ESAS AMACI NE?..
Türker ERTÜRK
Emekli Amiral, Araştırmacı - Yazar
Geçtiğimiz günlerde, Suriye’nin en büyük ve en önemli kenti
olan Halep’te; 4 yıldır aralıksız devam eden çatışmalar sona erdi ve Beşar
Esad’a bağlı Suriye Merkezi Hükümeti şehirde tam kontrolü sağladı. Tabii ki
Suriye’nin bu başarısının arkasında, Rusya ve İran var. Ayrıca, her geçen gün
daha fazla birbirine yaklaşan Türkiye-Rusya kader birlikteliği ve birlikteliğin
neden olduğu Türkiye’nin Halep’teki isyancılara verdiği desteğin geri çekilmesi
kararı var.
Suriye’de Mart 2011’de başlayan ve neredeyse 6 yılını
tamamlayacak olan bu savaş normal bir savaş değil ve ülkenin iç dinamiklerinin
meydana getirdiği bir gelişme de değil. Suriye’deki savaş, Atlantik üzerinden
estirilen Arap Baharının devamı niteliğindeydi. Bu savaşın amacı, Suriye’yi
etnik ve mezhepsel olarak atomize etmek ve parçalamaktı. Bu savaş; Büyük
Ortadoğu Projesi’ne (BOP) yönelik olarak kurgulanan ve aynen “Kentsel
Dönüşüm” gibi bir “Bölgesel Dönüşüm” projesiydi.
OLTANIN UCUNA NE TAKTILAR?
AKP İktidarı ile Türkiye, kendisi de içinde olmasına rağmen;
projeye destek verdi ve Suriye’deki vekalet savaşında, emperyalizmin taşeronluğunu
yaptı. Daha başında yazdık, anlattık ve uyardık; “Suriye’nin istikrarının
bozulması, ülkemizin istikrarının bozulması ve Suriye’nin bölünmesi, ülkemizin
bölünmesi” demekti. Ama ne yazık ki, anlamadılar veya anlamak istemediler.
Emperyalizm Suriye’de Türkiye’yi kullanırken, oltanın ucuna
AKP İktidarının“Siyasal İslamcı” ideolojisi, “Yeni Osmanlıcı” hayali
gibi mezhepsel bakış açısını besleyecek nitelikte uygun yemler taktı. Halbuki
akılcı dış politika, çıkarların ve güvenliğin üzerine otururdu. İdeolojilerin,
hayallerin, dinsel ve mezhepsel bakış açılarının üzerine oturtulan dış politika
istenmez, hüsranla bitmek zorunda kalırdı, kaldı da!
BİRLİKTELİĞİ İSTEMEYENLER VAR!
Rusya ve İran; Suriye’ye, Suriye halkını korumak için değil,
kendi çıkarları için geldiler. Türkiye ise, çıkarlarının gereğini yapmadı.
Bindiği dalı kesti ve ne yazık ki, dünyanın her tarafından gelen cihatçılara,
radikal İslamcılara, daha doğru bir ifade ile emperyalizmin vekalet
savaşçılarına destek verdi. Sorun Beşar’ı sevip sevmeme meselesi değil;
ülkemizin çıkarlarının ve güvenliğinin peşinde olup, olmama meselesiydi.
Sonunda şartlar, geç ve güç de olsa Türkiye’yi Rusya’ya
yaklaştırdı ve yanlıştan kısmen dönüldü. Ama çıkarlarımız ve güvenliğimiz
açısından çok zemin kaybettik. Ayrıca, Türkiye-Rusya birlikteliğini
istemeyenler de var.
BATI İÇİN FELAKET OLUR!
Frankfurter Allgemeine Sonntag gazetesine konuşan Alman
Federal Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Norbert Röttgen; "Türkiye'nin
Suriye'de Rusya'yla anlaşması çok tehlikeli bir gelişme ve bu Batı için bir
başka diplomatik felaket olur" dedi. Sanırım, bu ifadene demek
istediğimizi açıklıyor.
Dün (19 Aralık2017), Ankara Çankaya’da bulunan Çağdaş
Sanatlar Merkezi’nde düzenlenen silahlı saldırıda, Rusya’nın Ankara Büyükelçisi
Andrey Gennadiyeviç Karlov öldürüldü. Suikastı yapan ise; 1994 Aydın Söke
doğumlu, genç bir polis.
BİZ HALEP’TE ÖLDÜK, SİZ BURADA ÖLECEKSİNİZ!
Suikast yaparak, Rus Büyükelçisini arkadan vuran Mevlüt Mert
Altıntaş adlı polis memuru silahını ateşlemeden önce; “Biz cihatçıyız” anlamına
gelen Arapça sözler sarf ediyor ve “Biz Halep’te öldük, siz burada
öleceksiniz” diyor. Halbuki Halep’te, Suriye merkezi hükümeti; Rusya ve
İran’ın desteğini alarak, en tabii hakkı olan terörle mücadele faaliyetini icra
etmiştir.
Yani; 22 yaşındaki gencimiz, arkasında emperyalizmin olduğu cihatçı,
radikal İslamcı vekalet savaşçıları ile kendisini özdeşleştiriyor. Soruyorum;
bu gencin bu sapık fikrinin oluşumundaki iklimin sorumlusu kim? Düne kadar
Halep’teki emperyalizmin vekalet savaşçıları olan teröristleri özgürlük
savaşçısı olarak takdim edenler ve bu sapık fikri kitle iletişim araçlarından
topluma pompalayanlarda suçlu değil mi?
ARKASINDA KİM VAR?
Rus Büyükelçi’yi vuran polis, AKP iktidara geldiğinde 8
yaşındaymış. Bu çocuk; her geçen gün Atatürk’e ve Cumhuriyetimizin kurucu
ideolojisine saldırılan, eğitim ve öğretimin tekliği ilkesinden uzaklaşılan ve
laik-bilimsel omurgasından vazgeçilen bir ortamda, “Dindar ve kindar
nesiller yetiştireceğiz!” söylemleri içinde büyüdü ve erginleşti.
Bu polise tetiği çektiren, FETÖ veya yabancı istihbarat
örgütleri olabilir mi? Olabilir ama, bu gencin hangi iklim tarafından
yetiştirildiği gerçeğini asla değiştirmez.
ÇÖZÜM NEDİR?
Bu suikast; Türkiye - Rusya ilişkilerini bozmaz, aksine her
iki ülkeyi birbirine daha çok yaklaştırır. Bu saldırının esas amacı; Türkiye’yi
kaos ortamına sokmak, istikrarsızlaştırmak, güvenilir olmadığı imajını
uluslararası kamuoyuna göstermektir. Artık Türkiye, emperyalizmin direkt olarak
hedefindedir. Artık derinleştirilecek olan ekonomik operasyonlar, çoklu
kitlesel bombalı saldırılar, iç savaşı tetikleyebilecek kışkırtmalar ve üst
düzey devlet yöneticileri de dahil suikastlar beklenmelidir.
Çözüm, başkanlık sistemi ile daha fazla otoriterleşerek asla
gelmez. Yaşadığımız sorunlar, durup dururken olmadı. Bunlar; yapılan
yanlışların ve fahiş hataların sonuçlarıdır. Türkiye’yi esenliğe çıkarabilmek
için; bir an önce Cumhuriyetimizin kurucu ideolojisinin gerektirdiği fabrika
ayarlarına dönülmeli, Türk Silahlı Kuvvetleri güçlendirilmeli,
laik-akılcı-bilimsel eğitim sistemini esas alan ve eleştirel akla sahip
nesiller yetiştirecek eğitim ve öğretim sistemi egemen kılınmalıdır. Aksi,
hüsrandır!
***
Türker Ertürk
E. Amiral, Araştırmacı - Yazar
RESMİ İNTERNET SİTESİ: