddia edilir. Yine Suriye'nin kuzeyinde elektrik satarak da gelir
sağladığı öne sürülür.Suriye ve Irak'a gönderilen uluslararası yardımların IŞİD
tarafından kullanıldığı rapor edildi. Bütün bunların dışında ABD, Türkiye,
Katar ve Suudi Arabistan tarafında örgüte bir süre finansnam desteği, askeri,
teknik teçhizat, diplomatik vb...desteklerin verildiği çeşitli medya
organlarınca ileri sürüldü, yazıldı ve çizildi.
***
Aradan aylar
geçtikten sonra ABD düğmeye bastı. Artık IŞİD’le çıkarları uyuşmuyordu.
7 Ağustos
2014'te ABD başkanı Barack Obama IŞİD'e karşı bir hava saldırısı emri verdi.
Pentagon, uçakların Erbil'i savunan Kürt güçlere saldıran IŞİD topçusunu hedef
aldığını duyurdu. Bazı çevrelere göre ABD IŞİD’in sadece Kürdistan ve Erbil’e
yakın yerlerini bombaladığı iddiası var. Örgütün merkezi üstlerine dokunmadığı
ileri sürülüyor. Bundan amaç ise sadece Barzani’in etkin olduğu yerleri korumak
olduğu söylenir.
Ne varki kim
söylerse söylesin bugün gelinen durumda ABD, AB, bölge ülkeleri, Kürtler,
Aleviler, Yezidiler, Azeriler, Şiiler, Solcular veya sosyalist grupların ilk
defa bir konuda buluştuğudur..o da IŞİD’in yok edilmesiydi.
IŞİD’İN
KURUCULARI-ÖNDERLERİ:
Ebu Musab Zerk?vî (2006'da öldürüldü)
Ebu Ayyub el-Masrî (2010'da öldürüldü)
Ebu Abdullah el-Rashid Bağdâdî (2010'da öldürüldü)
Ebu Ömer Bağdâdî
Ebu Bekir Bağdâdî
Ebu Omar al-Shishânî
DİĞER BAZI
YÖNETİCİLERİ:
Abu Anas al-Shami (2004'te öldürüldü)
Abu Azzam (2005'te öldürüldü)
Abu Omar al-Kurdî (2005'te yakalandı)
Abdul Hadi al-Iraqî (2006'da yakalandı)
Hamid Juma Faris Jouri al-Saeedî (2006'da yakalandı)
Sheik Abd-Al-Rahman (2006'da öldürüldü)
Khaled al-Mashhadanî (2007'de yakalandı)
Abu Yaqub al-Masrî (2007'de öldürüldü)
Haitham al-Badrî (2007'de öldürüldü)
Mahir al-Zubaydî (2008'de öldürüldü)
Mohamed Moumou (2008'de öldürüldü)
Huthaifa al-Batâwî (2011'de öldürüldü)
Bazı kaynaklara göre yaklaşık 50 bin silahlı militanı ile ortadoğu’da hemde iki
ülkeyi birleştirerek bir İslam devleti kurma projesi aslında BOP (Büyük
Ortadoğu Projesi)’nin bir devamıdır. ABD ve batılı emperyalistlerin böl,
parçala ve yönet politikasının bir uygulaması bir aşaması da olabilir IŞİD, El
kaide, El Nusra veya özgür Suriye Ordusu ancak bu projenin birer
payandası olmak Ezilenlerin görevi olamaz! Demokrasi, Eşitlik, Adalet ve özgür
bir dünya hayali olanların projede rol alması düşünülemez!
Farklılıklarımızı,
inançlarımızı, kültürlerimizi, kimliklerimizi, renklerimizi, cinslerimizi ve
düşüncelerimizi emperyalizmin, mülkiyet ve para sahiplerinin insiyatifine
verirsek bundan çıkar sağlamak için her yolu denerler. Yöneten, Ezen, egemen
güçlerin sevk ve idaresinde ki bir Ortadoğu’da istikrar biraz daha gecikecek
gibi. Yoksulluğu, eskiyi, çürümüşlüğü red ettiğimiz gün özgürlükleri elde
etmeye yaklaşmış olacağız!
---
Kadim Laçin
------------------------------------------------------------------------
KAYNAKÇA:
-ROGGIO,
BILL (2014-06-11). "ISIS -IŞİD, (İngilizce).
-The Long
War Journal. 2014-06-11
-ANTONIUS,
George (tarihsiz), The Arab Awakening, The Story of the Arab
National
Movement, Khayats, Beirut.
-Bernard
Lewis (1968), The Arabs in History,[Tarihte Araplar, İstanbul: İstanbul
Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1979], Hutchinson and Co.Ltd., London.
-BBC dış
haberler servisi
-Prof Kamal
Majıd, Lübnan TV
-The
Guardian, The Independent gazeteleri
***
YORUM VE
KATKI:
Son
zamanlarda Türkiye'de Baas hayranı bazı yazarlar, siyasetçiler gövde gösterisi
yapmaya başladılar. Belki de kardeş ideoloji! olarak gördükleri içindir.
Suç eylemi
içermedikçe kimsenin düşünce özgürlüğüne karışılmamalı. Ancak bu hayranlık,
yalan yanlış saptırmalarla Türk milletini yönlendirmeye çalışırsa,
inandırıcılıkları sorgulanmalıdır. Saygıyla, Menteş Azuz
***
'Saddam'ın
subayları IŞİD'i eğitiyor'